Yeryüzünün imar ve ıslahı

İnsan eşref-i mahlûkattır. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Şeyh Galip'in (ö. 1799) ifadesiyle âlemin en seçkini ve kâinatın gözbebeğidir insan:

"Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen//Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen."

İnsan sadece ruhen (psikolojik) olarak değil, bedenen (fizyolojik) de en güzel şekilde (ahsen-i takvim) yaratılmıştır.

Beşerin rüchâniyeti bunlarla sınırlı değil elbette. Diğer canlılardan farklı olarak insan akıl, fikir ve irade sahibidir de…

Peki, bütün bu üstünlükler insanoğluna niçin verilmiştir? Karşılığında ondan istenen nedir? Öyle ya her nimetin bir bedeli vardır.

Bu sorulara doğru cevap verebilmek için öncelikle insanın yeryüzüne niçin geldiğini, görevinin ne olduğunu iyi bilmek gerekir.

C. Hak, Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurur:

"Hani rabbin meleklere, 'Ben yeryüzünde bir halife (insan) yaratacağım' demişti. Onlar da 'Biz seni hamdinle tespih ve takdis edip dururken orada (yeryüzü) fesat çıkaracak, kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın' demişlerdi. Allah, 'Şüphesiz ki benim bildiğimi siz bilmezsiniz' buyurdu."(Bkz. Bakara sûresi, âyet: 30)

Dikkatlice bakıldığında bu âyette iki hükmün yer aldığı görülür:

1- Bütün insanlar yeryüzünde ayrı ayrı Allah'ın halifesidir.

Hemen belirtelim ki aşağıdaki âyette de ifade edildiği üzere "halife"nin görevi insanlar arasında adaletle hükmetmektir:

"Ey Davut! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. Onun için insanlar arasında adaletle hükmet." (Bkz. Sad sûresi, âyet: 26)

2- Âdemoğlunun yeryüzünde halife olacağı bilgisi karşısında meleklerin endişesi, insanların "fesat çıkarma" ve "kan dökme ihtimali idi. Allah "Benim bildiğimi siz bilmezsiniz" dediğine göre meleklerin endişelerinin mefhum-ı muhalifi olarak insanın görevinin yeryüzünü imar ve ıslah etmek olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla insanın şu iki konuda yükümlülüğünün öne çıkmış olduğu görülüyor:

1- Yeryüzünü imar ve ıslah.

Yukarıda zikrettiğimiz âyette (Bakara 2/30) zımnen ifade edilen insanın yeryüzünü imar ve ıslah etme görevi, Hûd sûresinde daha açık olarak beyan edilmektedir. Salih aleyhisselam kavmine:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin; sizin ondan başka İlahınız yoktur. O sizi var etti ve size orayı mamur hale getirme görevi verdi."(Bkz. Hûd sûresi, âyet: 61)

Yeryüzünün imar ve ıslahı demek; çeşitli icat ve keşiflerle tabiatın dengesini bozmadan hayatı kolaylaştırmak, daha yaşanılır bir dünya inşa etmek demektir. Bunun için de "Âlemin imarı âdemin (insan) imarından geçer" sözünde belirtildiği gibi önce insanı eğitmemiz gerekir. Eğitimli insan üretir, eğitimsiz insansa tüketir. Üreten insan barış yanlısıdır, tüketen insansa savaş… Yeryüzünü imar ve ıslahla görevli insanoğlunun yakıp yıkmak demek olan savaşla ne ilgisi olabilir?

2- Adalet

İnsanoğlu yeryüzünde Allah'ın halifesi olduğuna göre her şeyden evvel adaletli olmak durumundadır. Çünkü adalet mülkün temelidir. Adaletsiz mülkün, temelsiz bina gibi ne zaman yerle bir olacağı belli olmaz.

Namık Kemâl ne güzel ifade etmiş:

"Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde//Geçer bir gün zemine, arşa çıksa pâye-i devlet."

Kısacası; yeryüzünde Allah'ın halifesi olmak itibarıyla her insan dünyayı imar ve ıslah etmekle mükelleftir. Bunun da ancak adaletle mümkün olacağı açıktır. Boşuna dememişler "zulümle âbâd olunmaz" diye…

***

ACZİMİN GİRYESİ:

HAKPERESTLİK

Herkes  hilafet  peşinde,  halifelik  adalet ister,

Şekle takılma, her alanda hakperestliğini göster.

(Li-müellifihî)

 

Yazarın Diğer Yazıları