Bu enkazdan tek adam rejimine evet diyenler de sorumlu

Bu enkazdan tek adam rejimine evet diyenler de sorumlu

Dünyanın en büyük felaketlerinden biriyle sarsıldık.

6 Şubat’ı 7 Şubat’a bağlayan o ayaz gecede saat 4:17’yi gösterdiğinde Kahramanmaraş Pazarcık merkezli deprem, binlerce canımızı aldı, daha niceleri de enkaz altında kurtarılmayı bekliyor hala!

Büyük yıkımdan 203 saat sonra en son evli bir çift 7 katlı binanın en alt katından sağ olarak kurtarıldı. Peki daha kaç canımız kurtarılabilirken koordinasyonsuzluktan, bürokrasinin işletilememesinden kaybettiğimiz.

Türkiye’de bürokrasinin yavaş işletilmesinden dert yanan AKP, 2017’de sistemi değiştirecek Anayasa değişikliğini halk oylamasına sundu. Neydi peki sloganları?

Ağır işleyen bürokrasiyi hızlandırmak!

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle tüm devlet mekanizması tek bir kişiye bağlanacak ve parlamenter sistemin ağır işleyen bürokrasisine hız kazandırılacaktı!

49 milyon 799 bin vatandaşın oy kullandığı referandumda 25 milyon 157 bin “Evet” dedi bu yeni sisteme, 23 milyon 777 bin vatandaşımız ise bu yeni sisteme “Hayır” dedi. Aradaki fark sadece 1 milyon 379 bindi.

Peki bu sistem bize ne getirdi?

Bürokrasiyi hızlandırdı, ağır işleyen sistemi hızlandırdı mı bu sistem?

Getirilen tek adam rejimi bürokrasiyi o çok eleştirdikleri parlamenter sistemden daha işlemez hale getirdi!

Devletin alacağı her karar, atacağı her adım sarayın vereceği karara bağlandı. E böyle olunca da sistem işlemez hale geldi tabii.

99 depreminde devletin yetersiz kaldığı, geç hareket ettiğini öne sürerek geçmiş yönetime verip veriştiren AKP iktidarında Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 10 ilimizi adeta yerle bir eden depremde devlet, Maraş’a 3 gün, Adıyaman’a 5 gün gidemedi doğru düzgün!

Vatandaşlar bu sürede yalnız bırakıldı, elleriyle kazdıkları enkazdan çaresizce vatandaşları çıkarmaya çalıştı kendileri de depremzede olan insanlar!

Yardım gittiğinde ne oldu peki?

Ekip gitti, Türkiye’nin çeşitli illerinden gönüllü vatandaşlar bölgeye akın etti ancak bu sefer de vatandaşı enkazdan kurtarmak için kullanılacak ekipman sıkıntısı yaşandı.

Deprem sahasına ilk olarak TSK’ya bağlı İnsani Yardım Tugayı gönderilirken depremden 32 saat sonra 2. Ordu Komutanlığı’na bağlı tüm komando tugaylarının deprem bölgelerine sevk edileceği açıklandı.

Oysa örneğin Kahramanmaraş’ta askeri kışla merkeze sadece 5 dakika mesafedeydi, askerin anında karar alıp sahaya inmesi durumunda binlerce can kurtarılabilirdi enkaz yığınından.

Ama onun yerine AKP’nin “askeri vesayet”le suçladıkları EMASYA protokolünü 2018’de kaldırması nedeniyle karar alınamadı.

Yüksekten gelecek emir beklendi, beklendi, beklendi!

Ne sağlıyordu bu protokol askere toplumsal olaylara müdahale yetkisi veriyordu. “Vesayet” dediler, “Siyasi irade ön planda olmalı” dediler askeri geri plana ittiler ve bunu “demokrasi” adına yaptılar.

Emir komuta zinciri kırılmış, demokrasi adına kışlalarına hapsedilen askerler, felaket yaşandıktan sonra enkaz altında kalan vatandaşlar yardım beklerken elleri kolları bağlı oturmak zorunda kaldı kışlalarında!

Depremden kurtulan vatandaşlar ise yağmacıların eline bırakıldı. Giden yardım kolilerini taşıyan tırları yağmalayan mı ararsın, daha depremin şoku atlatılamamışken LCD televizyonu sırtlayıp götürenini mi, çamaşır makinasını önüne Türk bayrağı bağladığı arabasına taşıyanını mı?

Deprem yaşanan illerde büyük bir asayiş sorunu yaşandı? Askerin sahaya inmesi sonrası ise yağmacılar yakalanmaya, asayişi bozan eylemler engellenmeye başlandı.

AKP bu depremlerdeki büyük çuvallamasını, karşı propaganda ile kapatmaya çalıştı.

Yok tarihin en büyük depremiydi, binaların ayakta durması zordu.

Japonya’da depremler denizde olduğu için binalar ayakta duruyor, bu büyüklükte bir deprem Japonya’da karada olsa onlar da ayakta duramaz!

Bu ve buna benzer nice söylem üretildi AKP propaganda fabrikasında!

Kısmen doğru da olabilir bu söylemler ama AKP, deprem sonrası müdahaledeki beceriksizliğini bu ve benzer propaganda söylemleriyle kapatmaya çalıştı.

Vatandaşlar yardım çığlıkları atarken askerler kışlalarına kapatılmasaydı, binlerce insanımız kurtarılabilirdi.

Nasıl ki müteahhitlerin hırsızlığı, bu hırsızlığın yetkililer tarafından onaylanması ve çürük çarık yapılan binalar bir babaya ölmüş kızının elini tutup çaresizce beklemesine, depremzede bir babanın verilen bisküviyi yemeden enkazdan çıkacak çocuklarına ayırmasına ve bu kahredici sahnelere neden olduysa,

Askeri vesayet ayağıyla EMASYA Protokolünü kaldıranlar, bürokrasiyi hızlandıracağı iddiasıyla getirilen cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine EVET diyenler de bu enkazın ve acının sorumlularından biridir!

Yazarın Diğer Yazıları