Z kuşağı, korkulan kuşak (!)

Türkiye'nin son günlerde en popüler konularından biri Z kuşağı. Bu kuşağın alışkanlıkları ve önceki nesillerden farkı nedeniyle siyasette ne derece etkili olabilecekleri tartışılıp duruyor. Yapılan araştırmalar da bu neslin potansiyelinin göz ardı edilmeyecek önemde olduğunu ortaya çıkarıyor.

Önceki nesillerden farkı ne?

Z kuşağı, 1996 yılı sonrası doğan nesle deniyor.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Bu neslin en büyük özelliği, dijital bir dünyada doğmuş olmaları. Hemen hemen her şeylerini internet üzerinden hallediyorlar. Sınav başvuruları, zaman zaman sınavları, ödevleri, iletişimleri hep internet üzerinden. Dahası, bundan başka bir dönemi de bilmiyorlar. Yani bir önceki kuşak olan Y kuşaklarından farkları bu: Y kuşağı, dijital öncesi dönemi de biliyor.

Z kuşağının dijital dünyada doğmuş olmalarının önemi ise, bu şekilde "bilgiye kolay ulaşmaları".

Eğitim ve öğretimleri, ev ve okulla sınırlı olmayan, teknolojik imkanlarla her türlü bilgiye ulaşarak, doğrusunu ve yanlışını kendi bulabilen bir nesil.

Özetle, her duyduğuna inanmayan bir nesil bu Z kuşağı.

Soran, sorgulayan, duyduğunu teyit etme ihtiyacı hisseden, karşılaştıran, fikir muhasebesi yapan ve bu yolla doğruya ulaşan bir nesil.

Dolayısıyla, kandırılması zor.

Üstelik, özgüveni yüksek bu nesil, kendi bulduğu doğrusunu anlatmak da istiyor. Kendini ifade etmek istiyor, o yüzden ifade özgürlüğüne önem veriyor.

Hatta her türlü özgürlüğüne önem veriyor. Ancak hür olursa gelişebileceğini biliyor.

Gözleri yüksekte bu neslin. İyiyi, gelişmişi, önde olanı biliyorlar ve hep en yukarıyı hedefliyorlar.

Doğdukları dijital dünya çok sesliliğe imkân veren bir dünya. Dolayısıyla televizyonu açtıklarında gördükleri tek sesliliğin farkına varıyorlar.

Siyasilerin "çok iyiyiz, çok geliştik" yalanlarına inanmıyor, çünkü dünyanın, çağdaşlarının gelişmişliklerinin, gelişmiş ülkelerdeki yaşıtlarının imkanlarının farkındalar.

İktidarın korkusu

İşte bu "farkındalık" da iktidarı en çok korkutan şey.

26 Haziran günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gençlerle gerçekleştirdiği canlı yayınına da bu farkındalıklarıyla kendi dillerinde "seni beğenmiyorum" dediler. İnternet dili ile "dislike" butonuna bastılar.

Zaten artan işsizlik ve hatta üniversiteli işsiz oranının yüksekliği ile sınav stresi iki katına çıkmış bu gençler, "turizm, eğitimden önemli" diye düşünen bir iktidar yüzünden mağdur oldu. İki defa değişen sınav tarihleri nedeniyle sıkıntılı bir süreç yaşadı. Onu düşünmeyen iktidara öfkesi arttı ve sosyal medyada "OyMoyYok" dediler.

Hatta öyle ki, tepkilerini yalnızca Erdoğan'ın videosunu beğenmeyerek değil, Kültür ve Turizm Bakanı'nın sahibi olduğu turizm şirketinin uygulama puanının düşmesine etki ederek de ortaya koydular.

Üstelik, önceki kuşaklardan farklı olarak tepkilerini sokaklarda örgütlenerek değil, dijital olarak örgütlenerek ortaya koydular.

İşte bu nesli kazanamayacağını anlayan iktidar, görünen o ki, bu neslin örgütlenme yeteneğinin önüne geçerek onunla mücadele etmek istiyor ve 2023 seçimlerinde seçmenlerin yüzde 12'sini oluşturacak olan bu nesli siyasetin olabildiğince dışına iterek, seçimleri kaybetmemeye çalışıyor.

Ancak bu çağda, bu çağın gençlerinin önüne geçmek sanıldığı kadar kolay değil.

***

Günün sözü:

"Süngü ile belki her şeyi yapabilirsiniz, yalnız bir şeyi yapamazsınız: Onun üstüne oturamazsınız!" Bismarck

Yazarın Diğer Yazıları