“Ak kadro” ve “ak koyunlar” cenneti!

Neme lazım dört dörtlük bir ülkeyiz vesselam!..
Atatürk’ten sonra “dörtlümüz” kırılmıştı..
2/4’lük hatta üçün biri gibi durumlara düşmüştük, aziz siyasilerimiz, değerli büyüklerimiz ve para babalarımız sayesinde..
Şükürler olsun gene 4/4’lük olduk..
Hatta 4x4 bile diyebilirsiniz, önden çekişli..
Neden?.. Sorulur mu, layığımızı bulduk yönetiliyoruz..
Değerli Başbakanımız, geçen hafta sonu, ruhumuzu aydınlatan konuşmaları yakın kadrosuna yaparken ulusça yararlanmıştık..
Şöyle buyurmuşlardı..
“Bu AK kadro, benlik, bencillik ve enaniyet kavramlarını millete hizmet potasının içinde eritmiş, hiçbir zaman ben dememiş, her zaman biz demiş bir kadrodur. Millete tepeden bakmayı alışkanlık haline getirmiş olanlar, bizi anlayamazlar. İnsanı hor görenler, millete aşağılayıcı gözle bakanlar, “göbeğini kaşıyan adamlar” diyenler, “bidon kafalı” diyenler bizim ideallerimizi anlayamazlar. Milletle gönül bağı, milletle lisan bağı kuramayanlar bu AK kadronun farkını, bu AK kadronun mücadelesini anlayamazlar...”
Valla aynen doğru..
Hele hele, A-Ka-Pe’li vatandaşa haşa huzur  “bidon kafalı” diyeceksin, “göbeğini kaşıyan” diyeceksin!!
Taş olursun taş!!
O zevata “bişey!!” denilecekse A-Ka-Pe’nin kurmayları der, sana bana ne oluyor ki!?. Densizliğin lüzum yoktur!..
Gelgelelim cancağazım!..
Canımız, ciğerparemiz değerli büyüklerimiz söylediler mi sadece kendi cemaatleri duymuyor ki!! Bizler de Başbakanımızın deyimi ile “kucakladığı yetmiş milyon vatan evladı” içerisindeyiz ve onun kucaklamasını, onun cemaati gibi algılama hidayetine erişemediğimizden, o kucakladıkça sıkılacak gibi oluyoruz, öf yav!..
Yani nasipsiziz!.. Yaradan bizden bir  “bidon kafayı” esirgemiş!..
İşte bu yüzden, Bakan kimlikli muhterem ortalığa fırlayıp..
“Biz olsak üç günde kurtarırdık!”
diye, Şili’deki muhteşem işi kütükleyince..
Benim canım sıkılıp “Öf len, bunların içinde doğacağıma Alaska’da bir kutup ayısı oluvereydim ya” diyorum..
Dünyanın başka yerinde, hem de bir Bakan... Şili’deki müthiş olayı “Biz üç günde hallederdik” deseydi..
Ahali ona.. “De get la!..” demez miydi..
Burada, işte onlar “Ne mübarek kelam”
diyorlar..
Çünkü bozacının şahidi şıracı bir başka Bakan “Şili ile Zonguldak Karadon’u kıyaslamak insafsızlık olur. İki olay birbirinden elma ile kavun kadar farklı...” diye ahkam kesiyor..
Ne için?.. “Karadon’da yerin 730 metre altında 5 aydır duran iki madencinin naaşına bile ulaşamadıkları bir olay için..” Canımız Bakanımız “Biz üç günde çıkarırdık!..” diye rahatça sallayabiliyor.. Çünkü, o olayda ölen madenciler için de “güzel öldüler” demişti de, partisi buna rağmen son sandık olayında teveccüh görmüştü!.. O konuşmayacak da kim konuşacak!..
Bir başka muhteşem demeç de, hemen ardından Tarım Bakanımızdan çıkıvermişti.. Demiştiler ki; “Et fiyatları, artan talep yüzündendir.. Refahın, gelir seviyesinin arttığının işaretidir!..” Doğru valla... İktidara rampa yapan, hanımını kapayan ihaleyi kapıyor.. Jeeplerde kim geziyor, bunlara et-kebap yetişmiyor..
Refah öyle artıyor da, pazar çöplüğünden nevale toparlayan da artıyor.. İşin o tarafı Bakan’ı ilgilendirmiyor.. Zaten mühim de değil..
Pazarda artık toplayan, eve dönüşünde kömür torbasını bulunca dünyalar onun oluyor.. Pazarda neden artık topladığını, o artık toplarken yanından geçen jeepli mütayit hanımlarının üzerine çamur sıçrattığını da bu yüzden sorgulamıyor!.. Kalkınıyoruz, on numarayız, istersek üç günde Şili’lileri bile çıkarırız kuyudan!..

Yazarın Diğer Yazıları