28 Şubat bize çökerken seçilmiş gazetecileri zengin etti

Simdiki iktidar eleştiriliyor ya, “gazetecilere ağız açtırmıyorlar” diye..
Doğrudur da, aynı uygulama 28 Şubat döneminde hem cunta generalleri hem de devrin iktidarı Mesut Yılmaz tarafından da yapılıyordu.. O dönemin iki dev medya patronu zaten hem cuntanın hem de iktidarın işbirlikçileriydiler!.. Bu yüzden zaten yazarlar üzerinde patron ve yönetici sansürü hakimdi.. Yazar takımı da, sistemin bereketine (!) uzanmıştı ve matluba uygun yazarak, misal borsa âleminden falan yolunu bulma üslubundan acayip köşe dönüyordu..
Âlemin salağı gene bendenizdim ve başıma gelmeyen kalmıyordu!..
Anlatayım.. O dönemde Ahmet Hakan beni Kanal 7’nin ana haber bültenine konuk etti. Gecenin haberi onbaşı Sarmusak’tı. Kadir Sarmusak adlı bir onbaşı, Deniz Kuvvetleri Karargahı’nı, buradaki komutanları dinlemekle suçlanıyordu. Ahmet Hakan, bu durumla ilgili yorum istedi. Ben de durumu biraz da mizahi yönü ile ele alıp, “Bir onbaşı karargahı dinliyor, komutanın haberi olmuyorsa o zaman oraya o onbaşıyı komutan yapsınlar bari!” mealinde konuştum. Tabii günün efendileri çok sinirlenmiş, beni savcılığa şikayet ettiler. İşin başında Çevik Bir var. O sıra Genelkurmay İkinci Başkanı. Konu dosyada kalmış, savcı araması halinde, bana tebligat gecikmiş. Bu Bey geldi 1. Ordu Komutanı oldu, hiç üşenmemiş, bizimle ilgili şikayeti aktifleştirmiş, polise benim derdest edilmem talimatı verilmiş. Bir gün gazeteyi polis ekibi bastı, beni apar topar aldılar. Savcı, hakkımdaki suçlamayı okudu, savunmamı sordu. O öfke ile devrin egemenleri için programda söylediğimden çok daha ağır beyanda bulundum. Savcı beni dostça uyardı, başıma iş açacağımı söyledi. Durum muhasebesi yapacak halde değildim. “Elinden geleni ardına koymasın” dedim. Ağır cezaya sevk edildik, yargılandık. Yargılama sırasında af çıktı da sıyırdık!
Biz böyle sürünürken, matbuatın uyanıkları bakın ne yapıyordu..
2001 krizi patlıyor. Bir anda dolar 600’den bin 2000’e fırlıyor. Bugün dahi etiket olan işyeri sahipleri, banka genel müdürleri bir gecede milyonlarca dolar vuruyorlar. Hâlâ hesabının sorulmaya değer bulunmadığı bir konu bu. Milyonlarca insanın hayat biçimi değişiyor, sefalete sürükleniyor, intiharlar oluyor falan. Fakat beri tarafta da sızdırmadan haberdar olan krema tabaka acayip zenginleşiyor. Bunların içerisinde gazeteciler, köşe yazarları var. O dönemde pırlanta gazetelerde köşe yazarlığı yapan kişiler dahi bu işlerden büyük paralar kazanıyor. Bu işlerden Genelkurmay’a akredite olan gazete yazarları, 28 Şubat sürecinde bir anda pıtrak gibi ortaya çıkmış gazeteciler, büyük paralar kazandılar. Onun için bu iş sorgulanmayan bir konudur bugün...
Dahası bu muhteremler şu sıra inanılmaz milliyetçidirler aynı zamanda!..
Devrin kudretinde ipleri tutan General Çevik Bir’den de söz edeyim..
İlk defa Çevik Bir döneminde Genelkurmay, Genelkurmay İkinci Başkanı tarafından yönetildi. Eski Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’ten dinlediğim bir şeyi anlatayım. Güreş’e de çok baskı yaptılar. Zaten bu konuşmanın temelinde mağduriyetiyle ilgili bir diyalog vardı. Milletvekili olduğu dönemde anlatmıştı. Başkanlığı sırasında Amerika’nın o dönemki Genelkurmay Başkanı Colin Powell  “Somali’ye bir tane korgeneral göndereceğiz, ama Çevik Bir’i gönder” demiş. Çok şaşırmış Güreş Paşa. Bu siparişin, Çevik Bir’in orgeneralliğe, Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na oturması ve 28 Şubat sürecinin kralı olmasında çok anlamı var. Bu sebep, bu olayın onun üzerine inşa edildiğini gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları