Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Devletin zaafa uğraması...

Türkler arasında çağlar boyu yaşayan bir deyim vardır: Allah devlete zeval vermesin, derlerdi. Hemen her yemekten sonra okunan dualarda bu deyime yer verilirdi: Allah devlete ve millete zeval vermesin, derlerdi. Türk siyasi tarihinin en büyük felaketleri arasında sayılan o meş’um 27 Mayıs ihtilalinin oluşturduğu kadrodan rahmetli Dündar Taşer der ki:
“Biz ihtilale karar verip de harekete geçeceğimiz zaman en büyük korku ve endişemizi ihtilalden sonra devletin zaafa düşmesi endişesi idi. Çünkü o zaman ülkemizin başına Allah korusun binbir felaketin yağmur gibi yağması mukadderdir.” 
İçinde yaşadığımız dönem bana Türk kurtuluş savaşı yıllarındaki olayları hatırlatıyor. TBMM henüz kurulmuş. Mustafa Kemal Paşa dağınık orduyu toparlamak için gece gündüz uyumadan çalışıyor. İç isyanlar Ankara önlerine kadar dalga dalga yaklaşmaktadır. Bu arada Konya isyanı patlak vermiştir. Endişenin boyutları her gün korkunç üstü korkunç bir durum almaktadır. Mustafa Kemal Paşa oraya bir “heyet-i nasıha”  göndermek kararını almıştır. Mehmed Akif (Ersoy) bu heyet için ilk akla gelen kişidir. O ve başkanlığındaki heyet Konya yolunu tutarlar. Orada Konya’nın ileri gelen eşrafı ile, askeri cenah ile de konuşurlar. Konyalılar ona adeta çıkışır gibi karşılık verirler: Derler ki:
“Biz Selçuk oğullarındanız. İstanbul’daki tahtı Osmanî’nin yıkılmasından, Ankara’da yeni bir hükûmet kurulmasından bize ne!..” 
O kadar gayret sarfederler, o kadar uğraşırlar ki bir ara bu kişilere gözyaşları içinde dil dökerler. Sonuçta onları ikna etmeyi de başarırlar. Mehmed Akif Bey, arkadaşlarıyla binbir badireden sonra Ankara’ya avdet ettiklerinde Ankara Ziraat Mektebinde karargah kuran TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya durumu bütün nüansları ile anlatırken gözyaşları içinde şöyle der:
“- Allah devlet ve millete zeval vermesin. Devleti zaafa düşürmesin. Eğer devlet zaafa düşerse her taraf oğul verir...”
Tabiidir ki Başkumandanın da gözleri yaşarmıştır. Daha sonraki dönemlerde de Mehmed Akif Bey’in bu anısını naklederken gözlerinin yaşardığını dava arkadaşları naklederler.
İçinde yaşadığımız korkulu günlerde de devletin bekası için hiçbir zaaf eseri göstermemek lazımdır. Bu konuda devletimizin başında bulunanlardan sonra hemen her Türk vatandaşına görevler düşmektedir. Eskilerin deyimi ile  “Kutsal Türk Devletinin”  bekası için hepimize kademe kademe düşen milli vazifeler vardır. Zaafa düşmeden, yılmadan, yorulmadan çalışmalıyız. Taa ki Türk’ün birlik ve beraberlik içinde yarınlara emin ve güvenilir bakışlarla bakması için...

Yazarın Diğer Yazıları