Asıl algı operasyonu...

Önce Sol dergisi yazdı. Bize göre “Doğu Türkistan” onlara göre “Sincan Uygur Özerk Bölgesi”nde son günlerde tekrar gündeme gelen olaylar aslında “abartılıyordu.”

İddialar bir “sosyal medya” tezgâhı idi. Uygur özerk bölgesinde yaşandığı iddia edilen şeyler aslında yaşanmıyordu. Sosyal medyaya ve kimi “ırkçı” medyaya yansıyanlar düzmece idi, fotoğraflar başka olaylara ait idi. Ve dahası kimi fotoğraflar stüdyoda çekilmişti.

Yani bizim Doğu Türkistan dediğimiz yerde insanlar gayet özgürdü, ibadetlerini yerine getirebiliyor, oruçlarını özgür bir şekilde tutabiliyor, fikirlerini ifade edebiliyorlardı. Tüm bu “düzmece” iddialar Türkiye-Çin ilişkilerini bozmak içindi.

Çin’e demokrasi mi geldi?

Mao’cu gelenekten gelen Sol dergisinin haberi, izlediği ideolojik çizgi açısından anlamlı bulunabilir.

Garip olan, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların gözyaşını kendisine “dert” edindiğini iddia eden İslamcı çevrelerin Sol dergisi ile başlayıp diğer sol grupların da paylaşmakta gecikmediği düşünceleri paylaşması idi. 

AKP’ye yakın çevrelere göre de bölge “Sincan Özerk Uygur bölgesi” idi, olduğu iddia edilen şeyler aslında “abartılıyordu”, tüm bu iddialar “algı operasyonu” idi ve nihayet oyuna gelinmemeliydi.

Tam da “bu adamlar ne diyor?”derken, “paralel”den temizlenen devletimizin ajansının bölgeye gidip iddiaları yerinde “izlediğini”de öğrendik.

Evet. Zannederim, “Demokratik” Çin hükümeti iddialardan “esef” ederek dost ülke Türkiye’ye “gelin görün burada bir şey yok” demişti. Zannediyorum, çünkü o bölgeye Çin’in izni olmadan bırakın gazeteciyi “çöp”ün bile giremeyeceğini kafası çalışan herkes bilir.

Yok eğer, biz bu olayları yaşarken Çin’e demokrasi geldiyse o başka.

AA’nın izlenimleri “ibretlik”. Sabah gazetesinin izlenimleri yansıtması ise tarihe geçecek türden. Şöyle ki, “Sincan”da çocuklar camiye gidebiliyor, insanlar namaz kılabiliyor ve dahası oruç tutulabiliyor. Öyle de güzel fotoğraflar çekilmiş ki, insanın kıskanıp Çin nüfusuna geçip özgürlüğün tadını çıkarası geliyor!

Araştırmacı Ajans muhabirini şaşırtan olaylar da olmuş. Mesela Uygur Türkleri “dini vecibelerinizi yerine getirmekte sorun yaşıyor musunuz?” sorusuna cevap vermekten kaçınmış. Bir kişi de “galiba devlet dairelerinde oruç tutmak yasak” demiş. “Reşit olmayanlar dini eğitim alamazlar” diye afişlere rastlanmış. İlginçtir, herkes fotoğraf çekilmesine de tepki göstermiş.

3 bin yıllık tezgah devam ediyor

Anlaşılan o ki soydaşlarımız kendilerini ifade etmede zayıf oldukları için sorulara cevap veremiyor, utangaçlıktan olsa gerek fotoğraf çektirmek istemiyorlar; devlet dairelerinde işler aksamasın diye oruç tutmuyorlar, bizden bile “laik” oldukları için çocuklarının dini eğitim almalarını istemiyorlar.

Hayır, sizinle dalga geçmiyorum. Bu haberi yapanlar bizi geri zekâlı zannettiğine göre bu haberden bu yorumu çıkartmamız gerekiyor.

“Zulüm gören Turani ise abartı aramak” olarak tanımlayabileceğimiz kronik “İslamcı” hastalığı bu olayda bir kez daha nüksetti. Bu öyle bir marazi bir hal ki 1949’dan bu yana sistematik bir şekilde yaşanan Çin zulmüne bile “algı operasyonu” diyebiliyor.

Memleketimin İslamcıları “ırkçı” görünmemek için mi Doğu Türkistan’ı “Sincan” yapıp, Çinlinin zulmüne terk ediyorlar derken, Cumhurbaşkanının açıklaması mevzuyu vuzuha kavuşturdu. Neymiş, bütün dünya Cumhurbaşkanının Çin gezisini gölgede bırakmak için tezgâh kurmuş, olayları “abartmış” ve “zamanlama manidar”mış... Anlaşılan o ki İslamcı cenah Doğu Türkistan’da yaşanan olayların Reis-i Cumhur’un Çin gezisini sabote etmek için tezgâhlandığı kanaatine varmış. Ne diyeyim, Allah akıl sağlığı versin bu arkadaşlara.

“Rabia için ağlayamazlar” ile başlayıp Çin Dışişleri’nin kaleme aldığı intibaını yaratan açıklamalarla Doğu Türkistan’da dökülen kanı ve gözyaşını görmezden gelerek kardeşlerimizi ikili ticari ilişkilere kurban edenlerin “algı operasyonu” iddiaları, asıl algı operasyonunu gizlemek olmasın: Çin ile 30 milyar doları bulan ticari ilişkilerin bozulmasına engel olmak.

Görünen o ki Çinlinin 3 bin yıllık tezgâhı devam etmektedir. Çinli dün ipek ve kadın, bugün “ticaret hacmi” ile birilerinin aklını başını almaya devam etmekte, olan yine Türk’e ve Türklüğe olmaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları