Cizre ve Yüksekova merkez olabilir mi?

Başbakan Davutoğlu'nun açıklamaları sonrasında Cizre (Şırnak) ve Yüksekova'nın (Hakkari) il merkezi haline getirilecekleri kamuoyuna yansıdı. Aslında 2010 referandumuna en yüksek tepki veren ilçeler arasında yer alan Cizre ve Yüksekova'nın 2011 seçimlerinden önce de il yapılması gündeme gelmişti.  O zamanki BDP  bu haberi "asker ve polis teşkilatının güçlendirilmesi girişimi" olarak değerlendirmişti. Yüksekova ve Cizre ilçeleri nüfus artış oranı başta olmak üzere farklı değişkenler açısından Hakkari ve Şırmak il merkezlerine göre daha çekici bir konumda gözüküyor. Sınır kapılarında iş olanaklarından ve kayıt dışı ekonominin avantajlarından faydalanmak amacıyla il içinden ve dışından gelen insanların varlığını bu şekilde açıklamak mümkün. Aşağıdaki tabloda bazı değişkenler üzerinden karşılaştırmalı sonuçlar görülebilir. Bununla birlikte PKK terör örgütünün Irak ve Suriye'deki fiili durumla entegrasyonu açısından bu ilçelerin konumu hayati önem taşıyor. Her iki ilçede ilan edilen sözde özyönetim ve sonrasında ortaya çıkan hendekleşme süreci böylesi bir stratejinin yansıması olarak irdelenebilir. Bu ilçelere yönelik idari değişiklik devletin sınır güvenliği, kayıt dışı ekonomi gibi pek çok husus çerçevesinde tartışılmalıdır.

 

Yönetsel yaklaşım

Kamu hizmetlerinin fonksiyonel anlamda örgütlenmesi ve bu hizmetlerin en etkin şekilde vatandaşlara ulaştırılmasını sağlayan kamu aygıtı ile organik bütünlüğünün sağlanması yönetsel/siyasal otoritenin yetki ve sorumluluğu altındadır. Bu bakımndan farklı değişkenleri esas alarak kamu yararının tesis edilmesi ve yerel nitelikteki hizmetlerin coğrafi koşullara göre organizasyonu idarenin görevleri arasındadır. Günümüz yönetim anlayışında bu görev ve faaliyetlerin uyumlaştırılması coğrafyaya olan bağımlılığı açıklayan "idari coğrafya" kapsamındaki araştırmalarla güncellenmektedir. Bu kapsamda yapılacak çalışmaların gelişmiş ülkelerde idari coğrafya kavramına özgü alt sistemleri berabernde getirdiği, bilimselliğin öne çaıkarıldığı ve özellikle coğrafya uzmanlarınca yönlendirildiği görülmektedir. Bizde ise bu kurumlarda konuyla ilgilenenlerin yüzde kaçının böyle bir uzmanlığa sahip olduğu kuşkuludur.

Anayasa ne diyor?

Kural olarak il kavramı o ilin yönetim merkezini değil idari olarak tüm il alanınını içerisine alan idari bölgeyi ifade etmektedir. Bu anlamda bir saha olarak illere verilen adlar genelde il yönetim merkezi ile aynı olduğu için doğal olarak bu ayrıntı akla gelmez. Ancak Hatay-Antakya, Kocaeli-İzmit ve Sakarya-Adapazarı bu ayrıntıya örnek olarak gösterilebilir. Anayasaya bakıldığında ise 123. maddede "idarenin kuruluş ve görevleriyle bir bütün olduğu ve kanunla düzenleneceği" belirtilirken 126. maddede "idarenin coğrafya durumuna, ekonomik şartlara ve kamu hizmetlerinin gereklerine göre, illere; illerin de diğer kademeli bölümlere (yetki genişliği esasıyla) ayrılacağı" belirtilmektedir. Bu yaklaşımın üniter devletin ülkesi, milleti ve egemenliği ile bölünmezliği ve devredilemezliği ilkesinin bir tezahürü olduğunu vurgulamak gerekir. Türkiye'de asıl sorun yetki genişliğinin ve merkezden yerele yönelimin idari/siyasal sınırlarının hukuka ve ülkenin kendine özgü koşullarına uygun biçimde düzenlenemiyor olmasıdır. Bugün "özyönetim" adı altına dayatılan tahakküm projesinin yerelleşme ya da adem-i merkeziyetçiliğin bölücü formlarından birisi olduğu açıkça görülmektedir.

Bu tespit ve değerlendirmeler çerçevesinde Cizre ve Yüksekova'nın il merkezleri haline getirilmesi kabul edilebilir bir hedef olarak görülüyor. Ancak daha önceki uygulamalarda olduğu gibi bu kararın tek başına istenilen sonuçları vermesi mümkün değil. Siyasal, sosyal ve ekonomik tüm tedbirlerin bir bütün içerisinde hayata geçirilmesi çok daha önemli...

Yazarın Diğer Yazıları