Yerli malı farkındalığı

Eskiden, 12-18 Aralık tarihleri, "Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası" olarak kutlanırdı. Kurtuluş Savaşı sonrası açılan maddi yaralar nedeniyle gıda ihtiyacının çoğunu yabancılardan almak zorunda kalan Türkiye Cumhuriyeti'nin yokluk günlerinde kendi kendine yetecek ekonomi hedefiyle ortaya çıkan "Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti"nin(1929) halkı tasarrufa ve yerli malı kullanımına teşvik etmek, yerli mallarının kalitesini artırmak amacıyla belirlediği bir hafta bu.

Biraz eskilere gidersek, hepinizin hatırlayacağından eminim. Yerli Malı Haftası'nda ülkemizde yetişen meyve, sebze ve yemişleri okula getirip, sınıflarda sofralar kurar, yer-içer kutlama yapardık. Kompozisyon yazar, şiirler okurduk... Başında üzerine çeşitli meyve figürleri süslenmiş karton taçları olan arkadaşlarımın yanında, portakal figürlü tacımla okuduğum şiir daha dün gibi aklımda...

Tabii o yıllar, okul kitaplarında "Türkiye, tarımda kendi kendine yetebilen ülkelerden biridir" cümlesini okuduğumuz, "yerli malı yurdun malı, herkes onu kullanmalı" tekerlemesini gururla söylediğimiz yıllardı.

Sonrasında ise zamanla, yerli malı kullanmak önemini yitirdi...

Giyimde İspanyol, İngiliz, İtalyan markaları...

Gıdada ABD'den Hollanda'ya, Afrika'dan İran'a kadar pek çok ülkeden ithal edilen muzlar, karpuzlar, gazlı içecekler, peynirler, elmalar...

Parfümde, kozmetikte Fransız, İtalyan ürünleri...

Tekelde yine ABD, İngiliz markaları...

Tabelalarda (her ne kadar son yıllarda Arapça ağırlık kazansa da ondan öncesinde de) İngilizce isimler tercih edilir oldu.

Dizilerde filmlerde dahi yerlisi tercih edilmiyor...

Hatta öyle ki, yerli malı kullanmak, yerli film/dizi izlemek, yerli isimde marka kurmak neredeyse aşağılayıcı bir durum olarak görülüyor...

Yerli malında ileriye gideceğimize, günden güne geriledik ve adeta tarih olduk...

E tabii, haliyle Yerli Malı Haftası da tarih oldu. Köyden yerli malı ürün gönderecek bir akrabaları yoksa eğer, çocuklar marketten alıp yerli malı kutlamak için okula götürecek ürün bulamıyorlardır muhtemelen.

Peki, neden bu hale geldik?

Önce, daha ucuz olduğu gerekçesiyle ithalat tercih edildi ve tarım ile hayvancılık elden gitti.

Sonra, daha iyisini yapmak için bir gram çaba harcamadan teknolojide de ithalata gidildi.

Eğitimde, üretici ve yaratıcı toplum yetiştirme idealinden vazgeçildi. Taşı taş üstüne koyamayan nesiller yetiştirilmeye başlandı.

Sonunda ne mi oldu?

Üretmeyen, devamlı tüketen bir Türkiye! Artı, yüz milyonlarca borç.

Dışa bağımlılığa son vermek, kendi kendine yetebilen bir ülke olmak için yerli malı kullanmak, yerli malı ürün satın almak, dolayısıyla buna teşvik eden Yerli Malı Haftası gibi belirli günleri önemsemek gerek.

Nitekim tasarruf hususu, yerli sanayi ve yerli malını teşvik, gelişmiş ülkeler de dahil tüm ülkelerce önemsenmekte. Örneğin, ABD'de "Amerikan malı al" sloganlı, federal yasalarla güvence altına alınan bir kampanya mevcut.

Geçenlerde özellikle doların yükselmesiyle konuyla ilgili hassasiyet oluştu ve yerli malı kullanma çağrıları yapıldı. Ancak bu çağrılar, yalnızca bir takım ülkelere kızıldığı için değil, ulusal çıkarlar düşünülerek her zaman yapılmalı. Millet olarak olabildiğince yerli malına sahip çıkmamız gereken bir dönem içerisindeyiz.

Tabii, yerli mallara ilginin artması, hükümetin bu hususa önem vermesi ile mümkün. Toplumda son zamanlarda oluşan farkındalığın kalıcı olması için başta, tüketicilerin yerli ürüne ulaşımı sağlanmalı. Temel ihtiyaç ürünlerinin yerli muadilleri her markette tercih olarak tüketiciye sunulmalı. Hepsinden önce ise, yerli üretici desteklenmeli, ekonomik zorluklar yaşayan yerli markalara destek olunmalıdır.

Ekonomi Bakanlığı'nın başlattığı "yerli üretim logosu" uygulaması güzel ancak Türkiye'de istihdam yapan yabancı firmaların Türkiye'de üretilen ürünlerinin yerli sayılması; Coca-Cola'nın fiyat etiketinde yerli malı yazması gibi, kafa karıştıran ve yerli üretime faydası olmayan sonuçlar doğmasına sebep olmakta. Oysa yukarıda bahsettiğim ABD'deki "Amerikan malı al" kampanyasında bir ürünün Amerikan malı sayılması için girdilerinin en az yüzde 50'sinin ülke içerisinde üretilmesi şartı bulunmakta. Bu doğrultuda, bizde de ilgili düzenlemede değişiklikler yapılmalıdır.

Ekonomik kalkınma birbirlerine bağlı zincir halkaları gibidir ve zincirin kopmaması için devlet de vatandaş da kendine düşeni yapmalıdır. Zincirin bir gereği olarak da, yerli malı üretmeliyiz, yerli malı talep etmeli ve yerli malı satın almalıyız!

 

Yazarın Diğer Yazıları