Zafer... Ne pahasına?

Bu yazımı “Otuz Ağustos Zafer Bayramı” nın 90’ıncı yıldönümünde yazıyorum. Ama neşe ile dolu değilim,
aksine içimi hüzün ve karamsarlık
kaplıyor...

***

Bu bayram hepimizin, bütün Türklerin bayramı. Düşman istilasından kurtuluşumuzun ve başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ve devrimlerine yol açan “büyük” millet bayramı...Ve aslında Türk Ordusu’nun bayramı, ona şükran bayramı. Hep bu anlayış ve ruhla  kutladık bir asra yakın!
Ama şimdi bu bayramı TSK’dan “çaldılar” !... 23 Nisan’ı çocuklardan, 19 Mayıs’ı gençlerden çaldıkları gibi. Ve sonunda galiba Cumhuriyeti de çalacaklar gibi!.. Türk Ordusu’ndan öç almanın planlarının bir parçası bu. Ve yabancı devletlerin ezeli “Türk”  korkusu. “Tezkere” ve “Çuval” hadiseleriyle de örtüşüyor bunlar...
Düşünün, tasavvur edin, bugün bu bayram  “sözde”  kutlanırken, başta eski Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, yüze yakın subay, asker, er kendi devletlerinin sanki esiri gibi. Rüyamızda görsek “kâbus der inanmaz, romanda okusaydık bu kadarı da olamaz” derdik.. Ama olmazlar oluyor işte ve hayat bunlara rağmen şovlar ve futbol maçlarıyla devam ediyor. “Zafer Bayramı”  da kutlandı...

***

Harp Okulu’nda güzel bir gelenek vardı; yoklamalarda Mustafa Kemal denince öğrenciler inançla hep bir ağızdan “burada aramızda ” diye haykırırlardı. Bu gelenek son zamanlarda kaldırılmış... Şimdiki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel Paşa’ya sorarım; doğru mu? Kaldırıldıysa neden kaldırıldı?
Şimdi, yoklamalarda “Mustafa Kemal” denince öğrenciler herhalde “orada” yani “Hasdal’da, Silivri’de” diyecekler. Oradakiler de herhalde, “burada, içimizde”

***

Otuz Ağustos’ta zafer, milli mücadele kolay kazanılmadı. Ben bu mücadelenin, zaferin menkıbelerini ilk ağızdan dinlediğim için iyi bilirim. Kahramanlarını yakından tanıdım, onlarla beraber yaşadım. Şimdi onlar adına tarifsiz acılar içerisindeyim. Boşuna mı dövüştüler, şehit, gazi oldular?..
Otuz Ağustos zaferinin simgesi ordumuz İzmir’e ulaşıp düşmanları denize dökünce, Vali Konağı’na şanlı bayrağımızı asan Yüzbaşı Şerafettin’i tanıdım. İzmir Fatihi Fahrettin Altay Paşa’nın süvari fırka subayı amcamın arkadaşıydı. Bizim eve gelir anılarını ve o esatiri süvari fırkasının hücumunu, hâlâ o anı yaşıyormuşçasına anlatırdı. Bu kahraman subay ve silah arkadaşları şimdi dirilse ve “O bayrağa ne oldu” deseler, ne cevap vereceğiz veya verecek cevap bulabilecek miyiz?..

***

Ben bugün, o muhteşem mücadelenin bütün komutan ve askerlerine Allah’tan rahmet diliyor ve şükranlarımı sunuyorum...
Şimdi Hasdal ve Silivri’de yan gelip yatmayan bütün askerlerin, gazetecilerin ve bilim adamların bayramlarını -doğrusu- kutlayamıyorum, sadece  “Allah kurtarsın” diyebiliyorum!..

Yazarın Diğer Yazıları