Yolda Dağılan Büyük Birlik (4 )
UMUTLA BAŞLADI, HÜSRANLA BİTTİ

Dava adamları partide toplanmıştı
Edip Özbaş: Siyaset; milletin huzur ve refaha kavuşturulması, milli ve manevi değerlerin yaşatılması için yapılırsa bir anlam taşır

Partiden gidenlere, “Dayanamadı, yoruldu gitti” şeklinde ifadeler kullanıldı. Partinin Genel Başkanı’nı yalnız bırakmakla itham edildiler. Bazılarına, “milletvekili olamayınca kaçtılar” yorumlarında da bulunuldu

Seçimlere katılma ile ilgili alınan böylesine bir hayati karar konusunda dahi, 3-5 yakın, eş dost, akraba yetiyor, “Niçin bu kadar zahmete girildi” diye sormazlar mı adama? Kurumsal yapı nerede kaldı?

“Türk Yusuflarını kuyudan çıkartma vakti geldi”
Muhsin YAZICIOĞLU 17 Şubat 2007

Yazı dizimizin son durağı Büyük Birlik Partisi’ne (BBP) hizmetleri geçmiş Edip Özbaş. Edip Özbaş, BBP’ye büyük bir emek sarf ettikten sonra yaptığı açıklamalarla birden milliyetçilerin dikkatlerini üzerine çekti. Peki Edip Özbaş, seçimlerin hemen sonrasında bu açıklamaları neden yaptı. Bu sorunun cevabını ve gerekçelerin kendisine sorduk.
Uzun yıllar görev yaptığı ve Teşkilatlanmadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlendiği ve gönül verdiği Büyük Birlik Partisi’nden den istifa ettiğini açıklayan 21. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili Edip Özbaş ile istifa sürecini konuştuk.

* Sayın Özbaş, sizi gönül verdiğiniz partinizden kopma noktasına getiren süreci paylaşır mısınız bizimle?

Elbette. 5 Haziran 2007 tarihinde, Büyük Birlik Partisi’ndeki tüm görevlerimden ve parti üyeliğinden istifa ettim. Ancak, istifa gerekçelerimi, seçimlerde bağımsız adaylıklarını koyan arkadaşlarımızın morallerini olumsuz etkileyebileceği düşüncesiyle açıklamadım. Daha sonra ise, özellikle parti organlarında görev alan diğer arkadaşlarımın ısrarı karşısında istifa gerekçemi anlatmam bir zorunluluk haline geldi.

* Sebep tam olarak neydi?

4 Haziran 2007 tarihinde, “Büyük Birlik Partisi’nin birkaç ilde bağımsız aday göstereceği ve diğer illerde seçimlere katılmayacağı yönünde karar alındı. Bu karar, benim siyaset anlayışımla taban tabana çelişen ve kabul edilemez bir uygulamaydı. Bence, siyaset; milletin huzur ve refaha kavuşturulması, milli ve manevi değerlerin yaşatılması için yapılırsa bir anlam taşır. Kişisel ihtirasların ve menfaat ilişkilerinin öne alınarak yapılanları, siyasetin gayesinin kalkan yapılarak istismar edilmesi olarak görüyorum.

* Büyük Birlik Partisi’nde kişisel ihtiras ve menfaat ilişkilerinin mi belirleyici olduğunu düşünüyorsunuz?

Siyasi partiler yasalar çerçevesinde düzenlenen parti tüzüklerindeki kurallarla ve sorumlu organlarca yönetilir. Partinin taşra teşkilatları ve genel merkez organları ve elbette en üst düzey karar organı olan Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) tarafından yönetilir. 22 Temmuz Milletvekili Genel Seçimleri ile ilgili olarak, partinin seçimlere katılma şekliyle ilgili son karar da yine Merkez Karar Yürütme Kurulu (MKYK) tarafından partinin başkanlık Divanına bırakmıştır. Ancak bu hususta ortaya koyulan uygulama da, divan üyelerinin büyük çoğunluğuna rağmen bilindiği gibi yapılmıştır. Mademki böylesine bir hayati karar konusunda dahi, 3-5 yakın, eş dost, akraba yetiyor, “Niçin bu kadar zahmete girildi” diye sormazlar mı adama? Kurumsal yapı nerede kaldı?

* Sizin, istifa gerekçenizde, BBP’nin kurumsal yapısına yönelik de ciddi eleştiriler var. Uzun yıllar görev aldığınız bu partinin yönetim tarzını onaylamıyor musunuz?
Büyük Birlik Partisi , 14 yıldan beri organları sadece kâğıt üzerinde var görünen bir partidir. Partiye ve liderliğe, ‘Bugüne kadar nasıl idare edildiyse, bundan sonra da öyle idare edilir gider’ mantığı hakim. Büyük Birlik Partisi’ne geldiğim günden bu yana, bu mantığın değişmesi için yoğun bir şekilde çaba gösterdim. Olumlu ne tür adımlar atılabilir diyerek çalışmalarımızı hızlandırdık. Benimle birlikte çaba gösteren insanlar da vardı tabii. Ama tüm bu yaptığımız çalışmalar havanda su dövmek ve suya yazı yazmak gibi bir şeydi.

Neden gidildiği sorulmadı
* Peki, Büyük Birlik Partisi’nde tasvip etmediğimiz bu tarz yapılanmanın sorumlusu kim?
Bugüne kadar Büyük Birlik Partisi’nde genel başkan Muhsin Yazıcıoğlu hariç herkes suçlandı. Ya vazifelerini tam yapmamakla ya da gereği gibi yapmamakla suçlandılar. Hatta partiden gidenlere, “Dayanamadı, yoruldu gitti” şeklinde ifadeler kullanıldı. Partinin Genel Başkanı’nı yalnız bırakmakla itham edildiler. Bazılarına, “milletvekili olamayınca kaçtılar”yorumlarında da bulunuldu. Bahsini ettiğimiz bu tür ithamların hepsi acımasız suçlamalardı. Hatta bu suçlamalara, her kademedeki arkadaşlarımızın katılımı da sağlandı. Kısacası, partinin içerisinde bulunduğu süreçteki aksaklıklar kurtarılmak için hep birileri suçlandı ama genel başkan sütten çıkma ak kaşık gibiydi. Oysa Büyük Birlik Partisi’nin neden dipsiz bir kova görünümünde olduğu, bir kapıdan giren dava arkadaşlırının diğer bir kapıdan sessiz sedasız bir şekilde hangi gerekçeler ve hangi sorunlar yüzünden çıkıp gittikleri ile ilgili kafa yorulmadı, bu durum hiçbir şekilde sorgulamaya da tabi tutulmadı. Büyük Birlik Partililere, 2002 ve 2007 yıllarındaki seçimlerinde, birbirine tıpatıp benzeyen iki filmi izlettirmek mecburiyetinde bırakanlar, dava adamlarını eli böğründe çaresizliğe mahkûm edenler, sandık başında oy verecek aday ve parti aratanlar, bunu neyin karşılığı olarak yapmışlarsa yapsınlar,
suçludurlar.

Milletvekili olmak için gelmedim
* Sizi bu istifa ve açıklamalarınızdan dolayı eleştirecekler. Milletvekili adayı olamayınca partiyi kötülediğiniz akla gelmez mi?
Bizler, siyasi ikbal ve şahsi istikbal uğruna hiçbir zaman boynumuzu bükmedik. Bizler bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da eğriye eğri, doğruya doğru diyeceğiz. Bu hareket tarzı birilerini üzse de. Bence, bazı musibetler, yüzlerce nasihatin yerini tutar. BBP’ye milletvekili olmak için gelmedim. Çünkü geldiğimde milletvekiliydim. Hayatım boyunca inandığım değerleri korumak için mücadeleyi şiar edindim. Yanlışlara doğru diyerek siyasette bir yerlere gelmeyi amaçlasaydım, bir yerlerden istifa edip, BBP’ye gelmezdim.

* Sayın Yazıcıoğlu’nun Meclis’e girmesi, BBP açısından bir başarı olarak değerlendirilemez mi?
Bugün yapılan seçimin galibi bellidir. Mağlupları da muhalefet partilerinin hepsidir. Ama bilhassa BBP’dir. Çünkü, elindeki tüm imkânları en hoyratça kullanan parti BBP olmuştur. Tabanımız bu durumu hayretle, şaşkınlıkla karşıladı. Kendi kendine hala sormaya devam ediyor. Emek emek büyüttüğümüz partimizi, ne karşılığı tasfiye ediyorlar diye.

Vicdan muhasebesinin yapılması gerek
* Büyük Birlik Partisi’nin bundan sonraki siyasi konumu nasıl olacak? Partinin akıbeti ile ilgili düşünceleriniz neler?
Önce şunu sormak gerekiyor. Bütün ayıplar ve usulsüzlüklerle bir yere varmamız mümkün mü? Bunu cevaplayabilmek için önce 14 yılın vicdani muhasebesinin yapılması gerekir. Bütün bu çabalarımıza rağmen, 4-5 sene içerisinde hiç yol alamadığımızı, seçimlerle alakalı son uygulamada bir kez daha görüp anladım. Fakat, rahatsızlıkları sürekli tekrarlamaktansa, özünü tespit ederek, bunun karşısında ne yapabiliriz sorusunu cevaplandırmak gerekir diye düşünüyorum. Gerisini 5 seneden bu yana birlikte çalışmaktan onur duyduğum, çoluk çocuğunun ekmeğinin yarısını bölerek davasına ayıran, gül yüzlü, gariban fakat asil dava adamlarının ferasetiyle halledileceğine inanıyorum. Sanmayın bu böyle gelmiş böyle de gider. Sanmayın bu teker kalır tümsekte. Kimsenin şüphesi olmasın ki, inanan dava adamları, aralarındaki kardeşlik ve güven duygusunu yeni baştan tesis ederek en kısa zamanda yeniden bir araya geleceklerdir

Kurumlaşamama fayda sağlıyor
* Partinin başında, uzun yıllarını siyasete vermiş bir insan var. 14 yıl gibi bir sürede, sizce parti niye kurumsallaşamadı?
Birileri, Büyük Birlik Partisi’nin kurumsallaşamamasından adeta faydalanıyor. Ya da faydalanmak niyeti içerisinde hareket ediyor. Bu durumda, partide divan harici divanlardan, parti dışı divanlardan, aile içi divanlardan bahsedilmesi de son derece doğal. Zaten sözü edilen bu gerçekten hareketle Büyük Birlik Partisi’nin (BBP) bünyesinde kurumsal yapının oluşturulması konusunda çaba gösterilmediğini veya gösterilen çabaların akamete uğratıldığını, etkili bir sonuç alınamadığını düşünüyorum. Tüm bu olup biten gelişmelere ve bahsini ettiğimiz aksaklıklara göz yummayı ise siyasi ahlaka ve etik kurallarına uygun bulmuyorum.
Muhsin Yazıcıoğlu Sivas’tan bağımsız olarak seçilerek Meclis’e girdi

Ülkücülerin arasındaki güven sarsıldı
* BBP’ye sonradan katılan ve onurlarına törenler düzenlenen siyasilerin istifalarını nasıl değerlendiriyor sunuz?
Onlar, binbir türlü övgülerle karşılandılar BBP’de. Girerken iyiydi, çıkarken mi tu kaka oldular? Partiye son girenlerin her biri ayrı bir değer, siyasette müktesebatı olan dava adamlarıydı. Bunlar özel toplantılara davet edildi. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu kötü durumdan bahsedip güç birliği yapmak için, “Gün bugün, saat bu saat” diyerek çağrıldı. Onlar da bu beyanları samimi bulup, kamuoyunda % 1 lerle değerlendirilen bir partiye,dava adamları burada toplanıyor, diyerek davete icabet ettiler. “Gelenlerle hava bulduk uçak havalandı” denilecek ama seçimlerle alakalı BBP’nin tasfiyesinin başlangıcı olarak değerlendirilen karar sonrasında, bu kişiler kullanılıp, buruşturulup, sepete atılan kâğıt gibi yok farz edilecek. Yazık oldu. Çok ayıp oldu. Ülkücülerin arasındaki güven tamamen imha edilmiş oldu.

* Muhsin Yazıcıoğlu, seçim sonrasındaki olağanüstü kongrede, partiyi gençleştireceğini ve küçülteceğini söyledi.
Sanki 81 ilde, ilçelerin tümünde teşkilatları tekmilmiş gibi. Tamı küçültürsün eksik olur, ama eksiği küçültmeye kalkarsan bu yok etme anlamını taşır. Gençleştirmeye gelince. Büyük Birlik Partisi’nin Merkez Karar Yürütme Kurulu üyelerinin neredeyse tamamı, genel başkanın akranıdır. Bu heyeti gençleştirmek istiyorsanız, bu demektir ki; öncelikli olarak genel başkandan başlayacaksınız. Ama asıl sorun, bütün bu söylemlerin mevcut başarısızlığa kılıf hazırlamaktan, yem borusu çalmaktan başka bir şey olmamasıdır.


Yarın: Son söz ve Yazıcıoğlu


Macit SOYDAN