Yoksulluk kader değil

Yoksulluk sosyal huzuru bozacak kritik eşiğe geldi. Etrafımıza yakından bakarsak, yoksulluğun boyutunu tartışmaya gerek kalmaz. Son yıllarda artan işsizlik, tarımsal desteklerin azalması, vergi adaletsizliği ve kamu kaynaklarının popülizmde kullanılması, Türkiye'de yoksulluğu artırdı. Pandemi de işin tuzu biberi oldu. Tez elden önlem almalıyız.
1. Önce durum tespiti yapmak gerekir.
Türkiye şartlarında yoksulluk sınırı nedir, kime yoksul diyoruz, yoksul sayısı nedir? Bunlar tespit edilmeli ve arkasından yoksulluğu önleme planlaması yapılmalıdır. Uygulanacak politika ve programların formüle edilmesi ve seçimi yapılmalıdır.

2. Pandemide doğrudan devlet yardımlarını artırmalıyız.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Ocak 2021 raporunda, Kovid-19 döneminde hükümetlerce yapılan nakit harcama ve gelir desteklerinin GSYH içindeki payının en az olduğu üç ülkenin ise Meksika, Türkiye ve Arnavutluk olduğunu açıkladı.
Türkiye'de kredi desteği yerine diğer ülkelerde olduğu gibi, ihtiyaç sahiplerine siyasi ayırım yapılmadan maddi destek sağlanmalıdır.
3. İşsizlik sorunu çözülmelidir.
Yoksulluğun çözümü için en etkili yol, işsizlik oranını düşürmektir. İşsizlik oranını düşürmek için de her şeyden önce yeni yatırım yaparak istihdam yaratmak gerekir.
Yatırımların altyapısı olan demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve mülkiyet güvencesini yeniden tesis etmeliyiz. 
Bütçeden popülist harcamalara ayrılan kaynaklarla iktidar her ilde bir yatırım yaparak, para ve poşet dağıtmak yerine iş dağıtmalıdır. Her ilimizde o ile ait yeraltı ve yerüstü kaynakları var. Söz gelimi devlet Kars-Ardahan'da halkla ve çalışacaklarla ortak bir organik tarım ve hayvancılık ürünleri fabrikası kurabilir. İş dağıtabilir. Sonra fabrika üreticilere ve işçilere devredilir.
İstihdam üstünde vergi ve prim yükü yüzde 37 ile yüzde 40 arasındadır. Bu yükü AB ortalaması olan yüzde 28'e çekerek istihdamı teşvik etmeliyiz.
4. Tarımsal destekler artırılmalıdır. 2001 krizinden sonra IMF ve devamında AK Parti tarımsal destekleri düşürdü. Tarım kanununa göre GSYH'nın yüzde birinden fazla olması gereken tarımsal destekler, halen yüzde 0,40 gibi çok düşük seviyededir. Yeniden millî gelirin yüzde birinin üstüne çıkarmalıyız.
5. Vergilemede adalet sağlamalıyız. Türkiye'de öteden beri vergilerin üçte ikisi zengin ve fakirin aynı oranda ödediği KDV-ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşuyor. Vergi sisteminde değişiklik yapılarak dolaylı vergilerin payını düşürmek, gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerin payını artırmak gerekir.
Asgari ücreti vergi dışına çıkarmak gerekir.
6. Sosyal kalkınma programı yapmalıyız. Başta etkin bir nüfus planlaması yapmalıyız. Sosyal koruma politikaları uygulamalıyız. Tüketici kooperatiflerini yeniden organize etmeliyiz.
Et Balık Kurumu gibi kurumları yeniden devletleştirerek veya yenilerini kurarak, gelir dağılımını bozan piyasadaki tekelci yapıları ve stokçuları engellemeliyiz. Anayasaya göre devletin görevi piyasa aksaklıklarını ve kartelleşmeyi önlemektir.
Elektrik dağıtımı gibi özel sektöre devredilen imtiyazları yeniden devletleştirerek, halka ucuz elektrik verilmelidir.

Sonuç, hükümet niyet ederse yoksulluk kader olmaktan çıkar.

Yazarın Diğer Yazıları