Yoksullaştıran büyüme

Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi(YD-ÜFE ), ocak ayında yıllık yüzde 35,53 oranında arttı. Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi, Türkiye de üretimi yapılan ve yurt dışına ihraç edilen ürünlerin üretici fiyatlarını zaman içinde karşılaştırarak fiyat değişimlerini ölçen fiyat endeksidir.
2020 Ocak ayında ortalama dolar kuru, 5,95 idi. Bu sene 2021 Ocak ayında 7,37 oldu. Yani bir yıl içinde TL yüzde 19,3 oranında değer kaybetti. ABD, Çin'le ve AB ile kur savaşı yaşıyor. Dolar değer kaybederse ABD ihracat malı ucuzlar ve ihracat artar. Bizde TL değer kaybettiği halde Türkiye'nin ihracatı artmıyor. Nedeni ihracat malları üretiminde ithal girdi oranının yüzde 70 gibi çok yüksek seviyede olmasıdır. Kur artıp TL değer kaybedince ithal mallarının da fiyatı artıyor.
Pandeminin de etkisi oldu; ama 2019 yılında Türkiye'nin yıllık ihracatı 182,3 milyar dolar iken, 2020'de 168,2 milyar dolara geriledi. Türkiye 2020'de 37,9 milyar dolar dış ticaret açığı verdi.

Üretim ithal girdiye bağımlı iken ve dalgalı kur politikası varken, Türkiye'nin iki yakası bir araya gelmez. Bunu yaşamamıza rağmen neden göremiyoruz? Acaba başka hesaplar var da görmek işimize mi gelmiyor? 
Aslında AKP iktidarının dış ticaret politikası hiç olmadı... Eğer olsaydı incik-boncuk ithal ettiğimiz Çin'e karşı her sene 18-20 milyar dolar dış ticaret açığı verir miydik?
Gayri Safi Yurt İçi hesabında, ihracat artı yazar, ithalat eksi yazar. Çin ihracat, yani dış talep artışına bağlı olarak, yüksek büyüme sağlamıştır. 60 yıl önce bizden geri olan Güney Kore ihracata yönelik sanayileşme sayesinde bugün gelişmiş bir ülkedir. Tayvan da kalkınmasını aynı yoldan sağladı. 1960'larda Tayvan ve Güney Kore gibi Asya ülkeleri gelişimlerini dışa doğru odaklamaya başladılar ve bu da ihracata dayalı bir büyüme stratejisiyle sonuçlandı.
Türkiye küreselleşmeyi ve dışa açılmayı en yanlış anlayan ve bu nedenle en fazla kan kaybeden ülkedir. Kambiyo serbestliği ve dışa açılma bir intibak süresi, bir geçiş süreci içinde olmadı. 24 Ocak kararları ile bir gecede oldu.
Eğer baştan beri ihracata dayalı bir sanayileşme ve büyüme modeli geliştirmiş olsaydık, bugün gelişmiş ülke statüsünde olurduk.
İhracata dayalı sanayileşme ve ihracat politikası, bir süre kemer sıkma ve tasarruf yaratma gerektirir. Hiçbir iktidar bunu göze alamadı.
Türkiye'de her şey etkisi hemen görülen büyüme algısı üstüne inşa edildi. Bu nedenledir ki Türkiye iç talebe bağlı büyüme yaşadı.
Mamafih aşağıdaki grafikte, özel tüketim artışı olduğu yıllarda büyüme oranının daha yüksek olduğu ve iç talebe bağlı bir büyüme yaşandığını rahatça söylemek mümkündür.

buyume-001.jpg

Kaynak TÜİK
İç talep artışı, arz kapasitesinin üstünde olursa, yatırımları, mal ve hizmet üretimini tetikler. Ancak geçici bir dönem için enflasyona ve cari açığa yol açar. Dahası iç talep daralınca bu defa arz fazlası ve atıl kapasite ortaya çıkar ve büyüme düşer. Dış talepte de aynı sorunun yaşanması daha düşük olasılıktır. Söz gelimi bir dünya krizi olmazsa dış talep daralması olmaz. Ayrıca dış talep daha geniştir. Kaldı ki ülkenin rekabet gücü yüksekse krizlerde bile büyümeyi daha az etkiler.

İç talebe bağlı büyüme ithalatın artmasına, cari açıklara neden oldu. Cari açık bir ülkenin servet kaybı ve dolayısıyla yoksullaşmasıdır. Dahası dış borca çevrildiğinde de dış borçları geri ödersek, servet kaybımız olacak ve yoksullaşacağız.

Yazarın Diğer Yazıları