Başbakan ve kadın kurultayı

Önce Başbakanın enerjisine ve hevesine hayran olduğumu belirtmeliyim. Televizyonu ne zaman açsam onu bir kanalda konuşurken görüyorum. Onun adına ben telaşlanıyorum. Bu kadar yorgunluğa nasıl katlanabilinir?
Kadın kurultayını da yarısında yakaladım. Tam da şehitlikten, gazilikten, cennetin anaların ayakları altında oluşundan bahsediyordu.
Baktım, bütün söyledikleri doğru. Evet, söyledikleri doğru da yaptıkları yanlış. Bu kadar doğru tanımladığı şehitlerin ve gazilerin ona olan kırgınlıklarını, dile getirdikleri konuşmanın bir cümlesi bunu gösteriyor.
“Biz önüne gelen”  değiliz. Önüne gelen şehit, gazi derneği kuruyor demişti ya.
Kadınlar için ne çok şey yapmış meğer. Peki, ama neden Türkiye’de her gün ortalama 5 kadın bıçaklanıyor? Neden  “seks sektörü” nde çalışan kadın sayısı artıyor? Neden yoksul kadın sayısı, yoksul erkek sayısıyla birlikte şaşılacak bir şekilde tırmanıyor?

 

***

 

Beni en çok düşündüren; kocaları, sevgilileri tarafından öldürülen kadınların, neden ardının arkasının kesilmediği. Burada sebeplerden birinin de  “nefs”  terbiyesinde yaya kaldığımız olduğunu düşünüyorum. Oysa derler ki bizim anlayışımızda  “öteki”  yoktur. Çünkü biz, öteki olarak nefsimizle savaşırız. İyi de neden bu yorumu bilmesi gereken ve İslami olduğunu iddia eden bir iktidar bunu gerçekleştirmez?
Balık baştan kokuyor. Başımızdakilerin o çılgınlık derecesine varan nefsanilikleri ister istemez dalga dalga yayılıyor ve etkiliyor. Eskiden karı kocalar anlaşamazlarsa boşanırlardı. Herkes acı çekmesini bilirdi. Yahut boşanmazlardı durumu hadisi şerifte belirtildiği şekilde  “idare” ederlerdi. Çünkü herkes acı çekmesini bilirdi.
Şimdi kırgın olan, küskün olan, başarısız olan, mutsuz olan erkeklerimiz ve tabii kadınlarımız da “katlanma” yı bilmiyorlar. Bıçaklıyorlar, kurşun sıkıyorlar, kolayından çözüme ulaşıyorlar. Eskiden deyişime dikkat edin. Eskiden iktidarlarda böyle nefsani çılgınlıklar olmazdı. Yanlış politikalar olurdu elbet, ama nefsani çılgınlıklar böyle halkın diline düşecek kadar çoğalmamıştı.
Herkes cip sahibi olmak istiyor, herkes yalı sahibi olmak istiyor, herkes ihalelere katılmak ve bunlardan pay almak istiyor, herkes çok kazanmak ve çok harcamak istiyor. Halis Toprak’ın köşkünü kim aldı, nasıl aldı ve neden aldı, mesela?

 


***

 


Başbakan bu kurultayda da gene  “öteki” leştirdiği milliyetçi ve ulusalcılara sataştı. Dünyanın hangi ülkesinde bir lider, halkının bir bölümünü teşkil eden insanlara böyle hakaret eder. Büyük lider dediğin, önceki gün kaybettiğimiz Chavez gibi kendi insanına değil, emperyalistlere kafa tutar.
Chavez’in halk tarafından bu kadar sevilmesi, Atatürk’ün halk tarafından o kadar sevilmesine benziyor. Bizdeki gibi üfürünce sönecek aleve benzer sevgiyle değil. İşsizliğe, yoksulluğa, sömürülmeye, haysiyetsizleştirilmeye, itibarsızlaştırılmaya başkaldıran büyük liderlere duyulan sevgidir ki hakiki sevgi budur ve tarihidir. 

Yazarın Diğer Yazıları