Bu ne yaman çelişki!

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı'ndan gelen yazıyı okuyunca şaşırdım. Sonra gülmeye başladım. Öncelikle bu metni yayınlayacağım. Sonra cevabını vereceğim:

" CEVAP VE DÜZELTME

Gazetenizin 08.09.2017 tarihli sayısında Burhan AYERİ'nin "Atatürk'ü silmek isteyenler" başlığıyla yayınlanan köşe yazısında TBMM Başkanımızla ilgili bazı ifadeleri okuyucularıyla paylaşmıştır.

Kritik zamanlarda ve ihtiyaç duyulduğunda toplumun istenildiği şekilde yönlendirilebilmesine ve algı yönetimine aracılık etmek adına "yalan haber", "asparagas", "dezenformasyon" gibi yöntemler basın tarafından acımasızca ve fütursuzca kullanıldı ve kullanılmaya devam ekmektedir.

8 Eylül 2017 tarihli Yeniçağ Gazetesindeki Burhan Ayeri'nin köşe yazısı da hem zamanlaması (!) hem de içeriği bakımından tam da buna uygun olarak toplum zihnini bulandırmaya, insanları yanlış bilgilendirmeye yönelik olarak kaleme alınmıştır. Gazetenizde Sayın Burhan Ayeri'nin köşesinde yer alan Sayın TBMM Başkanımızla ilgili ifadeler gerçekleri yansıtmamaktadır.

Kamuoyunun bilgisine sunulur."

Gerçekler

Yazımdan sekiz gün sonra yollanan bu metnin neresinden tutayım? 8 Eylül'deki yazımda Sayın İsmail Kahraman çıkıp "Yargıtay Birinci Başkanı -o zamanki statüyle başkan- olan İmran Öktem'in cenaze törenini engelleme çalışmalarıyla ilgim yoktu" desin iddiayı kabul edeceğim. "Ankara Maltepe Camii'ndeki olaylarla başında bulunduğum öğrenci kuruluşunun alakası bulunmuyordu" diye konuşsun kendisinden özür dileyeceğim.

En önemli bölüm ise Büyük Kurtarıcımız için "Atatürk" lafını kullansın ellerinden öpeceğim. Bu gerçekler ortada dururken, benim için "asparagas, dezenformasyon yapıyor" demek İslamiyet'e yakışıyor mu? Bu metni kaleme alanlara bir de önerim olacak; "3-4 Mayıs 1969 günlü gazeteleri arşivden çıkarıp baksınlar. Önceliği Hürriyet'e versinler". Bakalım günah çıkaracaklar mı? Gazetelerde yazılanlar dışında, İnönü'yü korumak için silahını çeken Tuğgeneral Nami Alpartun'un büyük boy fotoğrafını görme imkânını da bulacaklardır.

"Toplum zihnini bulandırmaya, insanlığı yanlış bilgilendirmeye yönelenler" ifadelerinin sadece kendilerini bağladığını anlayacaklardır. TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı'nın çalışanlarını doğrulardan yana olmaya davet ediyorum. Çarpıtmalarla, yalan/yanlış bilgilerle bir yere varmaları mümkün değildir!

***

24 Eylül'de Kadıköy'de

ADD -Atatürkçü Düşünce Derneği- okul müfredatından Büyük Önderle ilgili bölümlerin çıkarılması çabasını protesto edecek. Bu konudaki açıklama önümüzdeki Pazar günü yapılacak. Kadıköy İskele Meydanı'ndaki toplantının başlangıç saati 14.00. ADD'nin çağrısındaki şu ifade dikkat çekici; "Atatürk yoksa laiklik de yoktur, bilim de yoktur".

Yine aynı çağrıya eklenen tarihi anekdotu da sizinle paylaşacağım:

"Devlet Başkanının aynı zamanda fiilen başbakanlık görevini de üstüne alması gerektiği tartışmalarının yapıldığı sırada, ATATÜRK, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'a -Şaşarım o efendilerin aklı perişanına. Hep biliyoruz ki, memleketimizin başına gelen felaketlerin çoğu şahsi idareden gelmiştir. Bu kadar geri kalmamızın başlıca amillerinden biri budur. Biz öteden beri, böyle bir idareyi bertaraf etmek için mücadele ettik. Şimdi nasıl olur da benim aynı yola gitmekliğim, yeniden devlet hayatında tarafımdan böyle bir çığır açılması istenebilir-." demiştir.

***

Fındıkçının yaptığı

CHP'nin fındık üreticisine destek yürüyüşünde başlangıç noktası olarak Ordu'nun seçilmesine şaşırdım. Kılıçdaroğlu herhalde bu vilayetteki ünlü "fındık protestosu"nu hatırlamadı. Fındıkçılar müthiş bir konvoy oluşturmuşlardı. Şehirlerarası yolları dahi kestiler. Dönemin Başbakanı R. Tayyip Erdoğan, bu hareketin ne olursa olsun engellenmesini emretti. Ancak zamanın Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler, "vatandaşa gaz ve cop kullanamam" deyip emri reddetti. Sonuçta Güler'i kızağa çektiler. Gidiş o gidiş. Asıl acıklı olan; bundan sonraki ilk seçimde Ordu'dan Ak Parti tulum çıkardı. Kişisel kanım CHP'nin boşuna uğraştığı yönünde. Aynı tablonun tekrarlanacağından eminim. Dilerim bu defa beni yanıltırlar...

...

ERKEN SEÇİM SİNYALİ: Taşeron işçilerin aniden gündeme gelişi önemli. Temennim binlerce çalışanın mağduriyetinin sona ermesi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın "yıl sonuna kadar bu işi bitirebiliriz" deyişi ile umutlandım. Bir de başka sinyal aldım; "Mayıs'ta erken seçim" olasılığı güçleniyor. Ne dersiniz?

Yazarın Diğer Yazıları