Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Yine Türkçecilik üzerine

Zay edip de akılcığım alınca,

Muhabbet de iki başlı olunca,

Hasret bitip vakit saat dolunca,

Sarılıp yatmaya kol incinir mi?

Tükendi cümbüşüm, yoktur gıybetim;

Bir yatsıya kaldı benim mühletim,

Bilemedim ana baba kıymatın,

Arkamızda karlıca bir dağ imiş.

                Yukarıdaki dörtlükler Karacaoğlan'a ait. Müjgân Cumbur'un Karacaoğlan - Şiirler kitabından aldım. İki hafta önce çıkan "Türkçecilik" başlıklı yazımda arı Türkçe hareketinin, atasözlerimize, deyimlerimize, halk şiirine kadar girmiş kelimeleri dahi Türkçe saymayıp dilden atmaya çalıştığını yazmıştım. Sadece şu iki dörtlükte Karacaoğlan'ın kullandığı kelimelere bakalım: Zay(i), akıl, muhabbet, hasret, vakit, saat, cümbüş, gıybet, mühlet, kıymat. Cümbüş Farsça, diğerleri Arapça kökenli. Fakat hepsi de Türkçenin malı olmuş. Akıl'ı atıp yerine us koyunca, muhabbet'i, aşk'ı atıp yerlerine sevi koyunca,  mühlet'i, müddet'i atıp yerlerine süre koyunca Karacaoğlan bize yabancı kalmayacak mı?

                Bir dörtlük de Cahit Öztelli'nin hazırladığı Pir Sultan Abdal kitabından:

Can bülbülü neden ediyor feryat

Şah-ı velâyettir cümleye irşat

Bektaş-ı Veli’den umarız imdat

Kerbelâ aşkına imdada geldik.                         

                Arı Türkçeciler cümle yerine tümce dediler de buradaki cümle, "herkes" demek. Cümle'yi unutunca kelimenin bu anlamı ne olacak? Aşk yerine sevi, irşat yerine yol gösterme, imdat yerine, filmlerdeki seslendirmelerde olduğu gibi yardım dersek Pir Sultan Abdal'a da veda etmemiz gerekmeyecek mi?

                Şu dörtlük de Sami Akalın'ın Türk Manileri kitabından:

Çeşmeye gel çeşmeye

Fes başından düşmeye

Usul otur usul kalk

Meylim sana düşmeye

                Çeşme Fars, usul  ve meyl Arap kökenli. Meyl'i atıp yerine eğilim'i koyunca, usul'u unutunca bu maniye de elveda diyeceğiz.

                Aşk olmayınca meşk olmaz; akıl akıldan üstündür; akıl yaşta değil baştadır; acele işe şeytan karışır; şart koşmak, aklını kullanmak, lügat paralamak, habbeyi kubbe yapmak, nefsine yedirememek…

                Bunlar da bazı atasözleri ve deyimler. Aşk, meşk, akıl, acele, şeytan, şart, lügat, habbe, kubbe, nefis. Hepsi de Arapça kökenli. Bunların yerine de sizler arı Türkçelerini deneyebilirsiniz.

                Görüldüğü gibi öz Türkçe/arı Türkçe taraftarlarının dilden atmak istedikleri kelimeler halk şiirimize, atasözlerimize, deyimlerimize girmiş; yani tamamen millî olmuş. İşte bu sebeple önceki yazımda arı Türkçe hareketi için "millî görünümlü fakat millî olmayan" sıfatını kullanmıştım. Türkçesi varsa öncelikle onu kullanalım, evet. Fakat yukarıdaki metinlerde geçen kelimelere Türkçe değil, diyebilir miyiz?

Konuya devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları