Yoksa, dış politikayı Putin mi belirliyor?..

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Libya politikası ile ilgili olarak "Bir tarafa Amerika bir tarafa Rusya silah veriyor. 'Buyurun beyler birbirinizi öldürün' diyorlar. Biz de buna teşne oluyoruz. Ben de diyorum ki 'Teşne olmayın arkadaşlar, niye Müslüman kanı akıyor? Hangi gerekçeyle akıyor? Engel olmamız lazım.' Peki bizim dış politikamızı kim belirliyor? Dışişleri Bakanlığı mı? Saray mı? Yok. Putin belirliyor." dedi.

Kılıçdaroğlu, "Dış politikayı barış eksenli yapmamız lazım" diyerek, Türkiye'nin AKP öncesi dış politikasını hatırlattı:

"Suriye'ye müdahale edildiğinde karşı çıktım. En ağır eleştirileri aldım. Suriye politikasından bizim ne kârımız oldu? Bir Allah'ın kulu çıkıp bana anlatsın. Libya konusunda da asker göndermek yanlış... Egemen güçler, dünyaya hükmetmek isteyen güçler, ateşi elleriyle tutmazlar, maşa kullanırlar. Esad'a kızdılar, bizi maşa olarak kullandılar. Şimdi Libya'da kavga ediyorlar. 'Orada da ateşi siz tutun' diyorlar. Niye biz tutalım arkadaş? Birleşmiş Milletler var. Barış Gücü var mı? Var. O Barış Gücü gitsin, iki tarafı barıştırsın. Türkiye Cumhuriyeti devleti bugüne kadar hep yukarıda durmuştur. Orta Doğu'da birisinin bir derdi olduğu zaman gelip Türkiye'nin kapısını çalmıştır, 'Bizim böyle bir derdimiz var. Bu sorunu nasıl çözeceğiz' diye..."

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise başka bir uyarıda bulundu ve "Hafter'in arkasında batılı güçler ve Libya'nın imkânlarını kullanmak isteyenler var. Libya'nın ateş topuna bürünmemesi için taraflarla münasebetlerin hiç kesilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Türkiye Libya'da sıcak bir çatışma içinde yer almadan önce bütün yolları denemelidir. Türkiye'nin geçmişten beri Libya ile bağı vardır.  Libya, Kıbrıs Barış Harekâtı'nda bize destek veren tek ülkeydi. Biz bu bölgelerde yaşayan insanlara karşı sorumluluk duygusu içinde olmak mecburiyetindeyiz." dedi.

***

AKP'nin uyguladığı dış politika temelinden yanlıştır. Çünkü AKP, cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan milli devlet anlayışına karşıdır; dine dayalı bir devlet yapısı ve ona uygun dış politika takip etmeye çalışmaktadır. Bu politika, ABD'nin Büyük Orta Doğu Projesi ile paraleldir zira ABD de İslâm dünyasında, özellikle Orta Doğu'daki Türk, Arap ve Fars kimliklerini yok ederek veya zayıflatarak yerine, İstanbul merkezli bir İslam devleti tasarlamıştır. İstanbul'un küresel finansın merkezi haline getirilmesi çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması, bu projenin önemli bir ayağıdır. Yine Kanal İstanbul da projenin bir diğer ayağıdır. Tabii küresel finansın büyük ölçüde Yahudi sermayesi olduğu da açıktır.

***

Yine Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyeliğinden istifa eden Adnan Tanrıverdi'nin yönetim kurulu başkanı olduğu derneğin kongresinde ayrı bir anayasası, yönetim şekli, askeri gücü, yargısı, başkenti, bayrağı, dili olan "İslam Devletler Birliği" kurulması önerilmesi de bu proje ile yüzde yüz uyumludur. 

Kongrede "İslam Ülkeleri Konfederasyonu Anayasası" hazırlanarak İstanbul merkezli  "ASRİKA (Asya-Afrika) İslam Devletler Birliği" kurulması önerilmiş ve bu birlik "Konfederal Cumhuriyet" olarak tanımlanmıştır.

AKP'nin basındaki sözcüleri ise "Müslüman Kardeşler Enternasyonali" diye benzer bir fikri gündeme getirmişti.

***

Bütün bu veriler ışığında yeniden bir değerlendirme yaparsak, AKP'nin zaman zaman Rusya ile işbirliği yapsa da dış politikasını, ABD, İngiltere ve İsrail'in birlikte geliştirdiği Büyük Orta Doğu Projesi'ne uygun olarak sürdürdüğü çok nettir.

 

Yazarın Diğer Yazıları