Zurnada son delik

İzlediğim bir Kore dizisinde adam yedi yıllık, onu çok seven karısını şişko olduğu için öldürdü. Ama kadın ölmedi. Kurtulup zayıfladı. İntikam alacak sandık. Ama almadı, boş verdi. İyiler kötülerle savaşmıyor. Korkmasın kötüler. Rahat uyusunlar.

Hayat o kadar garip ki. Kimi, elinde vazgeçmek için binlerce sebep varken vazgeçmiyor, kimi elinde vazgeçmemek için binlerce sebep varken vazgeçiyor. Vazgeçenden ucuz atlatılırken, vazgeçmeyen yükseliyor. Yükseltiyor.

Ben ressamım. Boş alanlara, düz materyallere şekil verip onları insanların ve kendimin keyif alacağı, güzel duygular hissettiren hale sokmaya çalışırım. Bir nevi anlamsız gibi görünen ürünü anlamlı hale dönüştürürüm. Sanatçıların çoğu bunu yapar. Biraz çamur veya dört parça tahta, onun üstüne gerilmiş alalade bir bez bile bize yeter. Heykelist şekil verir. Ressamcı boyar. Ve bakarsın duygu, renk ve doku harmanına dönüşmüş bir eser olur. “Nasıl ya?” dedirtir. Ve insan gibi ölmez, eskimez, değerlenir. Yapıldığı andaki hissiyatı, tecrübeyi içinde taşır. Emeğinin karşılığını verir.

Mesleki deformasyon olsa gerek. Bunu tuvallerdeki gibi hayatımdaki insanlara da yapmaya çalışıyorum. Çok da doğru bir şey değil galiba. Bazı kişiler başkaları için en güzelini, kendisi için düşündüğü gibi yürekten düşünür. Elinden gelen bir katkı varsa ekleyebilmekten keyif alır. Bunun için kafa yorar, emek verir. Hayatı boyunca biriktirdiği en güzel tecrübeleri paylaşır ve içgüdülerini tavsiye eder. Ve en önemlisi onlar için dua eder.

Ama o birileri gün olur derler ki; “Olduk. Biz şimdi bu bizim ‘en hiçbir şey olmadığımız halimizi’ bilen kişiden olabildiğince uzağa gidelim. Gidelim ki ifşa olmayalım.” Pıf. Bu altın yumurtlayan tavuğu kesmektir. Katkı vereni, sizi düzelteni hayatının sonuna kadar saygıyla ve sevgiyle bir şekilde hayatında tutmayı başarabilecek zekada olabilsen neler kazanacağını asla bilemezsin. Aslında hayatında olduğu sürece neler kazanıldığına bakılsa anlaşılır. Da işte anlamak yazılmamıştır..

Hak ettiği kadarda durdurulur. Kalp kibir dolar ve körleyip yoluna gider. Dimyata pirince diye yola çıkıp, çiğ halindeki gibi insanlara, üstüne oturmayan görseli sunar. İşadamı gibi göründüğünü sanır teşko ‘vibe’ı verir. Kendine güvenen bir kadın gibi göründüğünü sanır köy poğaçası gibidir.

Bazıları her gün yeni sürüme geçip, güncellenip bunu etrafa saçarken, alıcı kuşlar ilk sürümünde tıkanıp kalır. Yeni bilgiler, usta çözümler, gelişmiş zevk, farklı konfor, bilinçli insaniyet, üst seviye inanç. Bilmediğinin yoksunluğu yaşanmaz. Bu açıdan şans da sayılabilir. Bir ömür yerinde sayarlar. Aslında yok saymaya çalıştıkları insana da iyilik yaparlar. Alandan verene kavuştururlar.

İnsanın iç dünyası gözündeki bakıştan fışkırır. Tehlike saçanı, nefretten besleyeni, yalancısı, nankörü. Korkusundan şiddet planı yapanı. Temiz taklidi yapıp arabasından çöp fırlatanı. Dua ederken fitne düşüneni. Yani kişinin, iyiliği - kötülüğü kalbinden yükselir, gözlerinden açığa çıkar. Boş beleş insan tipinden uzak durulması lazım. Sana çürüme bulaştırır.

Zaman hepimizden bilgedir. Çevrenizdekilerin acıtma çabası dersinizdir. İnsanların sevgisini kazanmaya çalışmak sizi objektiflikten uzaklaştırır. Role büründürüp maskeler. Boş verin, olduğunuz gibi olun, hayat sorunları çözer.

Yazarın Diğer Yazıları