Bostan korkuluğu...

Üç olay... Birincisi, Diyarbakır’dan. Çocuklarını eşkıya kaçırmış anneler eylemde. Çocuklarını istiyorlar. Yetkililerin  “imdat”  çığlıklarını duymasını bekliyorlar.
Beklentileri karşılık buluyor, yetkili bu çığlığı duyuyor...
Çağdaş, demokratik ve daha önemlisi “ciddi” devlet, annelerin feryadına şöyle cevap veriyor: “Ey HDP siz neredesiniz? ... Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz. Alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B planımız, C planımız devreye girer.” 
Yani?..
Yanisi şu, A planımız eşkıya işbirlikçisinden medet ummak. 
Yazının yazıldığı anda çocuklar hâlâ eşkıya elinde idi ve Başvekil’in yardım “ihtarı”nda bulunduğu PKK’nın siyasal izdüşümü yardıma yanaşmadı. 
Eğer varsa, B ve C planında bir gelişme yok.

***

İkincisi Diyarbakır-Bingöl kara yolundan. 
Bir avuç eşkıya devletin kara yolunu işgal etmiş, trafiği kesmiş, kamyonları yakmış. Her nasılsa Genelkurmay’ın bu olaydan haberi olmuş. Kamuoyunu bilgilendiriyor: Meselenin farkındayız, Jandarmaya el yapımı bomba, molotof fırlatılıyor. Biz de biber gazı ve su ile müdahale ettik vs...
Zannedersiniz kolluk kuvveti değil haber ajansı...
O yol, tam yedi gün kapalı kaldıktan sonra devlet yola indi, hendekleri kapattı, yanan kamyonları kenara attı, yolu açtı. 
Konuyla ilgili açıklama Valilikten geldi: Yapılan çalışmalar tamamen vatandaşlarımızın seyahat özgürlüğünü sağlamaya yöneliktir!
Valiye cevap teröristten geldi. O yollar tekrar hendeklerle donatıldı. 
An itibari ile yolu yolgeçen hanına dönmüş Vali beyden “seyahat özgürlüğü”nün durumuna dair bir açıklama gelmedi.

***

Üçüncüsü Ankara’nın göbeğinden...
Yer, Türkiye’nin gözbebeği Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi...
PKK’lı eşkıya elinde “infaz listesi” öğrenci avına çıkmış. 17 “faşist” öğrencinin peşinde, kimlik kontrolü yapıyor. Eşkıya sadece kimliklere bakmıyor. Bazı öğrencilerin telefon rehberi ve mesajlarına girilerek “faşizm” kontrolü yapılıyor. İtiraz edenlerin karşılığı ise tehdit ve darp...
Peki tüm bunlar olurken devletin kolluk güçleri nerede? İddialara göre polisin okula girmesine idare izin vermiyor...
Peki ne olacak? İdare izin vermiyor diye memleketin çocukları eşkıyanın eline mi bırakılacak?
Sınav haftası sınavlarına giremeyecekler mi?
Polisi içeri sokmayarak akademik özgürlüğe polis gölgesi düşürmeyen idare ona da “akıllara ziyan” bir çözüm bulmuş: Mülkiye öğrencilerini Fen Fakültesi dersliklerinde sınava almak!
Şu garabete bakın!
Üniversitenin Rektörü, Dekanı ellerinde ölüm listesi adam arayan eşkıyayı derdest edeceğine, eşkıyanın taleplerini yerine getirircesine o okulun öğrencisine yeni bir okul bulacak. 
Devletin kolluk kuvveti eşkıyayı karşı kahveden seyredecek.
Sonra da huzur, güven ve özgür eğitimden bahsedeceksiniz.
Oldu olacak varlıkları ile PKK’lı teröriste “rahatsızlık” veren Ülkücü öğrencileri komşu üniversitelere, mesela Gazi Üniversitesi’ne Erasmus benzeri bir anlaşma ile gönderin eğitimlerine orada devam etsinler!..
Böylece PKK’lı öğrencileriniz eşkıyalık ederken rahatsız olmazlar...
Siz de “üniversiteyi ne güzel yönetiyorum!” diye gezersiniz!..

***

Üç olayın tek sonucu var...
Bunu da HDP Genel Başkanı, geçtiğimiz günlerde ifade etti: Ya Başbakan, eğer bu çocukları biz dağdan indireceksek sen in de o koltuktan, biz oturalım. Sen bostan korkuluğu musun? 
Demirtaş’ın ağzından ilk defa doğru bir söz çıktı.
Çocukları eşkıyanın elinden eşkıyanın sözcüsü alacaksa...
Devletin kara yolunu “seyahat özgürlüğü” ne açmak için eşkıyanın keyfi beklenecekse...
Devletin başkentinde öğrencilerin okula girebilmesi için devletin gücünden değil eşkıyanın insafından medet umulacaksa...
Devletin yolunda, dağında ve okulunda eşkıya ile mücadele “çalıyı dolaşma” stratejisine indirgenecekse...
Ve bu utanç verici hâl...
Devletlû tarafından görülmeyecek ve hatta itiraf edilecekse...
O devletlû orada neden oturur ki?

***

Yazının başlığında ne demiştik? 
Bostan korkuluğu.
Türk Dil Kurumu’na göre iki tanımı var. 
Birincisi, “Kuşları ürkütüp yaklaştırmamak için tarlaya dikilen kukla.” 
İkincisi ise “Kendisinden beklenilen görevi yapmayan veya kendisinden çekinilmeyen güçsüz kimse” ...

Yazarın Diğer Yazıları