Dersim’de bir trajedi aranıyorsa...

Eğer Dersim isyanı meselesini okumaya, idam sehpasındaki Seyit Rıza’nın  “evlad-ı Kerbelayıh, bi hatayık, yapmayın, zulümdür” sözü ile başlarsanız o zaman Seyit Rıza bir mazlum olarak karşınıza çıkabilir.

Yok eğer Singeç köprüsünden başlarsanız; ölen onlarca askerden, yıkılan köprülerden, vergi vermek istemeyen, askerlikten muaf olmak isteyen, bu uğurda binlerce insanı dağlara çıkartan, yüzlerce yıl süren  “kanton” keyfini bozmak istemeyen ağalardan; o zaman da karşınıza bir asi çıkar.
Aslında herkes biliyor ki Seyit Rıza bir Hz. Hüseyin, Dersim bir Kerbela değildi. Bu benzetme kalbinde Ehl-i Beyt sevgisinin zerresini taşıyanların vicdanlarını kanatır.  “Dersim modern Kerbela’dır” sözü tarihi olayların siyasi çıkarlara alet edilmesinin en kötü örneklerinden biri olarak kayda geçmiştir.
Seyit Rıza eğer birine benzetilecekse bu ancak Öcalan olabilir. Bu benzetme Seyit Rıza’nın “mazlum”luğu üzerinde ittifak edenleri çok da rahatsız etmez.

***

Bazı “sivri” zekalı bilim adamlarının, Seyit Rıza’nın Celal Bayar döneminde idam edilmesine sarılarak “bu konuda sağcılar konuşamaz” meyanında twitler atması CHP’yi kurtaramaz.
Çünkü, konuyla ilk mektep düzeyinde ilgilenenler bile Dersim İsyanı’nda Seyit Rıza teslim olana kadar İsmet İnönü’nün Başbakan olduğunu bilebilir.
Aslında bu durum içinde bir itirafı barındırıyor: CHP’nin meseleye HDP-AKP çizgisinde baktığının itirafı. Bu konuda CHP için tek problem isyanın CHP hükümeti dönemine rastlamasıdır.
Pek  “çalışkan” bilim adamımızın geliştirdiği metodoloji ile meseleye bakıp bir  “üçüncü yol” açarsak şöyle bir sonuca varabiliriz: Dersim’de yapılanlar CHP ve DP zihniyetinin, CHP çatısı altında gerçekleştirdiği bir eylemdir.
Dersim üzerinden CHP’ye yumruk atarak siyasi avantaj kazanacağını zannedenlerle, dönemin CHP yöneticilerinin CHP’liliğini tartışarak konunun muhtemel siyasi zararlarından sıyrılmaya çalışanların amacı aynı: Dersim’i, olayları ve ölenleri ile oya tahvil etmek.
Peki bu bizi şaşırtıyor mu?
Tabii ki hayır. Bu uğurda Kerbela’yı ve Ehl-i Beyt’i bile kullanmaktan çekinmeyenlerin Dersim’i atlaması mümkün değildi.

***

Problem şu ki 77 yıl önce gerçekleşen bir hadise üzerinden bugünkü siyasal hesaplar görülmeye çalışılıyor. Böyle bir zihniyetle hiçbir problem halledilmez.
Kavga daha işin başında, isimlendirmede başlıyor: Katliam mı, isyan mı?
Dersim üzerinden yerleşik ideolojiye vurmak isteyenler “katliam” korosunda. AKP’nin bu noktada “katliamcı” korosunda yer alması kendi içinde tutarlı, Dersim meselesi onlar için “eski Türkiye” ile hesaplaşmanın enstrümanlarından biri.
CHP’nin durumunu konuşmak çok zor. Partide bu konuda kimin ne dediği belli değil. Birileri “Kürtçü” damarlarına öykünerek “özür” korosuna katılıyor, kimileri ise Kemalist romantizmle buna şiddetli bir şekilde tepki gösteriyor.
CHP, Kemalistler ile “utangaç” Kürtçüler arasında sıkışmış durumda; iki cami arasında beynamaz kalanın durumu nihayet...
CHP yönetimi Dersim’de bir katliam yaşandığını, devletin orada yanlışlar yaptığını söylüyor ama bir yöneticisi “özür” dileyince karışıyor.
Bunu anlamak mümkün değil. Eğer Dersim’de olanlara tamamıyla isyancıların gözüyle bakıyorsanız, özür dilemeniz sadece bir ayrıntı.
Şuna emin olun, Dersim İsyanı eğer CHP döneminde olmasaydı bugün “katliam” korosunda AKP ile daha rahat omuzlaşabilir, kırk kere de özür dileyebilirdi.

***

Dersim’de bir trajedi yaşandığı doğru.
Bu trajedi Seyit Rıza ve onunla dağa çıkan aşiret reislerinin başına gelenler değil, Dersimlinin hayatını kolaylaştıracak köprüyü beklerken hayatını kaybeden askerlerin başına gelenlerdir.
Hepsi bölgenin % 30’unu oluşturan isyancı aşiretler yüzünden zarar gören, hayatını kaybeden insanların yaşadıklarıdır trajedi.
Eğer bir trajedi aranıyorsa, hiç inanmadığı bir savaşa feodal düzenin kurbanı olarak sürüklenen insanların yaşadıklarında aranmalıdır.
Sırf isyancı aşiretlere mensup olduğu için sürgünlere katlanmak zorunda kalan insanların hayat hikayelerinde aranmalıdır trajedi...

 

Yazarın Diğer Yazıları