Bu milletin aydını: Nevzat Kösoğlu

Onlar öyle bir nesildi. Kim bilir belki de mana aleminde Yesevi’nin fırlattığı asanın peşine düştüler. 13. YY’da Horasan Erenlerinin yaptığını 20. YY’da yapmak için yollara düştüler. Tıpkı Horasan Erenleri gibi onların da nüfuziyet alanı fikir dünyamızdı. Türk’ün varlık kavgasında elindeki son sermaye olan gençliğe ruh üflemek için ömür tüketen insanlardı onlar.
Cuma günü onların belki de son temsilcilerinden birini uğurlamak için Kocatepe Camisi avlusunda toplaştık. Biz bize idik. Türk Milliyetçilerinin üç nesli Nevzat Kösoğlu’nun arkasında saf oldular. Eserlerinin etrafında saf tutanlar bu kez tabutunun arkasında saf oldular.
Hani Bâki’nin “Kadrini seng-i musallâda bilüb ey Bâkî/ Durub el bağlayalar karşuna yâran saff saff” türünden kimseler yok muydu o saflarda? Vardı elbet amma zaman onları ayırd etme zamanı değildi. Kösoğlu’nu bilen, dinleyen ve okuyan biri olarak zihnimizi gergef gibi işleyenlerden olduğunu söylemem abartı olarak algılanmamalı. Nevzat Kösoğlu bizim neslin ve öncesinin hayatında hep vardı.
Kösoğlu, Milliyetçiliği siyasi bir “tavır” olarak algılayanlar için de bir kültür hareketi olarak benimseyenler için de model oldu.
Milliyetçiliğe gerek kültür adamı olarak gerekse de bir tarihçi olarak yaptığı katkılar ortada. Sadece fikir adamı olarak değil siyasetçi olarak ve mücadele adamı olarak duruşuyla da kendinden sonrakilere örnek oldu. Siyasetin bir “hizmet” aracı olduğunu, bir “meslek” olmadığını “uygulamalı” olarak gösterdi.
Siyaseti fikrin üzerine koymadı. Kendisine siyasetin dışında ihtiyaç hasıl olduğunu anladığı an kenara çekilmesini bildi. İyi ki öyle yaptı. Eğer siyasetin koridorlarında ömür tüketseydi bu kıymetli eserleri veremez, Türk Milliyetçileri, pek çoğu “temel eser” kabilinden bu eserleri göremezdi.
Nevzat Kösoğlu bir ömür süren yoğun millet mesaisinin gerekçesini “eli kalem tutan” insanlardan olma sorumluluğu ve bu milletin aydını olmanın tabii bir sonucu olarak “anlatmak, açıklamak ve savunmak” görevi ile izah eder.
Mesele bu kadar yalın ve açıktır. Ona göre aydın, milletin kıblesine dönük olmalıdır. Dolayısıyla “bu kıbleyi yani milletinin inandığı mukaddesleri savunmak görevi ona düşer.”

 


***

 


Nevzat Kösoğlu’nun hayatı boyunca verdiği onca eser, yaptığı bunca mücadele bir yana, bence onun en önemli eseri Ötüken Yayınevi’dir. Eğer Kösoğlu hiçbir şey yapmasaydı ve yazmasaydı “Ötüken” bile tek başına onu el üstünde tutmak için yeterli bir sebeptir.
Nevzat Kösoğlu ve Ötüken Yayınları’nın diğer “kurucu” ekibinin Türk kültürüne yaptığı bu hizmet, başlı başına önemlidir ve farkına varılmalıdır.
Ruhu Şâd, Mekânı Cennet olsun.
Cenaze adabı
Biz Türklerde cenaze adabı bellidir. Cenaze sahibi misafiri ağırlamaz, misafir “elem” dolu cenaze evini rahatsız edecek tavırlar içinde olmaz. Hele hele yük olmaz. Sessizce gelir, cenaze sahibinin acısını paylaşır, hemderd olur, duaya amin der; sessizce çekilir gider.
Kösoğlu’nun cenazesinde bir nezaketsizlik vardı. Devletlu epeydir mutad olduğu üzere protokol alışkanlığını Nevzat Ağabeyin cenazesine de taşıdı. Musalla ile vatandaş arasına bariyer koydu. Dolayısıyla cenaze sahibi, yani ülkenin dört bir yanından Nevzat Ağabeylerini uğurlamaya gelen Türk Milliyetçileri cenazeden uzak kaldı, tabutunu omuzlamak isteyenler musallaya yanaştırılmadı, ailenin acısını paylaşmak isteyenlerin aileye ulaşması engellendi.
Sebep bildik: Güvenlik...
Evet, devletlunun korunmasına bir diyeceğimiz yoktur. Korunabilir. Lakin bu korunma cami avlusunda, cemaati cenazesine “ulaşamaz” duruma getirecek bir içerikteyse Kocatepe avlusunda olan olur; Vatandaş isyan eder, o bariyeri fırlatır atar, tartışma çıkar.
Kaldı ki kendinizi “güvensiz” hissettiğiniz bir ortama gelmek zorunda değilsiniz. Zaten Meclis’te gayet “güvenli” bir şekilde tören yapmışsınız; bırakın millet, kendisine hizmet için ömür tüketen insanları “huzur ve hûşû” içinde toprağa versin.
Sözün özü, efendiler cenazelere katılmak “farz” değildir.
Ve rahat olunuz, “ayaklarınızın altına aldığınız” bir düşünceyi “geliştiren” , ömrünü onu yaymaya ve yaşatmaya adamış birinin cenazesine gitmezseniz sizi kimse kınamaz.

Yazarın Diğer Yazıları