Astana-Taşkent yakınlaşması umutlandırıyor

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde SSCB tarafından oluşturulan sınırlar ve beraberinde yürütülen dinsizleştirme, kimliksizleştirme ve iskan politikaları geçtiğimiz 20 yıllık dönemde de etkisini göstermiştir. Bir dönem Türkistan olarak adlandırılan bölgenin daha kolay yönetilmesini sağlamak ve potansiyel çatışma ihtimalini ayakta tutabilmek amacıyla suistimale açık sınırlar belirlenmiş ve ayrılan topraklara farklı etnik unsurlardan insanlar yerleştirilmiştir. Sınırlar arasındaki bu ayrıma rağmen ekonomide tam bir bağımlılık yaratılmaya çalışılmıştır. Özellikle hızla kurulan demiryolu ağı ile bölgedeki ham madde kaynakları merkezi komünist yönetimin kontrolüne bırakılmıştır.
SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Türk Cumhuriyetleri arasındaki sınır problemleri ülkeler arasındaki ilişkilerin seyrini belirleyen en önemli unsurlardan birisi olmuştur. Bu konuda Kazakistan-Özbekistan ve Özbekistan-Kırgızistan-Tacikistan arasında yaşanan ihtilaflar, ilişkileri zaman zaman kopma noktasına getirmiştir. Yaşanan sınır uyuşmazlıkları başta su konusundaki yarışı belirginleştirmiş ve yer altı kaynaklarının dağılımına yönelik tartışmaları beraberinde getirmiştir. Aynı dönem içerisinde Nazarbayev, Türkmenbaşı ve Akayev’in ülkeleri adına sınır problemlerinin çözümünde daha hızlı yol aldıkları görülmüştür.
Özbekistan ve Kazakistan arasında 1992 yılında kurulan ilk diplomatik ilişkilerin ardından 15’i devletlerarası olmak üzere 103 anlaşma yapılmıştır. Bunların önemli bir kısmı hüsranla sonuçlanmıştır. Devlet Başkanı düzeyinde ziyaretler uzamış ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi 1 milyar dolara yaklaşmıştır. Gerçek potansiyelin ise 5 milyar dolara ulaşabileceği ifade edilmektedir.
Öteyandan Özbekistan-Kazakistan ilişkilerindeki sınır problemleri, “bölgesel güç” ve “kimlik” kavramı üzerine kurulu algı farklılıkları, bölgede açık ya da örtülü bir yarış meydana getirmektedir. Özellikle kimlik farklılıkları iki devletin yöneticileri arasında güvensizliğe sebep olmaktadır. Kazakistan’ın farklı etnik ve dinî gruplardan oluşması ve Rusya ile olan yakınlaşması Özbek yönetimince  “özden uzaklaşma” olarak değerlendirilebilmekte buna karşın Özbekistan’ın içine kapalı ve diplomasiye uzak duran yaklaşımı, Kazak yönetimince bölgesel işbirliğinin önündeki en önemli engeller arasında gösterilebilmektedir.
Bununla birlikte ekonomik ve siyasal alanda yaşanan küresel gelişmeler ve sınır problemlerinin çözümüne yönelik etkili adımlar, Özbekistan-Kazakistan ilişkilerinde belirli düzeyde ilerleme meydana getirmiştir. Tarihsel süreç içerisinde birbirinden koparılmış ve ayrıştırılmış bu ülkeleri, orta vadede birbirine yakınlaştırarak daha fazla empati kurmaya yönlendirecek gelişmeler devam etmektedir. Zira birkaç ay önce Özbekistan Devlet Başkanı Kerimov, Kazakistan’a resmi ziyarette bulunmuş ve Astana’da yapılan görüşmelerde “Kardeş halklarımızın tarihsel köklerini yeniden iyi anlaması gerekir” diyerek, geçmişte yaşanan ayrışmaya dikkat çekmiştir. 21 Aralık’ta Kazakistan’ın yeni Başbakanı Ahmedov, Kerimov’la bir araya gelmiştir. Kazakistan lideri Nazarbayev ise 2013 Ocak ayında Özbekistan’a resmi ziyarette bulunmaya hazırlanmaktadır. Bu süreç yakından takip edilirse, iki ülke arasında belirgin bir yakınlaşma ve işbirliği çabası göze çarpmaktadır. Her şeyden önemlisi Özbekistan’ın Kazakistan’la olan iyi ilişkilerinin Türk dünyasındaki bütünleşme çabalarına katkı sağlayacağı ortadadır. Daha önce ifade ettiğimiz ve ileri sürdüğümüz gibi yakın gelecekte; Astana’nın ev sahipliğinde, Türkiye ve Özbekistan devlet başkanları mutlaka bir araya getirilmelidir. Hiç şüphesiz bu adım, Türk dünyası adına elde edilmiş en büyük kazanımlardan birisi olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları