CHP'nin suçu ne?

Kim tarafından sergileniyor olursa olsun siyasetteki üslupsuzluktan yıldık; terbiyesizlikten, seviyesizlikten "kaba ve yaralayıcı sözler"den bıktık; hep beraber kınayalım, en ağır sözlerle eleştirelim bunların faillerini -tekme tokatla olmasın ama- dışlayalım, yalnızlaştıralım... Hiç itirazım yok.

Ama önceki gece TBMM'de yaşanan kavgada; kim, neye, neden kızdı vallahi anlamadım!

***

2014 yılı, Şubat ayıydı.

Sonradan birkaç yandaş gazetecinin "fantezisi" olduğu anlaşılan "deri pantolonlarıyla, üstleri çıplak, başörtülü bacımıza saldırdılar" meselesi pek revaçtaydı.

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye aynen şöyle saydırdı:

"Sokakta bebeğiyle yürüyen başörtülü kardeşimize saldırdılar. Adli rapor her şey ortada hak tecelli edecek sabrediyoruz. MHP'nin başındaki beyefendi çıkıyor, aile çoluk çocuk nedir bilmez böyle bir derdi yok..."

***

Gazetecilerin tepkisini sorduğu Bahçeli'nin cevabı "Başbakan inançlı bir şahsiyettir. Nikahla ölümün günü belli olmaz"la sınırlıydı ama MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın çok sert çıkmıştı:

"Hiç şüphemiz yok ki zürriyet üzerinden siyaset yapanın zürriyetinden şüphesi vardır. Bir ara da Tayyip Erdoğan'ın genel başkan yardımcılarından biri zürriyet üzerinden siyaset yaparak ruh zürriyetinden mahrum olduğunu ortaya koymuştur. Şimdi bu ruh zürriyetinden mahrumiyet hastalığının kimden bulaştığı Başbakanın ifadeleriyle ayan beyan ortaya çıkmıştır."

***

Kimin kime ne dediği ortada;

Önceki akşam TBMM kürsüsünde dillendirilen o -hakikaten ağza alınmayacak, utanç verici- sözlerin sahibi CHP'li Musa Çam değil ki; karşılıklı olarak AKP ve MHP yöneticileri... Çam sadece aktarıcı; iki parti nereden nereye gelmiş, neleri sindirmiş onu sorgulamak üzere hatırlatıcı...

Hal böyleyken...

MHP'liler AKP'lilere kızsa anlarım...

AKP'liler MHP'lilere kızsa anlarım...

AKP'lilerin, lafın kaynağı kendileri değilmiş gibi üzüntülerini filan bildirip zeytinyağı gibi üste çıkmasını, MHP'lilerin AKP sütten çıkmış ak kaşıkmış gibi davranmasını, kabağın da dönüp dolaşıp CHP'nin başına patlamasını anlamadım!

***

Sindirim bozukluğu(!)

Hadi ben size, Türk siyasi tarihinin o en yüz kızartıcı ifadeleri yerine Erdoğan'ın, 2014 yılı Haziran ayında, Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası sırasında yaptığı başka bir konuşmayı anımsatayım:

"Bu sabah yaptığı konuşmaya bakıyorsunuz Bahçeli'nin, aman yarabbi. Baştan aşağı, yine ifade ediyorum bu kürsüden ağzından salyalar akıyor...

Ve tamamıyla bir müfteri edasıyla yaptığı konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16-17 yıldır partinin başındasın geldiğin yer ortada. Ben MHP'li kardeşlerime hep sesleniyorum. MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsınız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı, olamayacak da. Bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bu denli bir tehlikedir...

Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum. Terör örgütünün başıyla aynı sofraya oturup oturmamaktan bahsediyor. Ey Bahçeli, bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin..."

Bu sözler sindirilebiliyor ama bu sözlerin nasıl sindirilebildiğinin sorulması sindirilemiyor öyle mi?

Tuhaf...

Çok tuhaf...

***

Musa Çam teşekkürü hak etti

Haksızlık ediyorlar...

AKP ve MHP'liler üstüne yürümek, yumruklamak, hakaret yerine teşekkür etmeliydi bana kalırsa Musa Çam'a...

Sayesinde, gündem değişti aynı apartmandaki seçmenlerin başka sandıklara dağıtılması, mühürsüz oy pusulaları, baraj ve daha yığınla "sandık oyunu" yerine "Meclis'te yumruklu kavga" gündem oldu!

***

GÜNÜN SÖZÜ

"Politika ile ahlakı ayrı tutanlar ikisini de anlamamış demektir."

John Morley

***

SORU-YORUM

"Mühürsüz oy pusulalarının geçerli sayılması" TBMM'den önceki gece geçtiğine -ve hâlâ yasalaşmadığına- göre, sadece bu bile 16 Nisan'da YSK'nın "geçerli" saydığı mühürsüz oylarının "geçersiz" olduğunu kanıtlamıyor mu? YSK'nın yaptığı iş yasaya uygun olsaydı "ittifak" böyle bir düzenlemeye gerek duyar mıydı?

Yazarın Diğer Yazıları