Bu seçimin kaybedeni yok

Kardeş Kazakistan Cumhuriyeti Nevruz kutlamalarının arifesinde 20 Mart'ta yapılan erken parlamento seçimleri ile meclisini yeniledi. "Ülkenin dönüşümünü ve büyüme sürecini harekete geçirmek için halkın desteğini bir kez daha arkasına alabilmiş bir parlamentonun varlığı" temel gerekçe olarak sunuldu. Habertürk Yazarı Güntay Şimşek'le birlikte resmi gözlemci olarak katıldığımız seçimler oldukça sakin bir iklimde cereyan etti. Sabahın erken saatlerinden itibaren sandıklara gelen vatandaşlar daha önce olduğu gibi 3 partinin mecliste yer almasına imkan tanıdı. Buna göre 9 milyondan fazla kayıtlı seçmenin yüzde 77,1'nin oy kullandığını seçimde oyların yüzde 82,15'ini alan Nur Otan (vatan) Partisi 83 milletvekili, Ak Jol (yol) Partisi  yüzde 7.18 oyla 8 milletvekili ve Komünist Partisi yüzde 7,14 oyla 7 milletvekili çıkardı. Nur Otan, Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in partisi ve halkın Cumhurbaşkanına yönelik meşruluk algısının bu partiye olan desteği ayakta tuttuğu görüldü. Nazarbayev son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde % 97.7 oranında oy alarak 5'inci kez Devlet Başkanlığını perçinlemişti. Kim ne derse desin Nazarbayev hâlâ istikrarın, birlikteliğin ve toplumsal güvenin birleştirici gücü.

Kazak tipi başkanlık

Seçim günü Nazarbayev'in açıklamasında da belirttiği üzere Kazakistan, başkanlık sistemiyle yönetilen bir ülke olarak hızla parlamentonun güçlendirildiği yeni bir hükümet sistemine yöneliyor. Bu durum Kazakistan'ın geleceğinde Cumhurbaşkanı, Hükümet ve Parlamento arasında daha dengeli bir kuvvetler ayrılığını işaret ediyor. Çünkü ülkede denge ve fren mekanizmasının eksikliğinin yol açabileceği tehlikeler Cumhurbaşkanı tarafından dikkatle irdeleniyor. Sohbet ettiğimiz bazı Kazak dostlarımız "biz parlamenter sisteme geçmeye çalışıyoruz siz ise Başkanlık istiyorsunuz..." diyerek Türkiye'deki sistem tartışmalarına ortak oluyorlar. Daha önce Kırgızistan da buna benzer bir gerekçe ile Parlamentosunu Devlet Başkanı karşısında göreli olarak güçlendirmişti.

"Birlik bolmadan tirlik bolmaz"

Bağımsızlığının 25. yılında 107 milletvekilinden oluşan Kazakistan parlamentosunun 98 milletvekili seçmenlerin oylarıyla, kalan 9 milletvekili ise Kazakistan Halkları Asamblesi tarafından belirlenen adayların Cumhurbaşkanı tarafından atanmasıyla seçiliyor. Kazakistan 80 dolayında milletin ve etnik topluluğun yaşadığı bir ülke. Bu sayı ve dağılımın sembolik anlamı bir tarafa Kazakların oranı % 60'ı geçmiş durumda. Ardından %26 ile Ruslar, %3 Ukraynalılar, yine %3 Özbekler ve Almanlar, Tatarlar, Uygurlar nüfusun yaklaşık %98'ini oluştururken diğer topluluklar kalan %2'ye tekabül ediyor. Bizzat Cumhurbaşkanı Nazarbayev tarafından demokratik ve milli değerleri güçlendirmek için kurulan Asamblede 9 milletvekilinin belirlenmesi sürecinde tüm toplulukların temsil edilebildiği bir denge sistemi gözetiliyor. Davetleri üzerine Kazakistan Halklar Asamblesi'nin 23. toplantısına biz de katıldık. Her yıl Cumhurbaşkanı Nazarbayev'in başkanlığını yaptığı toplantıda ülkede yaşayan farklı milletlerin temsilcileri görüşlerini dile getiriyor. Temsil ettiği kesimin kanaat önderi pozisyonundaki bu kişilerin buluşması bir nevi akil insanlar heyeti anlamına geliyor. Bir konuşmacının "Birlik bolmadan tirlik bolmaz" sözü araç ne olursa olsun aidiyet yaklaşımının vazgeçilmez gerçekliğini ortaya koyuyor. Bir arada yaşama iradesinde ve nihayet bir olma ruhunda geleceğe yürüyebilmenin gerekliliğini hatırlatıyor. Bu arada toplantı çıkışında Dünya Ahıska Türkileri Birliği Başkanı Ziyaettin Kasanov'la bir araya geldik. Şükürler olsun bir hayal adım adım gerçekleşiyor. Konut çalışmalarında son aşamaya gelindi yüzlerce Ahıska Türk'ü Erzincan'a yerleştirilecek...

Kazakistan'da uçak meselesi

Bu konuda hep yazdık ve söyledik. Kazakistan Avrasya Ekonomik Birliği'nin bir üyesi olarak, Rusya ile 7000 km. sınırı bulunan, dış ticaret ilişkisinde Rusya'nın üstün olduğu bir ülke. Gelişmekte olan ülke konumuyla başta Rusya olmak üzere dış politikasında çok yönlü ve dengeli politikasını sürdürmesi gerekiyor. Nazarbayev her fırsatta "Rusya partnerimiz ama Türkiye öz kardeşimiz" diyerek sorunun akılcı çözümüne yöneliyor. İnsanlarla konuştuğumuzda uçak düşürme hadisesinin ardından Kazakistan'da bir kesim "Neden düşürüldü?", "Bu yolla Rusya'nın eli güçlenmedi mi?" şeklindeki yaklaşımlarını gizlemiyor. Bir kesim ise "Rusya'nın orada ne işi vardı" diyerek Türkiye'nin tutumunu irdelemekten çekinmiyor. Elbette ülkedeki medya ağının ve Rusya kaynaklı haber desteğinin oluşan farklı kamuoylarındaki etkisi dikkate alınmalı...

Yusuf Miroğlu'ndan Hürrem Sultan'a

Türk dizi sektörü pek çok ülkede olduğu gibi Kazakistan'da da ilgi görüyor. "Muhteşem Yüzyıl", "Kurtlar Vadisi", "Çilek Kokusu" halen izlenen bazı diziler. Özellikle Muhteşem Yüzyıl geniş kesimlerde etki bırakıyor. Bir Kazak arkadaş o kadar etkisinde kalmış ki "Süleyman neden evlatlarını öldürüyor" diye bize soruyor. Vaktiyle Osman Sınav'ın Deli Yürek dizisi de burada büyük yankı uyandırmıştı. Yusuf Miroğlu karakteri yediden yetmişe herkesin evine girmişti. Geçenlerde arşivimi karıştırırken hatırladım Osman Sınav, Kenan İmirzalıoğlu, Emin Gürsoy ve Ömer Lütfü Mete ile Güney Kazakistan'a gittiğimizde binlerce Kazak genci karşılamıştı. Osman Sınav medeniyet ortalığında (kültür merkezi) "en büyük hayalim Bozkurt'ların ölümünü sinemaya aktarmak" diye seslenmişti. Umarız bir gün gerçekleşir.

Kazakça'nın yükselişi

Sovyetler döneminin böl-parçala-yönet üzerinden kurduğu güç alanının ve farklılaşan kimlikler-ayrışan halklar siyasetinin en önemli belirleyicisi dil ve alfabe meselesiydi. Zeki Velidi Togan'a göre Sovyetler döneminde özellikle 1926'dan başlayarak Türk ve Müslüman halkların dillerindeki kelimeler uzaklaştırılarak yerine Rusça ya da gerektiğinde uydurma sözcükler eklemlenmiştir. Ve belli bir süre sonra çıkarılan kanunla eklenen kelimelerin mutlaka Rusça telaffuzları ile kullanılması zorunlu hale getirilmiştir. İnsanların uzun yıllar aldıkları eğitim ve ülke nüfusunun yaklaşık %30'unun Rus olduğu göz önünde bulundurulursa Kazakistan'ın alfabe konusunda kesin ve hızlı bir dönüşüm geçirmesi mümkün olmadı. Zira siyasal, ekonomik ve kültürel bakımdan Kazakistan'la güçlü bir entegrasyonu olan Moskova yönetimi alfabe ve dil ortaklığını Rus Avrasyacılığının zihinsel bir kodlaması olarak görüyor. Kazakistan bir aksilik olmazsa Latin alfabesine geçiş sürecini 2025'te başlatacak. Şu an ülkede devlet dili Kazakça (Kazakistan Türkçesi) resmi dil ise Rusça... Ancak gelinen noktada her yıl bir önceki yıla göre Kazak dilinin konuşma, kullanma ve yayılma süreci hızlanıyor. Devlet bürokrasisinde ve yazışma sisteminde Kazakça'nın üstünlüğü dikkat çekiyor. Bir dönem Kazakistan'ın büyük kentlerinde "kırsal/köy lehçesi" olarak algılanan Kazakça'nın artık kentin modern yaşamında ve farklı sahalarda kullanılmaya başlandığı görülüyor.

Son olarak diyorum ki; çok çalışmamız ve birbirimize zaman tanıyıp ama zamanı da iyi kullanıp geleceği kuşatmamız lazım...

Yazarın Diğer Yazıları