Ziraat, futbol ve saman!

Süper Lig'de ve alt liglerde oynayan futbol kulüplerine ait borçların Ziraat Bankası tarafından ödenmesi demek halk tarafından ödenmesi demektir... Halkın bunda rızası var mı? Kimin umurunda değil mi?

'Kötü yönetim' veya 'kitabına uydurarak kulübün içinin boşaltılması', bizde millî spor hâline gelmiş durumda!.. Futbolculara ve onların kulüplerine gerçek değerin üzerinde ödenen paralar, 'yönetici-menajer-futbolcu' üçlüsü arasında dönen kara ilişkiler, bugünkü batağın da sebeplerinden biri...

Bu kara ilişkiyi çözmesi gereken devletin, mâli sıkıntıyı kamu bankası üzerinden halka yıkması izah edilebilir bir durum değil...

Hazine garantili köprülerden arabasıyla geçmediği hâlde, devletin müteahhide yaptığı ödemede payı olan vatandaş, 'kapalı devre yolsuzluk kurumları'na dönüşmüş futbol kulüplerinin de borcunu ödeyecek!..

***

Deniliyor ki "Borçlar banka tarafından yapılandırılacak... Kulüpler bu borçları taksit taksit ödeyecekler"...

Bu çok da mümkün değil... Borcundan kurtulan futbol kulüplerinin yöneticileri, bu yöntemle UEFA'nın kriterlerini aştıktan sonra yine borçlanırlar... Göreceksiniz, Ziraat Bankası'na olan borç taksitlerinin de ödemezler...

Çünkü bilirler ki, futbol ve siyaset bu kadar iç içeyken, Federasyon Başkanı siyasetin doğrudan emrindeyken, o Federasyon Başkanı yine Ziraat Bankası'nın verdiği krediyle medyanın geri kalanını hükûmet kontrolüne sokmak için gereğini yapmışken, futbol kulüplerine Ziraat Bankası asla icra gönderemez...

Dolayısıyla para halkın cebinden çıkmış olur, muhtemel krizler, yapılandırmaları takip eden yeni yapılandırmalarla ötelere sallanır gider... Transfer edecekleri futbolcuya değerinden fazla paralar ödeyip, kendi aralarında kayıt dışı ekonomi oluşturan organizasyonlar, kulüpleri yeniden batırmaya devam ederler, borç da -futbolu seven sevmeyen fark etmez- halkın sırtında kalır...

***

Samanı ithal eden ülkede, adında 'ziraat' olan banka neyin derdine düşürülüyor? İlgili Bakan'a saman ithalatı sorulduğunda "Paramız var ki ithal ediyoruz" cevabı alınan bir ülkede hiçbir şey şaşırtıcı değil aslında...

Düne kadar tarımda kendi kendine yeter ülkeydik... Bugün zaman zaman pirinç, buğday, arpa, nohut, mısır, ayçiçeği, kuru fasulye, hatta çay ithal ediyoruz...

Çocuğunu büyük şehirde güvenlikçi yapınca memnun olan çiftçi, toprağı işletmeyi bırakıp büyük şehire göçüyor... Desteklenmesi gereken tarım ölürken, ilgili kamu bankası kulüplerin borçlarını temizleyerek, siyasetle iç içe simbiyotik hayat süren futbol ağalarına yeni alanlar açıyor!..

Ziraat Bankası kulüplerin borçlarını ödediğinde, kulüp yöneticileri, artık rahatlamış vaziyette ziraate eğilip, tesislerin içinde münasip bir yere, hıyar yetiştirmek için bostan kuracak değiller ya!.. Bildikleri tek iş var ve onu yapmaya devam edecekler!.. Saman ithal eden bir ülkede, kimi saman kafalılar da alkışlayacaklar!..

***

Pirinç ithal ettiğimiz ABD'de spor kulüpleri için halkın sırtından böylesine bir yapılandırma gerçekleşebilir mi? Geçelim ABD'yi... Ayçiçeği aldığımız Moldova'da, arpa aldığımız Danimarka'da, kuru fasulye aldığımız Meksika veya Hindistan'da, hatta çay aldığımız Sri Lanka'da mümkün mü?

Kimlerin vergi borçlarının silindiğini görünce, bütün bunlara şaşırmak lükse giriyor aslında!.. Bir zamanlar buğday ülkesiyken şimdi yılda 5 milyon ton buğday ithal ediyoruz... Samana şaşırmayan kafa buna mı şaşıracak?

Olsun ama, kamu bankası futbol kulüplerinin derdiyle dertlensin, oraya para gömsün... Medya toplayıcılarına kredi sağlasın, medyanın 'tek ses' olması yolunda elinden geleni yapsın... 10 TL veremeyip, kafedeki şifreli kanalda maç seyredemeyen kimi vatandaş bütün bu olup biteni alkışlasın, ithal samanın derdi  de hâlâ düşünebilenlerin hissesine düşsün!..

Komedi gibi!..

 

Yazarın Diğer Yazıları