Atatürk, ‘Er Musa’ için İngilizlere nasıl kafa tuttu, 'Devlet' olunacağını nasıl gösterdi?

Atatürk, ‘Er Musa’ için İngilizlere nasıl kafa tuttu, 'Devlet' olunacağını nasıl gösterdi?

Kanapiçe, Sisam Adası''nın hemen karşısında gözlerden uzak küçük bir koydu; Dipburnu adı verilen mevkiiyle, tam karşıdaki Sisam Adası birbirlerine öyle yakındı kı dalgasız denizde, yüksek sesli konuşmaları duymak bile mümkün oluyordu…

14 Temmuz 1934
Yer: Kanapiçe Koyu.

Dilaver Argun, Kuşadası Kaymakamı idi, bir denetleme için Selçuk''taydı.. Mülkiye mektebini bitirdikten sonra gidip Fransa''da tahsilini tamamlamış, aydın ve çiçeği burnunda bir kaymakamdı. Makamına dönüşte bir jandarma eri koşarak yanına geldi ve telaşla elindeki bir kağıdı uzattı.

Şunlar yazılıydı:

"Gümrük Muhafaza K-14 / 7 / 1934 saat 15 kararlarında Kanapiçe mevkiinde, içerisinde 4 kişi çıplak bir durumda kurşuni renkte yelkenli bir sandalın sahilimize yaklaştığını gördük. Beş arkadaş tarassut ve takip ettiğimiz sandal, Kanapiçe Koyu''na ve karaya yaklaşmıştı. Üç el havaya ateş etmek suretiyle "Dur" emrini verdik. Bu emre itaat etmeyenlerin, kendilerini denize atarak kaçmaya başlamaları üzerine beş arkadaş birden ateş ettik. Bu dört şahıstan üç tanesi ölü olarak denizde kaldı. Bir tanesinin ne olduğu meçhuldür. Mezkur sandal, denizde kendi kendine dolaşmaktadır. Ölüler sahildedir. Keyfiyet, Dipburnu Karakol erlerinin ifadelerine atfen arz olunur.

Not: Mezkur sandalın Sisam Adası''nda bulunan İngiliz harp gemisine ait olduğunu arz ederim.

Karine Muhafaza Memuru Mustafa."

Kaymakam Dilaver Bey, hızla makam aracına bindi ve soluğu Kuşadası’nda aldı, hemen telgrafın başına geçerek Ankara’yı; İçişleri Bakanına kısa bir mesajla olanları bildirdi. Bakanlık detaylı bilgi istediğinde 15 Temmuz olmuştu. Dilaver Bey durumu şöyle izah etti:

"Kanapiçe Koyu Dipburnu Karakolu erlerinden beşi pusudayken, saat 16.00 sıralarında üç kişinin çıplak olarak bir kotra ile erlerin pusu yerine yaklaştıkları ve ikisinin karaya çıktıkları, erlerimizin ''Teslim olun'' ihtarına mukabil karaya çıkan ikisinin derhal ve tekrar aşağıya atladıkları görüldüğünden, erlerimizin tekrar "Teslim olun" diye bağırmalarına rağmen bunların denize atladıkları ve bunun üzerine ateş açıldığı... Birinin deniz üstünde kaldığını... İkisinin ateşten masun bir yere sığındıkları... Açılan ateşten birinin öldüğü, birinin de yaralı olduğu... İngiliz Harp gemisinin bir Yunan motorunu sahillerimize göndererek cesetlerin bulunmasını rica ettiği anlaşılmıştır...

Arz ederim."

16 Temmuz 1934

Atatürk Kızılcahamam’da bir meyve bahçesinde soluklanmış, yurttaşlarıyla sohbet ediyordu. Kuşadası ile Ankara arasındaki telgraf görüşmeleri söz konusu olay için susmak bilmiyordu. Aynı günün saat 14 sularında İngiliz savaş gemisi Devonshire Kanapiçe koyunun dört mil açığında demirledi.
Kaymakam Dilaver Bey, aynı anlarda Ankara''ya telgraf çektii:

"Tarrasuttayım.. Harp gemisinden bir motor sahilimize yaklaşıyor. Karaya çıkmalarına izin verelim mi?"

Ankara''nın cevabı kısa oldu:

"Gelen motoru yalnız liman reisi karşılasın. Siz telgrafhanede bulunun. Sadece liman reisiyle görüşsünler..."

Dilaver Bey aldığı emri uyguladı. Ancak gelenler kendisini muhatap almak daha açıkçası ayaklarına çağırmak istiyorlardı.

O ara, telgrafın yanı sıra bir manyetolu telefon da Ankara ile bağlantı halindeydi.

Dilaver Bey durumu hemen telefonla bakanlığa bildirdi. Telefonun diğer ucundaki ses şunları söyledi:

- Gazi Paşa Kızılcahamam''da, şimdi bulduk, temas ediyoruz.

Çok kısa bir süre sonra Dilaver Bey’in telefonu çaldı ve kendisine Atatürk’ün mesaj iletildi:

"Başvekil İsmet Paşa Hazretleri" buyuruyorlardı ki:

Kaymakamımız liman dairesine gitmeyecektir. Kaymakamı ziyaret etmek istiyorlarsa, gelenleri Kaymakam Bey ancak kendi makamında kabul eder. Olayın nasıl cereyan ettiğini sorarlarsa, münasip bir şekilde bilgi verir."

Birkaç saat sonra Kaymakamlık Binasına üniformaları madalyalarla yüklü iki İngiliz subayı ile iki sivil geldi ve Dilaver Bey ile görüşeceklerini bildirdi. Gelenler nezaketle karşılandı. Gelenler kendilerine gösterilen koltuklara oturduktan sonra hemen konuyu açtı. Sivillerden iyi Türkçe bilen ve Rum olduğu anlaşılanı, konuşmaların Fransızca yapılacağını aktardı. Dilaver Bey araya girdi:

- Türkçe bilen biri olduğuna göre bunu gereksiz buluyorum…

İngilizler kabul etmek zorunda kaldı ve subaylardan biri konuya girdi:

"Sisam Adası''na bir nezaket ziyareti yapmakta olan İngiliz Akdeniz Filosu''na mensup bazı harp gemileri, sahillerimize yakın demirlemişler. Bu gemilerden birinde, üç subay dürbünle kıyılarımızı seyretmişler. Kanapiçe Koyu''nun bulunduğu Dipburnu sahilinin plajını ve kumunu çok beğenmişler. Yüzmek üzere bir sandala binip buraya doğru gelirlerken, kendilerine kıyılarımıza 50 metre kala ateş açılmış ve subaylardan biri ölmüş, diğerleri yaralı olarak gemilerine dönmeyi başarmışlar. Türk makamlarının bu konuda karşı çıkacakları bir nokta var mıdır?"

İngilizler kendilerinin istediği kısmı anlatmış kanun tanımaz davranmıştı. Dilaver Bey söz aldı:

“Üzerlerine ateş açılan İngiliz subayları karaya çıkmışlardır.
‘Dur’ emrine itaat etmemişlerdir. Bu, kaçakçılığı önlememize dair olan kanun maddesine aykırı bir davranıştır. 1918 Numaralı Kanun''a göre, bu tip hareket eden kişilere ateş edilir. Olaydan üzüntü duyulmaktadır ama askerlerimizin hareket tarzı kanunlarımıza uygundur…”

Balıkesirli Er Musa

Söz konusu tartışmalı sohbet iki saate yakın sürdü. Sonrasında İngiliz kumandan subay cebinden bir evrak çıkartarak Dilaver Bey’e hitaben şu sözlerin çevrilmesini söyledi:

- Londra Hükümeti''nden aldığım üç maddelik talimatı size bildirmek isterim. Londra Hükümeti, Osmanlı Hükümeti''ne şu isteklerinin bildirilmesini talep etmektedir.

Dilaver Bey, subayın sözünü kesti:

- Kumandan cenapları yanlış temas aramaktadırlar. Ben Türkiye Cumhuriyeti''nin temsilcisiyim. Osmanlı Hükümeti''nin değil...

İngiliz subay duraladı, yüzü kızardı ve özür dileyerek sözünü "Türkiye Cumhuriyeti" olarak değiştirerek isteklerini sıralamaya devam etti:

“1- Öldürülen subayın cesedini aramak üzere İngiliz Donanması''na bağlı motorlar sahillerimize gelecekler ancak, bu araştırma sırasında kendilerine ateş açılmayacağı hususunda yazılı teminat verilecektir.

2- İngiliz bayrağına tarziye verilecek, ölen subayın ailesine zarar ve ziyan ödenecektir.

3- Subaylarını öldürdüğünü tespit ettikleri Balıkesirli er Musa, derhal yerinden alınarak cezalandırılacak ve verilecek ceza kendilerine bildirilecektir.”

İngiliz subay sesinin kalın tonundan aktardığı o bilgilerden sonra Dilaver Bey’i gemilerine davet etti. Davet, nazik bir dille kabul görmedi. İngiliz subay gider ayak Dilaver Bey’e dönerek şöyle konuştu:

- Denizcilerimiz gezmek için Türk kıyılarına çıkabilirler mi?

Yanıt keskindi:

- Hayır. İngiliz denizcilerin Kuşadası''nı ziyaretleri için Türk Hükümeti''nden bir talimat alınmış değildir.

Gelenler gemilerine gider gitmez Dilaver Bey yaşananları Ankara''ya geçti.

Ankara''nın cevabı geldi.. Bu kez telefonun Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras vardı. Dilaver Bey’e İngilizlere verilmek üzere bir mektup dikte ettirdi.

"Kumandan cenapları, 2 İngiliz hafif motorunun kaybolan cesedi aramasına müsaade ettim. Ceset bizim tarafımızda bulunursa, tabiatıyla sizlere tevdi olunacaktır. Bu araştırmalara dünden memur edilmiş olan Gümrük Muhafaza motorumuz, İngiliz motorlarının araştırmaları esnasında beraber bulunarak, birlikte araştırmaya ihtimam edeceklerdir. Gümrük motorumuzun beraber bulunması, sahil muhafızlarını ateş etmekten men eder.

Kuşadası Kaymakamı Dilaver"

Tevfik Rüştü Bey, mektubun yazdırılmasından sonra Dilaver Bey’e de bir talimat verdi:

"Kaymakama, olayı yapan erlerin yerlerinden kaldırılıp kaldırılmayacağını ve soruşturma altına alınıp alınmayacağını sorarlarsa, soruşturmanın açıldığını ve bu nedenle erlerin yerlerinden alınmış olacağına şüphe etmediğini, kendi bilgisi olarak beyan eder. Bu konularda, kendisinden sorulmadıkça bir şey söylenmemesi lazımdır."

Mektup aynı gün, İngiliz savaş gemisinin Amiraline ulaştırıldı. Amiral teşekkür etti, ertesi gün bir subayını, cesedi arama zamanını kararlaştırmak için kaymakamı ziyarete yollayacağını bildirdi…

17 Temmuz 1934
Sabaha karşı saat 02.30

Başbakan İsmet İnönü Kuşadası''nı aradı ve Dilaver Bey’e şunları söyledi:

"İngilizler, çıplak adamlarının karaya çıkmadıklarını beyan etmekteler. Kaymakam Bey''in bu noktaya temas etmemiş olduğu, dikkatimizi çekmiştir. Hakikat nedir? Bunu hükümetin olduğu gibi bilmesi, meselenin halli için tek çaredir. Hükümetin yalan ve yanlış muameleye dayanması, çok zararlı ve muhataralı olur. Adamlar hakikaten karaya çıkmamışlarsa dahi, erlerimiz yine vazifelerinin gereğini yapmışlardır. Elverir ki Hükümet hakikate aykırı beyana düşmesin. Vekiller Heyeti şuanda toplantı halindedir. Binealeyh, memurlarımızın ve erlerimizin korkmayarak hakikati olduğu gibi söylemelerini isterim. Yarım saate kadar cevap bekliyorum."

18 Temmuz
Saat 15.20

Sisam sahillerinin önünde 7 İngiliz savaş gemisi belirdi. İstikametleri Türk tarafında bulunan Darboğaz''a doğruydu. Kaymakam Dilaver Bey vakit kaybetmeden Ankara’yı aradı:

"Dahiliye Vekaleti''ne...

Durumu yakından incelemek üzere, Gümrük Alay Kumandanı İlhami Bey, Genel Kumandan Seyfi Paşa''dan aldığı emir üzerine, şimdi bir Gümrük motoruyla Darboğaz istikametine hareket etti. Arz ederim.”

Kısa süre sonra Alay Komutanı İlhami Bey’in çektiği mesaj Dilaver Bey’e oradan da Ankara’ya ulaştırıldı:

“Kaymakam Dilaver" "İzmir Valiliği''ne... Darboğaz istikametinde durumu incelemeye gelen Alay Kumandanı İlhami Bey''in Genel Kumandanlığı''na Söke Postahanesi''nden yazdırdığı telgraf raporunu, bilgi için arz ediyorum.

RAPOR: Darboğaz''a geldim. Sisam önünde 4 kruvazör, 7 torpido var. Kruvazörlerden biri, ''Queen Elizabeth''tir. Cesedi aramak için yaptığım temasta, beni amiral gemisine çağırdılar. Gitmedim.

Alay Kumandanı İlhami"

Atatürk olan bitenleri dakika dakika takip ediyordu. İngiliz Donanması''nın tehditkâr bir tavırla sahillerimize yaklaştığı bilgisi kendisine ulaşınca Ankara ve Kuşadası''na bağlı hatlardan telgraf gönderdi:

"Kanuni vazifesini yaptığı anlaşılan Türk eri Balıkesirli Musa, yerinden alınamaz ve cezalandırılamaz. Gerekirse Musa için Britanya İmparatorluğu ile hali mahasama (savaş) göze alınır... Kızılcahamam''dan şimdi Ankara''ya hareket ediyorum. Ege Bölgesi''nde kısmi seferberlik emrini veriyorum."

Atatürk’ün telgrafını okuyan Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun’un göğsü kabardı gözleri nemlendi.
Yıllar sonra yaşadığı o anı şöyle anlatacaktı:

“Bu emir, bütün yorgunluğumu alıp götürdü. Genç bir kaymakam olarak, bütün benliğim gurur ve iftiharla sarsılıyordu. O günden bu yana birçok valilik ve müsteşarlıklarda bulundum. Atatürk''ün görev aşkını koruyan bu laflarını başka kimseden duymadım ve sözleri hiç unutmadım."

Seferberlik emri yerine getirildi, Kuşadası halkının telaşa kapılmaması için gerekli uyarılar yapıldı. Kuşadası ve çevresindekiler yıllar öncesinde yaptıkları gibi tek vücut oldu…

İngilizler ne yapacaklarını bilmez olurken İngiliz Savaş Filosu''nun başkomutanından Dilaver Bey’e bir telgraf geldi:

"Mahreç: Sisam

No: 135

Tarih: 19/7/1934

Verildiği saat: 15.00

Kaymakam Bey, Kuşadası...

"Maktul zabitin cesedini aramak için İngiliz motorlarına müsaade verildiği anlaşıldı. Bunun tele teyid ve tasdiğini rica ederim.

Sisam''da İngiliz Başkumandanı..."

Dilaver Bey mesajı okur okumaz kendisine daha önce belirtildiği gibi vakit kaybetmeden Milli Savunma Bakanı Zekai Apaydın ile konuştu. Hava kararmadan ise Başbakan İsmet İnönü Kaymakam Dilaver Bey’e telgrafla ulaştı:

“Ankara No: 7206 Verildiği saat: 19.20 Vusulu: İhbarlı. Bir dakika durdurulamaz.

Kaymakam Bey''e...

1- İngiliz Donanması''nın, sizden cesedi aramak için verilmiş olan müsadenin tasdiğini istediği anlaşıldı.

Tarafınızdan tasdik ve teyit cevabının verilmesi ve motorlarımızın her türlü kolaylığı göstermek için hazır bulunduklarının bildirilmesi uygun görüldü.

İngiliz motorlarının araması sırasında dost davranılması ve bir hadiseye meydan verilmemesi lazımdır..."

2- Bugün İngiliz Büyükelçisi ile yapılan görüşmede aşağıdaki hususlar açıklık kazanmıştır: İki Hükümet, olay üzerinde iki tarafta da kötü niyetten eser bulunmadığına kanaat hasıl etmiştir.

Soruşturmaya ve karşılıklı ziyarete lüzum kalmamıştır.

İngiliz subayının öldüğü yerde, İngiliz Donanması''nın bir kısmı tarafından cenaze merasimi yapılacaktır.

Türk Donanması, bir torpidosu ile bu merasime katılacaktır.

Bu maksatla, bir torpidomuz 20 Temmuz 1934 Cuma günü öğle zamanlarında Kuşadası''nda olacaktır. İngiliz Donanması''nın merasim programı ve saati tarafımızdan haber alınınca, torpidomuz merasim yerine hareket edecek ve İngiliz Donanması''ndan önce orada hazır bulunacaktır.

Torpidomuzda merasim topu bulunmadığı, İngiliz Büyükelçiliği''ne bildirilmiştir.

Başvekil İsmet"

20 Temmuz 1934

Türkler denizcileri tarafından denize bırakılacak çelenk İzmir''den Kuşadası''na getirildi..

Ardından, Kocatepe Torpidosu Kuşadası Limanı''na dümen kırarken Kaymakam Dilaver Bey İzmir valiliği ve Ankara''ya telgraf çekti:

"İzmir Valiliği''ne, Başvekalet''e...

1- Merasim, Kanapiçe Koyu''nda yapılacaktır.

2- Kocatepe torpidomuzun arkasında ve sağda Quenn Elizabeth zırhlısı ile bunların arkasında maktulun mensup olduğu Dövenşayr ve amiral gemisi olan Londan kruvazörleri mevkii alacaklardır. Saat tam 09.30''da boru işareti ile sancaklar yarıya indirilecek, 12 dakika dini merasime ayrılacak, boru sesleri arasında kurşunsuz üç yaylım ateşi yapılacak ve 3 dakikalık suküt edilecektir. Daha sonra çelenk denize atılacak, mızıka İngiliz marşını ve paydos havasını çalacaktır.

İngiliz gemileri, daha sonra demir alarak Sisam Adası''na döneceklerdir.

Torpidomuz ise Kuşadası''na gelecektir.

Kaymakam Dilaver"

İngiliz donanmasına bağlı dünyaca ünlü Queen Elizabeth ve ölen subayın görevli olduğu Devonshire gemisi ile Türk Donanması''ndan Kocatepe Muhribi yerini aldı. Saat 09.30''da tören başladı. Kurşunsuz üç yaylım ateşi yapıldı. Üzerinde “Türk Donanması''nın samimi teessürü” yazan çelenk denize bırakıldı. Tören sonrası İngiliz gemileri Sisam''a, Kocetepe ise Kuşadası''na döndü.

Yaşananlar 21 Temmuz günü sona erdi. Atatürk bir eri için seferberlik ilan ederken, Kuşadası Kaymakamı Dilaver Bey''e bir takdirname ile 50 lira para mükâfatı ile 1 hafta istirahat izni verildi.

Yaşananlar bir devletin nasıl yönetilmesi gerektiğini dünya askeri ve diplomatik tarihine altın harflerle kazınırken 1934''ten sonra Dilaver Bey başka bir yerde görevliydi…

Kuşadası''na gelen Mülkiye müfettişleri, İngiliz amiraline çekilmiş olan 9 liralık telgraf ücretini uygunsuz bulunca Dilaver Bey hakkında soruşturma başlatıldı. Dilaver Bey, devlet parasını uygunsuz harcamaktan İzmir Asliye Ceza Mahkemesi''ne sevk edildi.

Hakim Kemal Aksüt’tü. Yargılamanın ilk celsesi başladı. Hakim Aksüt salonu boşalttıktan sonra Dilaver Bey''i yanına çağırtıp, gerekli makamlara her türlü tepkisini gösterdikten sonra beraat kararı verdi.

Dilaver Argun Bey sonraki yaşamında İzmir, Adana Umuru Hukukiye Müdürlükleri, Mahalli İdareler 4. Şube Müdürlüğü, Ankara Vali Muavinliği, Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü 2. Şube Müdürlüğü, Nallıhan Kaymakamlığı, Van Vali Vekilliği, Erzincan Valiliği, İzmir İdare Kurulu Üyeliği, Müfettişlik Baş Vekilliği, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü, İçişleri Bakanlığı Tetkik Kurulu Başkanlığı, Muğla, Aydın Valilikleri, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, 1 Kasım 1957 ile 17 Temmuz 1958 tarihleri arasında Muğla Milletvekilliği, Ankara Valiliği görevlerinde bulundu.

Erzincan valiliği sırasında 2 yıl boyunca Belediye Başkanlığı görevinde de yer aldı, 8 Haziran 1960 tarihinde emekli olduktan sonra 10 Şubat 1978 yılında vefat etti.

Yaşar Gürsoy



Kuşadası Kaymakamı Dilaver Argun

Kaynak:

Halit Çapın, 2 Ağustos 2005, Takvim
isteataturk

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları