Bir ulu çınar Alaeddin Yavaşca

Çocukluğum keman sesleri arasında geçti. Çünkü annem Üsküdar Musiki Cemiyeti'nden feyz alanlardandı. Enstrümanını kullanırken, mutlaka şarkı söylerdi. Hocası ünlü bestekâr Fahri Kopuz'du. Babamın akşamcılığına Türk Sanat Müziği eklenince musiki tercihim çok erken şekillendi. Türkiye radyolarının -o zaman televizyonun T'si yoktu- akşam fasılları Anadolu'yu dolaştığımız yıllarda en büyük tutkumuzdu. Ailenin İstanbul'a yeniden dönüşü alternatifleri çoğalttı. Örneğin tarihî Şan Sineması'ndaki pazar konserlerini kaçırmazdım. Münir Nurettin Selçuk'un bir yanına Serap Mutlu'yu diğer tarafına Rahmi Sönmezocak'ı alarak gerçekleştirdiklerini bire bir yaşadım. Düşünün bu muhteşem programların şefi bir başka büyük isim Kemal Gürses'di. Hani şu ölümsüz şarkı Geceler'in bestecisi. Gürses'i daha önceden de tanıyordum. Yavuz Selim'deki Fıstıkdibi Gazinosu'nun sahibi idi. Burada Adnan Şenses'ten Suzan Yakar'a -bir ara evliydiler- pek çok ismi dinlemiştim.
Radyodaki fasılları ise hiç ihmal etmedim. Bizimkilerin kaybından sonra da bu alışkanlık sürdü. Sonra plaklar devreye girdi. İmkânlar ve teknoloji devamlı gelişti. Kaliteli CD'ler ortaya çıktı. Bu da dinleme duygusunu artırdı. 
Bir gün Hidiv Kasrı'na davet edildim. Çağrıda, kim veya kimlerin olacağı söylenmedi. Tüm ısrarıma rağmen sadece "sürpriz" karşılığını alabildim. Emekli deniz albayı ve TSM tutkunu büyüğüm anons etti; "Karşınızda Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca". Adı anons edildiğinde ayağa fırlayıp ilk alkışlayan ben oldum. Peşimden tüm davetliler de aynı şeyi yaptılar. Tesadüfe bakın ilk şarkısı, Baki Sûha Ediboğlu'na ait kendi bestesi idi; "Başka Söz Söylemem Aşktan Yana Ben". Bu şarkının benim için anlamı büyüktür. Annemin kemanla çalıp, söylediklerinin başında gelirdi. Kürdilihicazkar makamına özel sempatimin de başlangıcıdır.  
Bir aşk hikayesi
Size aylar önce öyküsünü yazdığım "Artık Bu Solan Bahçede Bülbüllere Yer Yok"a başladığında gözlerim doldu. Okumayanlar için güftenin öyküsünü tekrarlayacağım. Büyük şair Faruk Nafiz Çamlıbel, asistan Alaeddin Yavaşca'nın yanına gider. Kanser uzmanı olan hocasından karısı için randevu ricasında bulunur. Çünkü hoca o kadar yoğundur ki, ancak 6-7 ay sonrasına gün verebilmektedir. Yavaşca araya girince bu muayene süratle gerçekleşir. Dramatik olan kadıncağızın çok kısa ömrünün kaldığıdır. Nitekim bir süre sonra vefat eder. Günler sonra Yavaşca'nın kapısı çalınır. Gelen elinde bir "dörtlük"le Çamlıbel'dir. "Sen, son günlerimizi kadercilikle geçirmemizi sağladın. Ricam bu satırları bestelemen" der. Bu ölümsüz hicaz şarkıyı bilmeyenin olduğunu sanmıyorum:
"Artık bu solan bahçede bülbüllere yer yok.
Bir yer ki sevenler, sevilenlerden eser yok.
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok.
Bir yer ki, sevenler sevilenlerden eser yok."
Sanırım bir büyük sevda ancak bu kadar güzel şarkıya uyarlanabilirdi. Alaeddin Hocam da tam hakkını veriyor.
Radyodaki buluşma
TRT sanatçısı Uğur Çınar'ın bana tattırdığı mutluluğu ise unutmayacağım. Radyoda program yaptığı dönemdeydi. Üç konuktuk. Ahmet Özhan, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca ve ben. Yazdığım öyküyü Alaeddin Hoca orada anlatmıştı. Onlarca defa televizyona çıktım. Radyo programında hissettiğim bambaşkaydı. Deryanın yanında damla olmak dahi büyük mutluluktu. 
Evet, dün sabah Fox TV'de Çalar Saat'e göz atmam olası bir ayıbımı önledi. İsmail Küçükkaya, Prof. Dr. Alaeddin Yavaşca'nın 91. doğum gününü haber yapıp kutladı. Ben de bugünkü yazımı aynı konuya ayırdım. Yazarken de TRT'nin hazırladığı "Boğaziçi" isimli CD'yi dinlemeye başladım. Efsane Yavaşca'ya sağlıklı nice yıllar diliyor, ellerinden öpüyorum.
***
Elim varmıyor
Doğrusu böyle bir yazıdan sonra NTV'nin "Doğrudan Siyaset"iyle devam etmek istemiyorum. Üç "sahibinin sesi" biraradaydı. Hepsi güdümlü. CNNTÜRK'ün "Ne Oluyor"unda durum farklı değildi. Yine Ak Parti borazanı önce konuşturuldu. Millet yatağa giderken CHP'li konuk alındı. En iyisi birkaç okur mesajına yer verip köşeyi tamamlamak.
...
A. İhsan'ın dile getirdiği iki konu var. "Cam şişe ve kavanozlardan depozito alınmalı" konusuna girmeyeceğim. Devlete verdiği tasarruf örnekleri güzel. Sayın İhsan sandık ortamında bunların mümkün olmayacağını sanırım biliyordur.
...
N. Öztürk, Devlet Bahçeli'nin tutumunu eleştirenlerden; "MHP Genel Başkanı neyi savunuyor çözmüş değilim". Coşkun Telciler, Fırat Operasyonu'nun bitiminde "Daha aşağılara inmeyelim" diyenlerden. K. Baykarael, Türkiye'nin geleceği konusunda endişeli. Murat Zengi'nin sorusu ilginç; "Bu kadar futbol yayını milleti afyonlamak için mi?"

Yazarın Diğer Yazıları