Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Zeki Velidî Togan'ın anıtı

1970 yılında kaybettiğimiz Zeki Velidî Togan, Türk tarihçiliğinin yüz akıdır. Daha çocukluğunda ve genç yaşlarda öğrendiği Arapça, Farsça ve Türk lehçeleri gibi kaynak dillere; Rusça ve Almanca gibi modern araştırma dillerine hâkimiyeti onun, Türk tarihi alanında büyük bir şöhret olmasını sağlamıştır.
Bir bilim adamı için tabii ki dil bilmek yeterli değildir. Sonsuz bir tecessüse ("merak"tan çok ileri bir kavram) ve sebep - sonuç ilişkilerini kurabilecek, tahlil ve terkip yapabilecek bir zekâya da sahip olmak gerekir. Zeki Velidî'de bunlara ek olarak aksiyon filmlerini aratmayacak maceralı bir hayatın tecrübeleri de vardır.
Tarihçi olmak şart değil. Tarihe meraklı olan her Türk aydını onun Umumî Türk Tarihine Giriş, Tarihte Usul, Bugünkü Türk İli (Türkistan) ve Yakın Tarihi, Hâtıralar, Türklüğün Mukadderatı Üzerine adlı eserlerini okumalıdır. Hâtıralar'da bir yandan elde silah Türk illerinin istiklali için yaptığı çalışmaları, bir yandan da meçhul kütüphanelerin tozlu raflarında bulduğu eski el yazmalarıyla ilgili araştırmalarını heyecanla okuyoruz. 1920'lerin başında Türkistan'da Enver Paşa ile yaptığı görüşmeler, Atatürk'ün Türkistan'a özel ve gizli görevle gönderdiği İsmail Suphi (Soysallıoğlu) ile görüşmeleri yakın tarihimizi de aydınlatacak olan ayrıntılardır.
Türk dil ve tarihiyle ilgili birçok meçhul yazmayı keşfeden ve bilim dünyasına tanıtan da Togan'dır. Türkistan'da Rus kuvvetlerinin duruma hâkim olması üzerine geçtiği Meşhed'de bulduğu İbni Fadlan Seyahatnamesi'ni daha sonra Viyana'da doktora tezi olarak işlemiş ve Almanya'da Almanca olarak yayımlamıştır. Bağdat'tan Bulgar Türk ülkesine giden kervandaki İbni Fadlan'ın doğrudan gözlemlere dayanan kitabı 10. yüzyıl Türk dünyası için birinci elden kaynaktır ve bu kaynak için bütün dünyadaki bilim adamlarının ilk başvurduğu eser, Togan'ın yayınıdır.
1925'te İstanbul'a gelir gelmez de Togan hemen İstanbul kütüphanelerine dalmış ve bu kütüphanelerde gözlerden ırak duran pek çok eseri ilk kez bilim dünyasına tanıtmıştır. 1928'de Türkiyat Mecmuası'nın ikinci cildinde çıkan "Harezm'de Yazılmış Eski Türkçe Eserler" başlıklı uzun makalesi, Türkoloji dünyasına Harezm Türkçesini tanıtan en önemli araştırmalardan biridir.
Zeki Velidî, 1917'ye kadar ilmî faaliyetini Rus Çarlığı'nda yürütmüştür. Kazan şehrinde hocalık yapmış, birçok makaleler yanında Türk ve Tatar Tarihi'ni yazmış, Türkistan'a ilmî geziler yaparak bazı önemli yazmaları keşfetmiştir. 1914'teki ilmî gezisi sırasında Nemengan'daki hususi bir kütüphanede Kutadgu Bilig'in üçüncü nüshasını bulup tanıtan da Zeki Velidî'dir. 1914'te Togan, bu keşfini St. Petersburg'da yayımlanan ilmî bir dergide Rusça yazdığı bir makaleyle Rus bilim dünyasına duyurmuştur.
Başta Barthold olmak üzere Rus bilim dünyasının önemli isimleriyle mesai arkadaşlığı eden Zeki Velidî Togan'ın bir büstü de St. Petersburg'daki bir üniversitenin bahçesinde bulunmaktaydı. Ocak sonlarında gazetelerde yer alan bir habere göre, Togan'ın üniversite bahçesindeki anıtı mahkeme kararıyla kaldırılmıştır. Gerekçe, Rusya ceza yasalarında bulunan "aşırılıkla mücadele yasası"na aykırılık imiş.

Elli yıl önce vefat etmiş bulunan bir bilim adamının anıtı, Rus ceza yasalarına aykırı kabul ediliyor. Bu, kendisini "büyük" olarak düşünen bir devlete asla yakışmayacak bir tavırdır; büyüklük ve gücünden emin olmamaktır, ürkekliktir.
Rus yöneticileri, ülkelerinin bir federasyon olduğunu unutmamalıdırlar. Federasyonu oluşturan bütün federe devletler, hiç olmazsa kâğıt üzerinde, eşit hukuka sahiptirler. Başkurdistan da bu federasyonun eşit hukuka sahip bir devletidir. Başkurdistan'ın ilk cumhurbaşkanına ve dünyaca tanınmış bilim adamına karşı yapılan bu hareket aynı zamanda Başkurdistan'a ve Başkurtlara saygısızlıktır.
St. Petersburg'daki bir üniversite bahçesinden Zeki Velidî anıtının kaldırılması, Zeki Velidî'den hiçbir şey eksiltmez. Olsa olsa Rusya Federasyonu yöneticilerinden bir şeyler eksiltir. Onların özgürlük ve bilime karşı tavırları hakkında dünya kamuoyunda olumsuz izlenimler doğmasına yol açar.
1960'larda Türkiye'den bir yazar, İsmet Zeki Eyüboğlu, Varlık dergisinde Fuzuli aleyhinde bir yazı yazmıştı da ona karşı bir ses o zamanki Azerbaycan'dan yükselmişti. Ünlü şair ve edebiyat bilgini Bahtiyar Vahabzade, Varlık dergisine gönderdiği yazıya şu başlığı koymuştu: Yel Gayadan Ne Aparır?

Evet yel, kayadan bir şey götüremez; eserek geçip gider. Zeki Velidî'nin mücadelesi ve eserleri ise tarihin altın varaklarında baki kalır. 

Yazarın Diğer Yazıları