"Z Kuşağı ne yapacak?"

"Z Kuşağı" tek blok halinde bir kuşak değil. Bildiğiniz yeni nesil, bizim çocuklarımız. Hepsinin anası babası, hepsinin ailesi ve hepsinin okulu, öğretmeni var.

Dolayısı ile "Z Kuşağı" eski toplumun bilgi, görgü, deneyim ve değerlerini aktardığı yeni nesildir. Anlatanlar, sanki bambaşka bir varlıktan söz eder gibi bizim çocuklarımıza ad koyup "Z Kuşağı" diye söze başlıyor.

Endişelenmeyin efendiler.

Sosyoloji diye bir bilim var ve buna göre her kuşak, kendisini doğuran kuşağın devamıdır. Ve tüm kuşaklar gibi, bunlar da, kendi ailelerinde toplumsallaşmışlardır. Kısacası, tüm yeni kişilikler (şahsiyetler) bizim kendi öz toplumsal kişilerimiz ve kişiliklerimizdir.

İşte bu kültür aktarımından dolayıdır ki, yeni kuşak eski kuşak arasında geçişler yavaş olur ve kabak gibi ortadan ikiye ayrılmayız.

Siyaset erbabı, "Z kuşağının" farklı olacağını söylüyor. Değişik kararlar alabileceğini belirtiyor.

Doğru.

Çünkü herkes, ne yaptığını biliyor ve yarattığı yıkımın faturasını kime ödeteceğinin farkında.  19 yıldır iktidarda olan AKP, "Z Kuşağından" korkmalıdır. Her ne kadar ailesinin devamı olarak bir kısım gençler, tıpkı ailesi gibi AKP'ye oy verecekse de önemli bir kısmı kendilerine yapılan büyük kıyımın farkındadır.

"Z kuşağının" üniversitelileri dahil torpili olmayanların hepsi işsiz.

"Z Kuşağının" gelecek umudunu çalmışlar.

Kısacası "Z kuşağı", işbaşındaki iktidarın ülkeye yaptığı tüm kötülüklerin faturasını ödemek zorunda olan kuşak.

Ülkenin bütün borçlarını onlar ödeyecek.

İşsiz kalan ve kayıp kuşak olarak ülke kalkınmasına katkıda bulunmalarına izin verilmeyen tüm insan kayıplarını, onlar telafi etmek zorunda.

Yolsuzluklarda boğulan bir toplumu onlar düzlüğe çıkaracak.

Dünya borç sıralamasında en gerilere düşürülen refah sevisini onlar yukarı çekmekle uğraşacaklar.

Yabancılara satılan madenlerimizi onlar geri alıp millileştirecekler.

Milli gelirden kişi başına düşen geliri onlar yukarı çekecek.

Bitirilen tarımı, yok edilen doğamızı, katledilen ormanlarımızı, kirletilen havamızı, velhasıl bütün yıkımların düzelmesini onlar sağlayacak.

Onlara eğitim yoluyla öğretmemiz gereken tek şey neydi biliyor musunuz?

Eleştirel düşünme becerisi.

Çünkü onların etrafını kuşatan, hepsini bir fanus gibi içine alıp hapseden çevre dogmatik. Dogmatik derken yanlış anlaşılmasın sadece dini kuşatmadan söz etmiyorum. İdeolojik ve felsefi dogmalar da en az dini öğretiler kadar zihinleri bağlayıcıdır. DHKPC'li bir militanla, FETÖ'cü bir imam arasında ne fark var? Her ikisinin de ortak yanı aynı.

İkisi de kalıp yargıları ve zihinsel şemaları ile beyinlerine yüklenmiş yazılımlara (inan sistemlerine)  göre davranıyor.

İkisi de efendisine hizmet ediyor.

İkisi de, kendisini efendisinin gerisinde önemli görüyor ve ikisi de bağnaz.

"Z kuşağı", özgürleştirilmelidir.

Kendilerine sorun çözme becerileri öğretilmeli.

Bir düşünce kalıbını nasıl analiz edeceklerinin yol ve yöntemleri gösterilmeli.

Onlara yapacağımız en büyük iyilik budur.

Yoksa "Z kuşağı", ister istemez içine doğduğu ailenin yansımasıdır. Kültür kodlarını oradan edinmiştir. Bizim yapacağımız şey, küresel dünyada nasıl mili kalınacağı öğretmek, kirli bilgiyi ayırt etme becerileri kazandırmak ve bunun için de eleştirel düşünce yollarını öğretmektir. Öyle ise Milli Eğitim Bakanlığı'nın kendini görevli sayması gerekir.

Siyaset boşuna laf etmesin. Her toplumsal olay, sosyal düzen içinde, o toplumun bireyleri tarafından anlamlandırılır. Ve toplumsal vicdan kendi muhasebesini yaptıktan sonra faturasını kime keseceğini bilir.

Yazarın Diğer Yazıları