Aydın Boysan'dan Millî Piyango'ya

Meslek hayatımda tatlı "günlerim" de oldu. En uzun dönemim eski Babıâli'de başlayan iki ayrı yerde devam eden Tercüman yıllarım. Haberciliğin yanı sıra pek çok dostluk kurdum. Hayatta kalanların sayısı devamlı eksilirken, bazıları için dua ederim; "Allah ömürlerini artırsın". Bunların başında Aydın Boysan gelir. Herkes onu İstanbullu zanneder ama köklerinin Trabzon'a uzandığını Tuğba Özay'dan söz ederken anlamıştım. "Türkan Şoray'dan sonra en çok beğendiğim kadın. Ne de olsa hemşehrim" demişti. Aydın Ağabey "Dalya"ya yaklaşan yaşına hiç aldırmaz. Gönlü hep gençtir. Yetiştiği Kocamustafapaşa'daki "Narlıkapı Çıkmazı" anılarını her anlattığında hayranlıkla dinlerim. Bir gün ona hangi takımı tuttuğunu sormuştum. Cevabı şaşırttı beni; "Şark Şimendifer". Renklerini de söyledi kahverengi-siyah. Sonra da bu kuruluşun hisse senetleri sahipleri arasında piyangolar düzenlediğini ilave etti. Anlayacağınız konu kendiliğinden Millî Piyango'ya geldi.

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın "Hayattan Safhalar"ına da konu olan "Loteriyya" ile 1900'lerin sonunda tanışıyoruz. Talih Kuşu'nun ilk sahibi İsviçreliler. Hayatımıza giren ilk piyangocular yabancı menşeli. Ödül de 600 bin İsviçre Frangı. O zaman için iyi para. Kazananlar paralarını gidip Osmanlı Bankası'ndan tahsil ediyorlardı. Ya da yabancı bir başka finans kuruluşu Kredi Lione'den.

Piyango öyküleri

İstanbul'un piyango zenginleri anında şöhrete kavuşurlardı. Örneğin o dönem Sabah gazetesinin sahibi Mihran Efendi. Hamallıkla hayata başlayan bu zat daha sonra inanılmaz şansı ile köşeyi döndü. Rivayete göre 3 kere büyük ikramiye kazandı. Kazandığı paralarla Monte Carlo kumarhanelerinde oyun oynadığı bilinmekte. Tesadüfe bakın bir gün rulet oynarken gazetesinin yazı işleri müdürü tarafından görülüyor. Önce tanınmamaya çalışsa bile sonunda "benim" itirafında bulunuyor.

Bir paşa torununun hikayesi de ilginç. Konakta çalışan bir kızı iğfal ediyor. Bu genç halayığa, para ile birlikte bir lotarya bileti veriyor. Küçük Bey'in ani ölümü sonrası evden atılan kız zengin olduğunu ancak bir yıl sonra anlıyor. O da İsviçre kuruluşunun İstanbul'da talihliyi aramasıyla mümkün oluyor. Bu hukukçu, Cevriye adlı kızı önce buluyor sonra sünnet olup evleniyor. Birlikte zenginleşiyorlar.

Bizde ilk yerli piyangonun savaş gemisi yaptırmak amacıyla düzenlendiğini biliyoruz. Bunun adı Donanma Cemiyeti Piyangosu'dur. İlginç tarafı kurumlar ve vatandaşların bu çekiliş için eşya bağışlarıdır. Büyük para ödülünün yanı sıra bilet alan herkese mutlaka bir şeyler kazandırmıştır. Talih Kuşu'nun en büyük atılımı "Tayyare Piyangosu" ile gerçekleşir. Genel Müdürlüğü de bugünkü Nimet Abla gişesine çok yakındır. İlk Genel Müdürü "Fikri Baba" çalışmaları ile efsane olur. Çekilişler 9,19, 29'unda değil her ayın 11 ve 12'sinde yapılırdı.

Mekan konak

Organizasyonların ilk adresi Beyazıt'taki Zeynep Hanım Konağı idi. Bunun için özel salon hazırlanmıştı. Diğer günlerde İstanbul Üniversitesi'nin "İnkılap dersleri" burada verilirdi. Çekiliş jürisinin ünlüleri vardı. İstanbul Başsavcısından Ayasofya Müzesi Müdürüne kadar. Aralarında Piyango bayileri de yer alırdı. Sonradan bu konuda Türkiye'nin en şöhretli ismi olacak Nimet Abla bunlar içerisindeydi. Merhumenin Talih Kuşu'ndan kazandığı paralarla Esentepe'de cami yaptırdığını bilmeyen var mı? Türkiye'nin dört bir yanında hâlâ biletler "Nimet Abla"dan diye satılmakta. Yine Bahçekapı'daki "Tek Kollu Cemal"in dükkanı iyi müşterisi olanlardandı. Galata Köprüsü'nün üstündeki "Uzun Ömer Gişesi"nin hemen önünde özel yapım 58 numara ayakkabıları sergilenirdi. Ünlü aktör Hazım Körmükçü'nün yeri Taksim'deydi. Aydın Boysan büyüğümün anlattığına göre seyyar bayiler mevcuttu. Bunlardan Cüce Simon'un ceplerine doldurduğu biletleri 1 saatte sattığı kayıtlara geçmiştir.

Senaryolar

Bazen öyle ilginç olaylar meydana geldi ki, senaryo yapıldı. Örneğin evin kapısına yapıştırılan bilet hikâyesi. Adam kaybolmasın diye bunu yapıyor ama büyük ikramiyeyi kazanınca ortalık karışıyor. Kapı sökülüp hamalın sırtına yükleniyor. Piyango Müdürlüğüne böyle gidiliyor. Tam parayı alacakken murakıp karşı çıkıyor: "Olmaz. Biz biletin bir tarafını görüyoruz ya öteki yüzü?" Sonuçta sıcak sular dökülüp bilet sökülüyor. Adam parasını ancak böyle alıp kapısıyla birlikte evine dönüyor. Biletini keçiye yediren, çocuğu tarafından sobada yakılan, çamaşır makinesinde yıkanan talihli talihsizleri hâlâ hatırlıyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları