Yok böyle itiraf

Dilin kemiği yok; iyi ki de yok. Yoksa nasıl ortaya çıkardı "bağzı şeyler(!)".

Habertürk Ekonomi Müdürü Ebru Baki'nin "Para Gündem"inde "Doğu Akdeniz" üzerinden Türkiye'nin "değerli yalnızlığı" konuşuluyordu.

Habertürk yazarı Sevilay Yılman, AK Parti iktidarının -kendi deyişiyle- "dış politikada uçtuğu, pik yaptığı, bütün dünyanın Türkiye'nin kapısına yıkıldığı, kimsenin kapımızı çalmadan hamle yapmadığı yılları"nı hatırlatıp, "Şimdi niye bu kadar yalnızlaştığımızı" soruyor, sorguluyordu ki, Yeni Şafak yazarı Ali Saydam bir hışımla atıldı:

- Milli bağımsızlıktan söz etmiyorduk o zaman da ondan!

***

Tevil gerektirmeyecek kadar açık ve net ama ille de lazımsa, iktidarın, evvelce, "gayri milli politikalar" yürüttüğü anlamı taşımaz mı bu ifade?

Az buçuk Türkçe bilen herkesin, Saydam'ın cümlesinden çıkaracağı doğal sonuç bu değil midir?

Ünlü "iletişim uzmanı" sonradan zevahiri kurtarmak için hayli çabaladı ama o kadar kesin bir hüküm cümlesiyle oluşan algı, kurtulmadı.

Dikkat, tekinsizdir!

Anayasa Mahkemesi'nin, Baro Başkanlarının 80 ilden Ankara'ya başlattıkları "Savunma Yürüyüşü"yle de gündeme gelen, "karayollarında toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlenemez" hükmünü iptal etmesine sert tepki gösteren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, AYM Başkanı'na hitaben "Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?" dedi.

Bu Soylu'nun AYM Başkanı'na ilk tepkisi yahut itirazı değil. Daha önce de AYM'yi "Norveç'teymiş gibi davranmakla" suçlamış, AYM Başkanı'nın kendilerine "hukuk nasihatı vermesinden" hoşnut olmadığını açıkça ortaya koymuştu. İki kurum ve yöneticileri arasında bariz bir zihniyet farkı olduğu ağır sultanın malumu; bunun bir "haber değeri" yok.

Haber değeri olan; İçişleri Bakanlığı vizyonunu "Güvenli Türkiye" olarak ilan etmişken, İçişleri Bakanı'nın -gerekçesi ne olursa olsun- topluma asayişsizlik, güvensizlik telkin eder gibi sözleri.

Haksız mıyım?

Görevi güvenliğimizi sağlamak, adı, sanı, makamı ne olursa olsun, herkesin "korumasız, bisikletle rahatça dolaşabildiği" bir sokak iklimi oluşturmak olan İçişleri Bakanı, insanların işlerine korumasız, bisikletle gidip gelmesini bir "cesaret", "yüreklilik" gösterisi olarak algılatacak şekilde, "Polis koruması olmadan bisikletinle işe git gel bakalım"  derse, adeta bir "Dikkat, tekinsizdir" tabelası asmış olmaz mı, her gün bir vesileyle çıkmak durumunda kaldığımız o sokaklara?

"Cesur olmak" bir vatandaşlık ödevi değil bildiğim kadarıyla…

Sayın Bakanı, muhatabı AYM Başkanı olan bu sözlerin, "sıradan insanlar"ın algısındaki muhtemel karşılıkları üzerine düşünmeye davet ediyorum.

Tartışmaya gerek var mı?

Canan Kaftancıoğlu, "öyle denk geldiği için" değil de bilinçli bir tercih olarak "Gazi Mustafa Kemal" diyormuş da… "Atatürk", "kendini ait hissettiği bir ifade" değilmiş de…

Kim Kaftancıoğlu?

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı.

***

Cumhuriyet Halk Partisi'nin, 10 Mart 2018'de yapılan 19. Olağanüstü Kongresi'nde kabul edilen haliyle "bile", yani 1923 tarihli ilk tüzükten yahut klişe suçlamayla "otoriter bir Kemalist ideoloji oluşturmaya çalışan" Recep Peker tüzüklerinden söz etmiyorum, mevcut Genel Başkan döneminde ve sadece iki yıl önce değiştirilmiş haliyle "bile" CHP Tüzüğü şöyle başlar:

"Birinci Bölüm

Kuruluş ve İlkeler

Madde - 1:

(1) Cumhuriyet Halk Partisi; MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün liderliğinde, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin ve Kuvayımilliye'nin devamı olarak 9 Eylül 1923 tarihinde kabul edilen "Parti Tüzüğü" ile kurulmuştur.

(2) Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucusu, ilk Genel Başkanı ve değişmez önderi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'tür.

(3)Cumhuriyet Halk Partisi, programındaki anlamlarıyla Atatürkçülüğün "Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, Devrimcilik" ilkelerine bağlıdır."

***

CHP'nin Atatürk ve Atatürkçülüğe bağlılığına vurguyla başlayan bu tüzüğün, "Parti Suçları"nı düzenleyen 68. Maddesi'nde, "Kesin çıkarma cezası gerektiren parti suçları"nın ilk maddesi ise şöyledir:

"Programa, tüzük kurallarına, kurultay, yetkili organ ve grup kararlarına aykırı davranmak…"

***

Özetle;

Neyi tartışıyorsunuz?

 

Yazarın Diğer Yazıları