Yurttan Kürtçe sesler ve sözünün eri bir Erdoğan!

TRT, “Yurttan Sesler Korosu”nu ortadan kaldırma kararını fiilen uygulamaya başladığı bugünlerde, Kürtçe yayın kanalı ve “Yurttan Kürtçe Sesler Korosu” kurdu. Yakında Ermenice radyo da kuracaklarını açıkladılar.
Yurttan Sesler Korosu Muzaffer Sarısözen’in eseriydi.
Bugün dinlediğimiz birçok türküyü derleyen ve korunmasını sağlayan kişidir Muzaffer Sarısözen.
Sarısözen, Ankara Radyosu’nda yöre sanatçılarını bir araya getirerek başlattığı ilk halk müziği programından sonra 1941 yılında “Biz Türkü Öğreniyoruz” ve “Yurttan Sesler” adı altında sessiz bir devrim yaptı.
Bugün Türkiye, Türkiye olmuşsa bunda Yurttan Sesler Korosu’nun büyük payı vardır. O çeşmeden su içmeyen tek bir Türk yoktur.
Hatta bir halk müziği sanatçısına göre “Yurttan Sesler, Kuvayı Milliye’dir!”
Neden Kuvayı Milliye’dir?
Çünkü 70 yıldır, milletin hafızasında tek ortak kültür çerçevesini Yurttan Sesler Korosu çizmiştir.
Sevdiğimiz bütün halk müziği sanatçıları orada yetişmiştir.
Yurttan Sesler, milleti millet yapan Türkçe ezgileri bir düzen içinde halka sunmuştur.

* * *

TRT yönetimi önce bütün Yurttan Sesler Korosu sanatçılarının işine son vermek istedi. Tepki alınca, bu defa emekli olanların yerine yeni sanatçı almamak yoluyla kadroyu eritmeye başladı. Bugün Yurttan Sesler Korosu fiilen yoktur.
Biliyorum, bunun Türk Milleti’nin birliğine yönelik bir operasyon olduğunu söylesem, hemen  “komplo teorisi” diyenler çıkacaktır. Ahmaklığı bir tarafa bıraksınlar! Teori filan değil, milletin kültür kodlarını temsil eden Yurttan Sesler Korosu sessiz sedasız imha edildi! Bu, Türk Milleti’ne karşı bir komplodur!
Şimdi aynı TRT, Kürtçe kanal kurdu, kadrosuna yüksek paralar ödeyerek “Kürtçe türkü” söyleyen sanatçılar katıyor.
Türkü, Türk’ten gelir, Türk’ün söylediği demektir! Aşık Veysel’in “Türk’üz türkü çığırırız” dediği gibi!
Yani başka bir dilde türkü olamaz. Türkü söyleyen Türk’tür!
Bir de şu var ki, devlet televizyonu, bir etnik dilde yayın yaparsa, bütün etnik dillerde yayın yapmaya mecbur kalır. Çünkü bütün vatandaşlar eşittir.
Böylece Türkçenin Türk Milleti’nin birliğini sağlama niteliği ortadan kalkar. Devlet, kendi eliyle etnik dilleri geliştirme görevini üstlenmiş olur. Oysa bu tarihe karşı gelmek, tarihi zorlamaktır. Hıristiyan Siyonistlerin Tanrı’yı kadere zorlamak dedikleri durum gibi!
Bunun milletin birliğine, dirliğine hiçbir faydası yoktur.
Almanya’da görmüştüm. Berlin Belediye Televizyonu, isteyen her etnik, sosyal veya siyasi gruba haftada bir saat yayın imkânı veriyordu. Diğer büyük şehirlerde de benzer uygulama varmış. Etnik dillerde yayın bu tarzda olabilirdi.
Ancak, Türkiye’de devlet,  dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir uygulamayla bir etnik dilde resmi kanal kurdu.
Bu, devletin intiharıdır. Devlet, milletin ortak dilini geliştirmekle yükümlüdür; etnik dilleri geliştirmek ve Anadolu’yu bir mezarlığa çevirmekle değil.

* * *


Küresel sermayenin kuruluşu olan CFR’den gönderilen memorandumu program olarak benimseyip kurulan AKP’nin iktidarı, devlet eliyle Türk Milleti’nin kültür kodlarını bir bir yok ederken, bir taraftan da Ergenekon operasyonu başlığı altında, suçluları milli direnç geliştiren kimselerle bir torbaya doldurarak milli direnci yok ediyor, yerine etnik bilinçler inşa ediyor. Bu gidiş, ülkeyi parçalanmaya götürür.
O memorandumda “Mr. Erdoğan, Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir”  deniliyordu.
Erdoğan, Kalkınma Ajansları gibi uygulamalarla da verdiği sözü yerine getiriyor!

Yazarın Diğer Yazıları