Bir de iyi tarafından bakalım

Çok muhalefet ettik ama bu "yeni sistem" o kadar da kötü değil galiba!

"Eski sistem"de mesela "kuş gribi", "domuz gribi", "kene" salgınları olurdu, yeni sistemde "Polyanna virüsü" var havada! Maşallah, umutlu ve de mutu olmak için sebep arayan arayana... Üç günde o "endişeli" mahallelerde bile bir "iyi tarafından bakma" yarışı başladı vatandaşta!

Neyim eksik?

Geri mi kalayım!

Bugün ben de iyi tarafından bakacağım:

Sitem değişmiş olabilir... Korumak için uğruna can vermeye and içtiğimiz 1923/Atatürk Cumhuriyet'i, biz can vermeden elden gitmiş ve yerine yeni görünümlü hayli "nostaljik" bir model gelmiş olabilir...

Ve fakat...

En azından, muhalefet var! Muhalefetsiz bir tek parti hakimiyeti yok, demokrasi var memlekette!

En azından, sokakların, evlerin, iş yerlerinin posterleriyle donatıldığı, sürekli olarak tele-ekranlardan karşımıza çıkan, tanrılaştırılmış bir "Büyük Birader" değil "seçilmiş Başkan" yöneticimiz!

En azından, sürekli olarak ona "sana canımız feda" diye bağlılıklarımızı bildirmek zorunda değiliz!

Bakanlar açıklandığı mesela...

En azından, "Geçmişi denetim altında tutan, geleceği de denetim altında tutarı şimdiyi denetim altında tutan geçmişi de denetim altında tutar" deyip, geçmişimize aşk ne varsa bilgi, belge, anı yok eden ve yerine bugünün söylemini haklı çıkaran bir "yeni geçmiş" üreten "Gerçek Bakanlığı" kurulmadı!

En azından, "savaş barıştır" kafasıyla, toplumu konsolide edebilmek için sürekli olarak düşman yaratmak ve onunla savaşmak gerektiğine inanan bir "Barış Bakanlığı"mız yok!

En azından, ikiyle ikinin toplamının beş olduğunu iddia eden Büyük Birader'e "hayır dört" dersek bir gece ansızın kapımıza dayanmasından korktuğumuz "Sevgi Bakanlığı" yok!

En azından, yoksul halkı yönetmenin daha kolay olduğunu düşünerek aç kalmamıza çalışan, halkın üretim yapmasına izin vermeyen bir "Varlık Bakanlığı" yok!

En azından, emirlerine tahsis edilmiş araçlar, helikopterler, hizmetliler, lüks evlerde şatafat içinde yaşayan yüzde 2'lik "iç parti üyeleri"ne karşılık yüze 85'lik bir "garipler" çoğunluğundan (geri kalanlar da dış parti üyeleri) oluşan bir sosyal adaletsizlik ortamına mahkûm edilmiyoruz!

Çok şanslıyız velhasıl-ı kelam;

En azından, "Okyanusya"vari bir korku ütopyası değil tam tersine "tevazu" vaat ediyor yeni sistemimiz!

***

Zinhar ne korkusu, ne tedbiri, ne yanlaması, ne yağcılığı; sırf bundan "iyi tarafından" bakmaya çalışıyormuş demek insanlar, iyi tarafından bakınca bayağı iyiymişiz aslında!

***

Srebrenitsa'dan Hocalı'ya...

Srebrenitsa;

Evet, son 100 yılın en büyük insanlık suçlarından bir tanesi.

Bir soykırım.

Üstelik de Avrupa'nın göbeğinde, dünyanın gözleri önünde, caniliğin yanı sıra büyük bir kibir, cüret, pervasızlık da var işin içinde...

"Batı'nın ikiyüzlülüğü" var.

"Küresel ihanet" var.

"Haçlı ittifakı" var.

Evet, binlerce insan sadece ama sadece "Müslüman" oldukları için katledildiler; hunharca...

Bir "etnik temizlik" yapıldı orada; ve katillerin içlerindeki bastırılmış ırkçılığı, kini, nefreti hortlatan bir büyük plan vardı, hiçbir şey kendiliğinden olmadı!

Yapılanları da, çekilenleri de tarif edecek sözcük bulmakta zorlanıyoruz, hiçbir sözcük yeterince acı değil, yeterince kederli değil, yeterince üzgün değil, yeterince adil değil...

Ve Srebrenitsa'yı anmak, "insan" olanın ödevi; her yıldönümünde bunu hiç ihmal etmeksizin yerine getirmeli.

Bu manada da Türk medyasını dünkü duyarlılığından dolayı kutluyorum; "unutturmamak" için üzerlerine düşeni fazlasıyla yerine getirdiler.

Konu öyle hassas ki, yanlış anlaşılmaktan, maksadımı aşmaktan çekinerek ve asla iki acıyı birbiriyle yarıştırmadan sormak istiyorum:

Srebrenitsa'yı unutturmamak için bu gayreti sarf edenler, sıra Hocalı'ya;

Yani, aynı ikiyüzlülüğün, aynı ihanetin, aynı ittifakın, aynı kibrin, aynı cüretin, aynı caniliğin ürünü olan Türk soykırımına gelince neden körleşiyor, sağırlaşıyor, dilsizleşiyorlar?

Hocalı'da da sadece ama sadece Türk oldukları için katledilmedi mi insanlar; hem de aynı şekilde dünyanın gözleri önünde?

Hocalı da bir etnik temizlik değil mi?

Nicelik olarak kıyas kabul etmez belki ama bu iki trajedinin de niteliği aynı değil mi?

Üstelik de Hocalı'nın soykırım suçluları hâlâ yargılanmadı, cinayetlerinin bedelini ödemedi, ellerini kollarını sallaya sallaya, yaptıklarından gurur duyduklarını gizleme ihtiyacı dahi duymadan, dolaşmaya devam ediyorlarsa uluslararası siyaset koridorlarında...

Sizi bilmem ama ben kendi adıma Hocalı soykırımı için de aynı duyarlılığı bekliyorum herkesten!

***

Herkes sussun o konuşsun!

"Adnan Hoca" operasyonuyla ilgili "analiz" yapanlara bakıyorum da... Bence herkes sussun "Oktar Babuna" ifşaatı ve direnişinin kıymeti bilinmeyen, tarihin bin defa haklı çıkardığı dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş konuşsun! Gecikmiş bir iadei itibar olur en azından!

Yazarın Diğer Yazıları