Paris Olimpiyatlarında gümüş madalya kazanan ve kendine has stiliyle adından söz ettiren Arupa Şampiyonu milli atıcı Yusuf Dikeç, spor medyasının en prestijli kuruluşlarından İtalyan La Gazzette dello Sport'a konuştu.
Yusuf Dikeç'in röportajından öne çıkan soru cevaplar şu şekilde:
Olimpiyatlarda gümüş madalya aldıktan sonra hayatınızda neler değişti?
“Artık telefonumun şarjı çok daha hızlı bitiyor. Şaka bir yana, dünyanın dört bir yanından gelen inanılmaz destek mesajları aldım. Bu beni gururlandırıyor ama hayatım aynı: antrenman, çay, aile ve odaklanma.”

Olimpiyat sizin için ne ifade ediyor?
“Oyunlar her sporcu için zirvedir ama benim için yalnızca yarışmak değil, ülkem adına sahada olmak demek. Her atışta omzumda bayrağı hissediyorum. Disiplin, sabır ve inançla nelerin başarılabileceğini göstermeye çalışıyorum.”
Avrupa Şampiyonası’ndaki başarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bu sonuç, başarının tesadüf olmadığını gösteriyor. Her yarış yeni bir hikaye yazar ama kararlılık, disiplin ve sakinlik hep sabit kalıyor.”
Dünyanın dört bir yanından mesajlar aldınız. Sizi en çok şaşırtan neydi?
“Sadece Türkiye’den değil, dünyanın her yerinden yazdılar. Bazıları çok duygusaldı, bazılarıysa yaratıcı. Bir kişi, ‘Hedefleri vurmadaki başarın kalpleri de vuruyor’ diye yazmıştı. Gülümsedim. İnsanlar seni yalnızca sporcu değil, bazen bir sembol olarak da görüyor. Madalyayı ülkeme, Türkiye’ye ve sessizce çalışan tüm genç sporculara armağan ettim. Madalya benim ama gurur hepimizin.”
Bu madalyayı kime adıyorsunuz?
“Kızıma. Her başarıdan sonra aklıma gelen ilk kişi o. Bu madalya onun sabrını, sevgisini ve bana duyduğu güveni de yansıtıyor.”

Sporunuzun arkasında nasıl bir metafor var?
“Atış dengeyle ilgilidir: öfke değil, nefes, konsantrasyon ve kontrol. Asıl hedef kağıtta değil, içinizdedir.”
Üslubunuz neden bu kadar kişisel?
“Bu benim doğal tarzım. Kimseyi taklit etmedim. Bu, deneyimle gelen bir üslup. Sonuçlar konuşuyorsa, tarzı açıklamaya gerek kalmaz.”
Stilinizin adı var mı?
“Buna ‘sakin kesinlik’ diyelim. Ellerimin cebimde olması, kendime fazla düşünmeden rahat kalmamı hatırlatıyor.”
Duygularınızı nasıl kontrol ediyorsunuz?
“Nefesle. Her atış nefesle başlar ve biter. Adrenalinimi böyle dengeliyorum. Sakin bir zihin ve tutkulu bir kalp şart. Duygusuz odaklanamazsınız; sakinlik olmadan da hassasiyet kaybolur.”
Hiç bırakmayı düşündüğünüz an oldu mu?
“Evet, birçok kez. Sakatlıklar, yorgunluk, aileden uzak kalmak… Ama ne zaman bırakmayı düşünsem, neden başladığımı hatırladım.”
Spor dışında hayatınız nasıl geçiyor?
“Boş vakitlerimde kızımla ve kedimle vakit geçiriyorum. Bana huzuru, sabrı ve gerçekten önemli olan şeyleri hatırlatıyorlar. Bazen onlarla doğada, sessizlikte ya da evde olmak her şeyden kıymetli oluyor.”