Bir şeyler oldu dün...

Çok insan, Bülent Ecevit'in "Bir şeyler olacak yarın" mısralarıyla karşılamıştı 24 Haziran'ı;

"duruşundan belli

kırdaki atların

bulutların koşuşundan belli

kazışından köstebeklerin toprağı

karıncaların telâşından belli

bir şeyler olacak yarın

belki bir tomurcuk

belki bir ağacın düşen yaprağı

belki de bir çocuk

pek o kadar göremesek de uzağı

kuşların uçuşundan belli

bir şeyler olacak yarın..."

***

Tersinden yazma zamanı.

***

Umulan değil ama içimde güçlü bir his, inanç, sezgi var;

 Bir şeyler oldu dün (sizin okuduğunuz an itibarıyla "önceki gün")!

Gece gündüz, meydan meydan, cesaretle haykıranların susuşundan belli,

Dağlar gibi itirazları olanların bir avazda kabullenişinden,

YSK'nın önüne, daha sandıklar açılmadan dikilen barikatlardan,

"Daha bitmedi" diyenlerin herkesten önce "bitirmesinden" umutları...

İlk defa görülen "balkon"a çıkmak ya da çıkmamak ikileminden...

Tam da kazananın "yoksa kazanmadım mı", kaybedenin "yoksa kaybetmedim mi" diye sorguladığı anda, bütün "acaba"ları bıçak gibi kesen o "meçhul" her neyse ondan belli;

Bir şeyler oldu dün!

 "Gariban(!)"ların sırtladığı ve sayılmayı bekleyen çuvalları yetim-öksüz bırakan bir şeyler...

Belki "göklerden gelen bir karar(!)" vardı...

Belki "korku" kapılarını çaldı...

Belki "rolleri" oraya kadardı; "sandıktan sonrası"nı kapsamıyordu anlaşmaları!

Ama bir şeyler oldu dün;

Bizim görmediğimiz bir yerlerde...

Biz duymadan...

Ama iliklerimize kadar hissettiğimiz bir şeyler oldu.

***

Tarih "kara kaplı defter"ine yazdı;

Okumaya da açılır bir gün illa!

***

"Cami avlusuna bırakılan seçmen" sendromu

16 Nisan gecesi de aynısı olmuştu;

Nerede akşam orada sabah, evinin yolunu, eşinin, evladının yüzünü, yemeyi, içmeği, kendini unutan insanların onca emeği... Kimse kusura bakmasın ama "eşek gibi çalışarak" döktükleri alın teri...

Dağıtılan onca umut, hayal, rüya...

Savrulan kocaman vaatler:

Öyle yaparız, böyle yaparız, şöyle yaparız...

Sonra?

Pörsük bir balonun sönmesi gibi;

Fısssssssss!

Tertemiz, alnı açık, başı dik, onurlu bir mücadele "cami avlusuna bırakılan" bebeğe dönmüş, sahipsiz kalıvermişti...

24 Haziran gecesi Türk seçmeninin yarısında bu "kimsesizlik" hali, "yarı yolda bırakılmışlık" duygusu tekerrür etti.

Alınmaca gücenmece yok...

Parti ayrımı yapmaksızın Millet İttifakı'nın bütün liderlerine, adaylarına sormak hakkımız:

Neredeydiniz?

Yüzbinlerce insan, bir çay simitle sabahın 6'sından ertesi sabahın ilk ışıklarına kadar kimi yerlerde "ölümüne" kavga verirken, sizi Cumhurbaşkanı, sizi milletvekili, sizi bakan yaptırabilmek uğruna darp edilirken, itilir kakılırken siz neredeydiniz?

Hani direnecektiniz?

Hani oylarımızın garantisi sizdiniz?

O gece milyonlarca seçmenin dört gözle bir ses beklediği kişi Bülent Tezcan mıydı? Haluk Pekşen miydi? Koray Aydın mıydı?

Olmadı.

Bir de üzerine, ayıp oldu... Vefasızlık oldu...

***

SORU-YORUM

Muharrem İnce, "50 günlük kampanya ile Türkiye'de solun 41 yıldır aşamadığı yüzde 30 barajını aşarak" kendi açısından önemli bir başarıya imza atmış olabilir.  Bununla övünebilir... Bunu, gelecek siyasi hedeflerine -hakkıdır- rampa yapabilir... Ama "Türkiye Muharrem İnce'yi kazandı" ne demek Allah aşkına? Biz bu seçime "Türkiye Muharrem İnce'yi kazansın" diye mi gittik, Muharrem İnce, Meral Akşener yahut Temel Karamollaoğlu, veya üçü birden Türkiye'yi "geri kazansın" diye mi? Böyle teselli mi olur?

***

İnce'ye itirazım var

Dünkü basın toplantısında YSK'nın verileriyle parti görevlilerinin tutanaklarının karşılaştırmasından "anlamlı bir fark" çıkmadığı için sonuca itiraz etmediklerini söylerken, Erdoğan ile aradaki farkın kapanması mümkün olmayacak kadar açık olduğunu söyledi.

İtirazım var;

Erdoğan'ın oyu ile İnce'nin oyu arasındaki fark "açık" olabilir ama Erdoğan'ın oyu ile "ikinci tur" arasındaki fark hiç de açık değildi, "2,5- 3 puan"dan ibaretti!

***

8 ayda yüzde 10...

Dün "İYİ Parti"ye, seçim sonuçları netleşmeden bakmıştım, şimdi kesine yakın sonuçlara göre bir daha üzerinden geçmek gerekirse;

Trakya'da beklenenin çok altında, Orta Anadolu'da benim beklentimin üzerinde, "Hayır"ın kalelerinde Muharrem İnce'nin gölgesinde kaldı...

Bu tabloya rağmen, 49 yıllık, köklü bir parti olan MHP'nin, yüzde 11 küsuru "büyük zafer", "tokat gibi cevap" filan saydığı yerde, henüz 1 yaşını bile doldurmamış İYİ Parti'nin de yüzde 10 küsurla övünmesi kimseye garip gelmez herhalde...

Yazarın Diğer Yazıları