Başkanın adamları

Kimi zaman haklı çıkmaktan rahatsız oluyorum. Bana doğal gelen sonuçları ifade ederken sıkıntı çektiğimi itiraf etmeliyim. Salih Müslim'in gözaltına alındığı gün yazdıklarımı hatırlayın; "İade etmezler". Kafası biraz çalışana göre bu mutlaktı. Gördünüz işte, Çekya'da da durum değişmedi. Kıta Avrupası'ndaki tüm ülkelerin bunu yapacağına emin olabilirsiniz. Kaldı ki, sen avucundaki kuşu saldın. Hem de defalarca.

Aynı yazıda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde alınan ateşkes kararı için "Afrin'e bağlayacaklardır" demiştim. Dikkat ettinizse ilk çatlak ses Fransa'dan geldi. Macron'un telefonda söylediği ilk laf bu oldu. ABD Dışişleri sözcüsü Heather Nauert'in açıklaması ise peşinden geldi. Aynı şeyleri tekrarladı. Ona aldırmıyorum. Ağzından çıkanlar değil, görüntüsü önemli. Ünlü film yıldızı Cameron Diaz'ın tek yumurta ikizi sanki. Maşallah.

Oysa bizim akil adamlar bazı gerçekleri görebilseler bile "Reisi sinirlendirmeyelim" politikası uyguluyorlar.

Hükümet mensupları da bir alem. Uluslararası sıkıntılarda sıraya giriyorlar. Teker teker aynı şeyleri söylüyorlar. AB'den sorumlumuzu, Adalet Bakanı takip ediyor. Peşlerinden hükümet ve parti sözcüleri geliyor. Sonunda da Dışişleri Bakanı. Böylesi karbon kopya söylevleri dinledikçe moralim bozuluyor.

Hele bir yandaş medyamız var ki, evlere şenlik. "Kıbrıs yakınlarında doğal gaz ararken, savaş gemilerimizi gören İtalyan kaptan kaçtı" haberleri bunların ürünleri. Rumların tezgahını yutup, zafermiş gibi yansıtanlar yine bu ekip.

Son dönemde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dikkat ediyor musunuz? Etrafındakilerin dolmuşuna gelmemeye başladı gibi. "Eyyy"leri bıraktı. Ayrıca temkinli konuşmaya başladı. Müslim olayında da "Umarım iade ederler" demekle yetindi.

Nasıl çarpıttılar

Yrd. Doç. Dr.'liğin kaldırılmasını ilk kez dile getiren Erdoğan'dı. Son duruma bakın. Bir mağduriyet daha yaratıldı. Allah'ın günü ekranda boy gösteren kimi profesörlerin oluşturduğu trolle saman altından yürüttükleri kulisle Yrd. Doç. Dr.'leri daha beter hale getirdiler. Aslında yapılacak iş çok basitti; "Bir defaya mahsus olmak üzere yabancı dil sınavından muaf tutulacaklardı." Böylece bilim/sanat çalışmalarıyla ve dosyalarıyla çoktan hak ettikleri unvanları verilmiş olacaktı. Bir yerde Cumhurbaşkanının emri de yerine getirilecekti.

Hükümet ve bakan koltuğunda oturanların her önergeye hayır demesi ise şaşkınlık vericiydi. Ak Parti hiçbir önerge vermedi ama diğer partilerin verdiği çözümcü tekliflerin tamamına ret oyu kullandı. Karşı çıktıklarının arasında MHP'ninkiler bile vardı.

Sonuçta Erdoğan'ın yaktığı umut ışığı onun partisi tarafından söndürüldü. Temennim Erdoğan'ın, etrafını saran eyyamcılardan bir an önce kurtulması. Bu takımla devlet yönetmek mümkün değildir. Zararını da mutlaka görür.

Sporun estetiği

Wus-Hu ya da Kung-Fu adıyla bilinen spora kanım iyice ısındı. Bu konuda ben yalnız değilim. Kısa sürede 102 bin lisanslı sporcuya ulaşılması bu ilginin kanıtı. Çin kökenli bu sporda hem savunma sanatını hem zarafeti görüyorsunuz.

Olayı Türkiye'ye taşıyıp yayan Abdürrahim Akyüz -halen Dünya Kung-Fu Federasyonu İkinci Başkanı-, tüm aile fertleriyle kendini bu spora adayan biri. Düşünün hanımı antrenör, çocuklarının tamamı Dünya ve Avrupa şampiyonu. Başta Elif Akyüz olmak üzere kızlar da başarıdan başarıya koşuyor. 9 yaşındaki Ayşe Sude Akyüz ise en renkli isim. "11 aylıkken bu spora başladım. Ablamı geçeceğim" iddiasında. Yaş grubunda şimdiden şampiyonluğu yakaladı. Oğul Necmettin Erbakan Akyüz bir başka yetenek. Kazanmadığı birincilik yok. Bu aile, ülkemizle Çin arasında mekik dokuyor. Hatta Kandıra'dan Uzak Doğu'ya yeni gençleri taşıyor. Bunların yetişmesi ve eğitimlerine katkıda bulunuyorlar.

***

Cevaplar

A. İhsan, şeker fabrikalarının satışından sonraki tabloyu görenlerden. "Yetiştiğim köyümde tek geçim kaynağı şeker pancarı ekimi. Bu satışlar işsizlik ve köyden kente yeni göçlerin habercisi" diyor. Merak ettiği ise Devlet Bahçeli'nin bu konuda hiç sesinin çıkmaması.

...

N. Öztürk de Türkiye'nin şeker üretimine indirilen darbeyi kınayanlardan. "En azından Cumhuriyetin anıt kuruluşu Alpullu bırakılmalıydı" görüşünde.

...

Mustafa Keser'den mesaj var. Redif kelimesine takılıp kalmış. "Ne goyim"den söz etmiyor. Bana kardeşim diye hitap etmesi hoşuma gitti. Gençleştim.

Yazarın Diğer Yazıları