Atatürk el ve yüz maskı ölümünden hemen sonra nasıl alındı, neler yaşandı?

Atatürk el ve yüz maskı ölümünden hemen sonra nasıl alındı, neler yaşandı?

10 Kasım 1938
Saat: 02.00
Dolmabahçe Sarayı


Berber Mehmet Tanrıkut Mete bir yandan gözyaşlarına hâkim olamıyor, bir yandan doktorlara yardım ediyordu. Atatürk’ten sonda ile 140 cc’lik idrar boşaltıldı.

Saat 02.00’de yarım balon oksijen verildi.
02.45’te 1 cc’lik Huile de Camphree şırınga edildi.
Saat 03.30’da koltuk altından ateşi alındı; normal bulundu.

Aralıklarla oksijen verimi devam etti.

Saat 06.25’te solunum yüzeyselleşti ve hırıltı azaldı.

Saat 07.45’te nabız 124 olarak kaydedildi.

Saat 08.00’de glikozlu serum verilirken Atatürk’ün yüzü daha da soldu ve birden gırtlağından “Hi, Hi, Hi...’’ diye sesler çıkmaya başladı.

Doktor Kâmil Berk gözleri yaşlı ve eli karyolaya dayalı olarak diğer elindeki ıslatılmış pamukla Atatürk’ün ağzına su verme çabasındaydı.

Prof. Dr. Süreyya Hidayet ile Dr. Abravaya Marmaralı, ta- banla ilgili refleksleri kontrol etti.

Berber Mehmet ve arkadaşı Nuri Ulusu bir köşede olanları gözlerinden yaşlar boşanarak izliyordu.

Saat 08.25’te toplardamar için 1/8 mg ouabaine şırınga edildi. Saat 08.30’da 500 cc’lik glikozlu serum tekrarlandı.

Saat 09.00... Nabız 130’du.
Atatürk’ün gözleri kapalı, göğsü sık sık inip çıkmaktaydı. Son yolculuğuna çıkmaya hazırlandığı oda ve koca saray derin bir sessizlik içindeydi.

Yatağında sakince uyur gibi görünen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Reisi ulusuna vedaya hazırlanıyordu.

Berberleri Mehmet Tanrıkut Mete, Rıdvan Gürarı, Rıza Tığlı ile Binbir (Binnaz) Hanım bir kenara çekilmişler ağlıyorlardı.

O ana kadar metanetini muhafaza eden Hasan Rıza Soyak da hıçkırıklara boğuldu.

Atatürk’ün yüzü gittikçe rengini değiştiriyordu, hançeredeki hırıltı gittikçe artıyordu.

Acımasız Azrail son darbeyi indirmeye hazırlanıyordu.

Atatürk sert bir asker baş çevirisi gibi başını birdenbire kendisine bakanlara çevirdi, gözlerini açtı ve baktı.

Dokuzu beş geçeyi gösteren saat kendisinden yirmi iki ay önce ölen can dostu Nuri Conker’in hediyesiydi. Sağlığının bo zulması onun ölümüyle hız kazanmıştı.

Dışarıda bütün bir ulus endişe içinde radyo başında bekliyordu. Savarona son bir saygı duruşu için sarayın önüne demirlemişti.

Atatürk’ün tabiriyle ev halkı bedbahttı. Atatürk artık yoktu…

Hasan Rıza Soyak, sağ elini avuçlarının içine alıp öptü.

Ardından Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öpüp yorganın içine koydu.

Bu arada Prof. Dr. Mim Kemal Öke Atatürk’ün açık gözleri Prof. Mim Kemal Öke, Atatürk’ün son anlarında da yanındaydı.

Prof. Dr. Kâmil Berk başını Mim Kemal Öke’nin omzuna dayamış hıçkırıyor, Prof. Dr. Muhtar Özden kendinden geçmiş gibiydi.

Doktorlar Berber Mehmet Tanrıkut Mete’ye Atatürk’ün yüzünün maskının alınması öncesinde tıraş etmesini söyledi. Mehmet üzüntüden bitap düşmüştü.

Son nefesini verirken berberi Mehmet, yardımcısı Rıdvan, kütüphanecisi Nuri yanındaydı. Acı haberi alan sofracıbaşı İbrahim de hemen Atatürk’ün yanına koştu.

Ölümünden bir saat kadar sonra İstanbul Hıfzısıhha Müzesi Müdürü Doktor Nuri Hakkı Aktansel saraya geldi, Atatürk’ün yüzünün ve ellerinin mulajını alacaktı ama ter içinde kaldı, kendini fena hissetti. Doktorlardan biri, “Ölü birken iki olacak aman çıkarın şunu dışarı,” dedi.

Alçı ve malzeme hazırdı.

Bu işi kim yapar diye sordular, Kütüphaneci Nuri, “Bu işi bizim şef (Berber Mehmet) yapar,” dedi. “Çünkü Atatürk’ün resimleri, heykelleri yapılırken heykeltıraşlarla, ressamlarla daima beraberdi,” diye de ekledi.

Mehmet Tanrıkut Mete teklifi reddetti:

“Atatürk’ü hayatında her gün tıraş ettim ama kalbim buna tahammül etmez, tıraş edemem,” dedi.

Mask alındığında sakal yüzünden delikli çıktı.

Atatürk’ün yaveri Salih Bozok şuursuzca sarayın merdivenle- rinden aşağı koştu. Alt katta boş bulduğu bir odaya dalıp kapıyı kapattı. Az sonra içerden tek el silah sesi duyuldu. Sesi duyup odaya koşanlar onu kanlar içinde buldu; kalbine sıktığı tek kurşunla yere devrilmiş boylu boyunca yatıyordu.

Haber yıldırım süratiyle saat 11.00’de İstanbul’a yayıldı. İstanbul bir anda matem havasına büründü.

İstanbul Üniversitesi’nde dersler kesildi. Prof. Dr. Neşet Ömer Bey yatağın başında kaldı, diğer hekimler evlerine döndü.

Saraydan muayede çatısındaki bayrak Kütüphaneci Nuri Ulusu tarafından yarıya indirildi. Nuri’nin gözlerindeki yaş si- cim gibi yanaklarından süzülüyordu.

Gedikpaşa’daki ahşap evden Beyazıt Kulesi görünüyordu.

Kuledeki Türk Bayrağı yarıya indirilmişti.
Berber Mehmet’in karısı Zehra feryat figan olunca dört yaşındaki Buyan olup bitenlere anlam verememişti. Annesinin, “Atatürk öldü!” haykırışını yıllarca hafızasından silemeyecekti.

Yaşar Gürsoy

Kaynak:
Atatürk''ün Katilleri ve O Doktor
Atatürk ve Berberi Hoşçakalın Çocuklar

Yazarın Diğer Yazıları