Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER

Mustafa Hakan ÜNSER

Araplaşmayacağız

Araplaşmayacağız

Göç konusuna yabancı bir millet değiliz. Viyana bozgunundan sonra o güne kadar batıya olan göç tersine dönmüştür. Bu kapsamda ilk toplu göç 1771 yılında Rusların Kırım'a saldırması ve işgali ile olmuştur denilebilir. İkinci büyük göç dalgası 1864'te beş yüz bin Çerkez’in yine Ruslar tarafından Anadolu'ya sürgünüyle gerçekleşmiştir. Daha sonra Osmanlı-Rus Savaşı sonrası ve Birinci Balkan Savaşı’nın ardından 93 Harbi diye bilinen savaş sonrası büyük göçler yaşanmıştır.

1917-1920 yıllarında üç milyona yakın Rus, geçiş üssü olarak İstanbul'a göç etmiş ve bunlardan doksan bini İstanbul'a yerleşmiştir. 1924 yılında Yunanistan’la nüfus değişimi yapılmış, 1952-1967 yıllarında Yugoslavya ile ikili anlaşmalarla alt yapısı hazırlanarak yürütülmüş bir göç dalgası yaşanmıştır.

Daha yakın büyük göç dalgaları olarak 1989 yılında Bulgaristan'dan toplu bir şekilde gelenlerle ve 1991 yılında Körfez savaşı sırasında Irak’tan gelen Kürtler akla gelir. Bu saydıklarımı Türkiye’ye gerçekleşen büyük göç dalgaları olarak ele alabiliriz. Bunlar dışında ara ara küçük göç dalgaları da yaşanmıştır. Özetle göç ve göçmenler konusunda yakın tarihimizde oldukça deneyimliyiz.

Göç ve göçün getirdiği sonuçlarını karşılama açısından her ne kadar oldukça deneyimli olsak da en son Suriye’den gelen göç dalgası diğerleriyle karşılaştırılamayacak kadar devasadır ve büyük bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Bu sorunun şimdi olduğundan daha fazla orta ve uzun vadede bizi yoracağı ve meşgul etmeye devam edeceği de apaçık ortadadır.

Dil ve kültür farklılığı nedeniyle yaşanan sosyal uyumsuzluklar ve yöneticilerimizin tutumları sığınmacılara karşı tepkilere neden oluyor. Bu tepkilere bazı kesimlerce milliyetçi, faşist, ırkçı gibi nitelemeler yapılıyor. Burada ifade etmeliyim ki bilhassa milliyetçiliğin yabancı düşmanlığı şeklinde yorumlanması cahillik olduğu kadar milliyetçilere haksızlıktır. Oluşan tepkileri yorumlamak açısından "Zenofobi" kavramını bilmek ve anlamak gerekiyor:

(Zenofobi; Göçmenlere, yabancılara yönelik duyulan korku ve nefrete verilen isim. Zenofobi, yabancı korkusu-nefreti anlamında olup, Yunanca (xenos, yabancı) ve (phobos, korku) kelimelerinin birleşiminden oluşmuştur. Kişinin yabancılardan ya da bir şekilde kendisinden farklı olan insanlardan korkmasına ve nefret etmesine verilen addır. Değişik olanın tehlikeli olduğu düşüncesiyle oluşan bir korkudur.)

Derdimiz zenofobikler ve onların söylem ve eylemleri değil. Sorunun en kolay halledilebilir kısmı belki de onlar. Sıkıntı onların bu söylemlerinin Arap seviciler tarafından kullanılıyor olması.

Derdimizin ne olmadığını söyledik şimdi gelelim asıl dertlerimize:

Bizim derdimiz düzensiz göçün post-modern bir işgal olmasının artık anlaşılması gerekliliğidir. Bu kadar çok ve hızlı Arap nüfusunun ülkemize gelmesi yüzyıllardır kültürel olarak İslami görüntü altında maruz kaldığımız Arap emperyalizmini su üstüne çıkarmaktadır.

Bizim derdimiz öncelikle madem geldiniz, ülkenizden kaçmak durumunda kaldınız, bizim ülkemizin kurallarına uyunuz. Burası Türkiye burada Türk gibi yaşanır, Türkçe konuşulur. Anayasamıza ve kanunlarımıza, Türk toplumunun kural ve kaidelerine uymak zorunluluğu vardır. Bu ülkede yaşayan herkes Atatürk ve cumhuriyete saygılı olmak zorundadırlar. Başka devlet ve millete sadakat içinde burayı dönüştürme niyetinde olamazsınız diyenlere takınılan tavırdır.

Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir göç süreci yaşatılıyoruz. İktidar inanılmaz bir şekilde devlet eliyle Türk vatandaşlarını sığınmacılar karşısında sindiriyor. Şımartılmış ve kışkırtılmış etnik sığınmacı kitlesi ilk kez tarih sahnesine ülkemizde AKP hükûmetleri sayesinde çıktı.

Göç konusunda kafa yoranlar kabul edecektir ki düzensiz göç oranı nüfusa oranla yüzde beşlere geldiği zaman kamu düzeni ve barışı temelden sarsılır, asayiş ve güvenlik tesis edilemez. Bizdeki oranlar öyle yerlere geldi ki artık Esat rejimi devrilse bile Suriyeli sığınmacılar sorunu sıradan yöntemlerle çözülemez noktadadır.

İçinde bulunduğumuz ekonomik krizin en önemli sebebi Arap sığınmacılarken yerli-iş birlikçi Arap sevicilerin utanmadan Arap turizminden sağlanan gelirleri bahane ederek eskort mantığıyla millet adına video çekerek çağrı yapması Türk milliyetçilerini ırkçılıkla suçlamaları ölçüyü kaçırmaktır. Gözümüzün önünde sistematik bir şekilde zengin Arap ülkelerine gitmeyen ama Türkiye’ye yığılan Arap nüfusu vardır. Ayrıca bunlar söylemleriyle, eylemleriyle, tabelalarıyla, hocalarıyla, medya ve gazetecileriyle Türkiye'de Türk kimliğini yok edip Araplaştırmaya çalışmaktadırlar.

Asıl "milletin çeşitliliği" söylemiyle önerilen anayasada gelişini gördüğümüz Türk kimliğini yok etme girişimleri her alanda devam ediyorken bu saldırıya karşı duruş geliştiremeyen bir Türk milliyetçileri sorunumuz var.

Sorunun çözümü için Türk milliyetçilerinin ataletten acilen kurtulması ve parti, dernek, STK ne varsa hep bir ağızdan Araplaştırılmaya karşı doğru dürüst bir tavır geliştirmesi, suç olmayan, haksızlık içermeyen, mağduriyete sebep olmayacak eylemler ve söylemlerin geliştirmesi için harekete geçmesi gerekmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları