Yoksulluk ve popülizm (2)

Yoksulluk ve popülizm (2)

Dün bu köşede Dünyada yolsuzluk yapan siyasilerin yanına kar kalmadığını örneklerle açıklamıştım.

Ekonomik, siyasi ve sosyal yapıda yaptığı ağır tahribatı nedeni ile yolsuzluk başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kuruluşlar tarafından da çok sıkı takip ediliyor.

Avrupa Konseyi’nde 1999 yılında Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO) kuruldu. Türkiye de 2004 yılında bu gruba üye oldu. Bu grubun halen 49 üyesi var.

 

Son GRECO raporunda; milletvekilleri, hakimler ve savcılara yönelik yolsuzluğu önleme konusunda Türkiye''nin, Avrupa Konseyi''nin tavsiyelerini en az yerine getiren ülkelerden biri olduğu açıklandı.

 

1995 yılından bu yana Uluslararası Şeffaflık Örgütü her yıl uzmanlarının görüşlerini alarak ve kamuoyu araştırmaları yaparak Yolsuzluk Algısı Endeksi, yayınlanıyor. Bu endekste 100 yolsuzluk olmadığı, 0 ise en yüksek derecede yolsuzluk olduğu anlamına geliyor.

 

Bu endekse göre Türkiye de son on yılda yolsuzluk arttı.

 

  • 2012’de açıklanan endekste 49 puanla dünya genelinde 54′üncü sırada yer alıyordu.

 

  • 2021 yılında aynı sıralamada 42 basamak birden düştü ve 96 sıraya geriledi. Yolsuzluk puanı 38‘e düştü.

 

Endekste; Türkiye’de yolsuzluğun artması otokrasiye bağlandı. “Türkiye’de yetkinin otokrat liderlerde toplanması yargının bağımsızlığını baltalarken bu durum, kişisel menfaat gruplarının daha zengin ve güçlü olmasını sağlayan sistemin devam etmesine katkı yapıyor” denildi.

 

 

Şubat 2019 ayındaki Avrupa Parlamentosu (AP) Dış İlişkiler Komitesi’nde Türkiye raporunda Türkiye''de yolsuzluğun birçok alanda yaygın olduğu vurgulandı ve bir önceki raporda yer alan uyarılar hatırlatıldı.

 

 

Avrupa Birliği 2020 raporunda da; 2002 yılında AB’ye uyum gerekçesiyle çıkarılan Kamu İhale Kanunu’nun, 2019 yılına kadar 50’si kanun ve gerisi kararname olmak üzere 186 kez değiştirildiği tenkit edildi.

 

2019 Nisan sonunda; OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) yabancı kamu görevlilerine rüşvet konusunda; “Türkiye’nin sürekli olarak OECD Rüşvetle Mücadele Sözleşmesinde belirtilen kilit hususlara uymamasını” tenkit etmişti.

 

Türkiye’de de; Sayıştay’ın 2018 yılı Raporu basında yer aldı. Bu raporda; “kamuda hizmet dışında kullanılmak üzere yabancı menşeli araçlar kiralandı; belediyelere ait yerler ihalesiz verildi; Yardım yapılan Dernek ve vakıfların faaliyetlerine ilişkin herhangi bir bilgiye yer verilmedi; Bazı karayolu ihalelerinde devlet zarara uğratıldı; Maliye’de ‘iç kontrol’ yapılmadı, Özel hastanelerde hasta ya da yıllık izinde gözüken doktorlar ameliyat yaptı ve bu işlemler Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) fatura edildi.deniliyor.

 

Gerçekten Türkiye’de bugün veya geçmişte yaşanan en önemli sorun, seçimlerde siyasi iktidarların kamu imkanlarını parti malı gibi kullanmasıdır.

 

Kars’ta büyüklerimiz anlatırdı… Atatürk döneminde, Ardahan''ın bir köyünde bir köy eğitmeni, okul kapısı üstünde, kapıyı tutturmak için çakılan mismarlardan (yassı çivi) ikisini çekmiş ve kendi evinde kullanmış. Köye gelen müfettiş bu olayı zapta geçirmiş. Eğitmen hem ceza almış hem de işine son verilmiş. Bu olaya Ardahan’da devlet malına zarar verenlere gözdağı olsun diye; adam ''bir mismar için hapse girdi…'' derlermiş.

Bu gün ise halk yolsuzluğa karşı duyarsızlaştı…

 

TÜSİAD tarafından yaptırılan “İş Dünyası Bakış Açısıyla Türkiye’de Yolsuzluk” araştırmasından ortaya çıkan bir sonuca göre, birçok insan Türkiye’de yolsuzluğu bildiği halde ihbar etmiyor veya pasif kalıyor. Araştırma için işletmeler nezdinde yapılan anketlerde, yolsuzluğu ihbar etmem diyenlerin yüzde 60’lık kısmı, neden ihbar etmediklerinin gerekçelerini şöyle sıralıyor;

 

  • Yasal bir ihbar mekanizması yok (yüzde 30)
  • Sonuç vermez (yüzde 12)
  • Uğraşmak istemem (yüzde 5)
  • Ödüllendirildiğim bir sistem yok (yüzde 7)
  • Kimliğimin ifşa edileceğinden çekinirim (yüzde 6)
  • Bugün bana yarın sana diye düşünürüm (yüzde 1)

 

 

Muhakkak olan şudur ki; otokrasi tırmandıkça, siyasi iktidarlar iktidarda kalabilmek için popülizme ve kayırmaya yöneliyor. Popülizm ve kayırma ekonomik istikrarı, gelir dağılımını bozuyor ve yoksulluğu artırıyor. Yani sonuç her zaman halka yansıyor. Bu nedenle halkın; yapılan her yolsuzluğun kendi refahından götüreceğini bilmesi ve yolsuzluklara karşı hassas olması gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları