Ayşe Teyze'nin Filesi boş kaldı

Yarım yüzyılı geçen meslek hayatımda yüzlerce ekonomist tanıdım. Hocam olanlar dahil, yüzde 99'unu hâlâ çözebilmiş değilim. Tamamına yakınının ortak özelliği "her şeyi onların bilmesi" idi.

Arada tek tük de olsa "halk ekonomisi"ni iyi bilen, daha doğrusu "herkesin anlayacağı dilde" anlatanlara rastladım. Bunlardan sadece iki ismi ön plana çıkarabiliyorum. Birini herkes biliyor; "Benim her yıl şu kadar insana iş sahası açmam şart" diyen Süleyman Demirel. Planlamasını da buna göre yapardı. Bir yerde kurgusuna "düz mantık" demek mümkündü. Yani çiklet veya gazoz fabrikası olsa da fark etmezdi. "İşte istihdam imkanı" der ve gerekli desteği anında verirdi. Türkiye şartlarını her zaman iyi okudu. Azdavay'daki buğdaydan Bolvadin'deki haşhaşa kadar yetişecek ürünü iyi tanırdı. Bu özelliğinden, bulgur pilavının "yarma" türden yapılmışını severdi. Tabii Kahramanmaraş biberinin Tonya tereyağının da kullanılmasını isterdi. Tıpkı İspir fasulyesini tercih etmesi gibi.

Hep söyledim, hep yazdım. Ufku o kadar genişti ki, Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük projesi GAP'ı ondan sonra gelenler hâlâ bitiremediler. Tamamlanmamasının sebebi ise belli; ne Süleyman Demirel var, ne de bir başka barajlar kralı Halil Sedat Üründül. Artık hayatta değiller. Her ikisine de rahmetler olsun.

Halkın ekonomisti

İsimlerini yazıp, küçük düşürmek istemiyorum ama elini sallasan büyük ekonomistlere çarpan yıllara geldik. "Peki bu kriz neden?" diyecek olursanız cevabım "horozun bol olduğu yerde sabah geç olur"dur. Zaten bunların yazdığı ve söylediklerini anlamak mümkün değil. Hong Kong ve Brezilya borsalarında uzmandırlar. Bizim Tahtakale'ye ise hayatlarında uğramamışlardır. Kendi adıma bunları hiç ciddiye almam. Önemli kuruluşların yönetim kurulu üyeliği ya da danışmanlıklarla geçiniyorlar.

Böyle bir dönemde önemli bir ismi, Prof. Dr. Güngör Uras'ı kaybettik. Son anına kadar "halkın ekonomistliği"ne devam etti. NTV'de Berfu Güven ile dolaşırken izledik. Etiketlerin nabzını elinden hiç bırakmadı. Yarattığı Ayşe Teyze ve Ali Rıza Amca tiplemeleriyle, sokağın anlayacağı ekonomistliği yaptı. Ayşe Teyze'nin "Pazar Filesi" şimdi de dolar mı? İşte o biraz zor.

Güngör Uras'ın mütevazı yapısını anlamak için "akademik unvanını kullanmayı sevmezdi" demek yeterli. Tanımakla onur duyduğum "halkın hocası"na dualarımı yolluyorum. Yarınki cenaze törenine katılacakların kimler olacağını tahmin edebiliyorum. Aralarında mutlaka çok sayıda Ayşe Teyzeler, Ali Rıza Amcalar mutlaka olacaktır. Mekanı cennet olsun.

***

Alman gözüyle

CNNTÜRK'teki "Yabancı" adlı yapımı tesadüfen izledim. Jorg Henke Deitzmeyer isimli bir Alman tiyatro yazarı ve oyuncusunun gözünden Türkiye anlatılıyor. Adamın o aksanlı Türkçesiyle tespitleri bizim gerçeğimizdi. Alışveriş düzenimizi yerin dibine batırdı. Önce, sırtındaki tişörtten söz etti. Sonra, futbol hastası tespih satıcısıyla pazarlık etti. Hani meşhur tabirimizle "ne tutturursam"...

Henke, bir yanımızı batırırken, insancıl ve yardımsever özelliğimizi göklere çıkardı. Bu konuda Almanları mahvetti. Tiyatrocu eskisi inanın Güngör Uras'ın uyarlaması gibiydi. Söylediklerinin tamamı gerçekti. O bütün yiyecekleri birbirine karıştırıp, yemek diye yutturanlara hiç benzemiyor. Burada Rick Stein'in "Lezzet Avcısı"nı eleştirimin dışında tutuyorum.

***

Yine birikmişler

TRT Nağme'de "Hoş Seda" diye bir program var. Haftada bir gün Vedat Kaptan Yurdakul assolist. Bu TSM şef ve yorumcusunu beğenirim. Ona lafım yok. Hedefimdeki sunucu Fatma Turgay. TRT'nin eskilerinden. Hanımın en belirgin özelliği klarnete, kı-la-ri-net demesi. Sırf bu yüzden enstrüman çalanları anons edişini merakla bekliyorum.

Fatma hanımın bu yanından başka, önemli bir takıntısı mevcut "Hoş Seda" başladıktan 15 dakika sonra sazı eline alıyor; "40 dakika kaldı". Ve tüm program boyunca "şu kadar var, bu kadar var" diye konuşup duruyor. Önceden tespit edilmiş şarkıların söylenmesini dahi engelliyor. Neticede koca bir boşluk kalıyor ve enstrümantal müzikle dolduruluyor. "Bitti-bitiyor" kurgusu yüzünden yayında tat kalmıyor.

...

DEVAM EDİYOR: Serkan Çağrı'nın öncülüğündeki 7. Klarnet Festivali 8 Eylül'de başlıyor. Her sene olduğu gibi katılımcı sayısı, epey fazla. Ustalara Saygı Gecesi'nin ismi ise Cem Karaca. 12 Eylül akşamı tamamen ona tahsis edildi. Klarnete fazla yer ayırdık galiba. Normaldir. Böylesi zamanlar gırnatasız geçmez!

GÜNÜN SÖZÜ

Papağanlar söyleneni anlamaz ama, aklında tutar. G.E. Lessing

Yazarın Diğer Yazıları