Doğu Perinçek’ten ders niteliğinde mektup

Perinçek diyor ki:
“Sağ olsunlar bazı yazarlarımız ve aydınlarımız, Ergenekon davası
tutuklularıyla dayanışmalarını belirtiyorlar. Kamuoyunda dört isim sürekli anılıyor: Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Doğu Perinçek.”
Perinçek bu sözleri, son günlerde yoğunlaşan Silivri’deki bazı tutukluların milletvekili adayı yapılmaları ile mahpustan kurtarılma niyeti üzerine sarf ediyor ve “Bu çözüm
değildir” diyor.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Silivri’den gönderdiği mektup “Hakikat duygusu olan, başı dik aydınlarımıza ve yazarlarımıza sesleniyorum: Küçük hesapları bırakınız. Ergenekon davasında tekerleme haline gelen dört-beş sanıklık dayanışma listesini yırtınız. Yakılan Türkiye’dir. Göğsünüzü Kemalist Devrim’e siper yapınız.
l İddianame ve kanıtlar çerçevesinde söylüyorum: Diğer sanıklar da sizlerin suçsuz ilan ettikleriniz kadar suçsuzdur.
l Eğer bu tertibi bozacaksak, Ergenekon davasının proleterleri durumundaki yurtseverlere yapılan zulme karşı çıkınız. Tertibi cepheden göğüsleyiniz. Sanıkları ayırmayınız. Sanıkları ayırmazsanız, Ergenekon’un bir numarası olan Atatürk’e sahip çıkmış olursunuz” diye başlıyor...
Sayın Perinçek’in mektubu, şu günlere ışık tutan ve âdeta ders niteliği satırlar taşıyor. Perinçek’in mektubu uzun, ondan özür dileyerek bu sütuna sığacak şekilde özetleyip
sunuyorum.
“Ergenekon tertibi, kamuoyunda ‘kurunun yanında yaş da yanıyor’ izlenimleri yaratılarak yürütüldü ve yürütülüyor. Oysa oysa cayır cayır yanan Türkiye’dir. Yakılan, Türk Devrimidir. Alevlerin içine atılan özgürlüklerdir ve çağdaş yaşamdır.
Hatırlayınız, kurunun yanında yanmaktan korkan dostlarımız Ertuğrul Özkök ve Enis Berberoğlu gibiler, kendilerini Ergenekon şemalarının içinde görünce, Türkiye’nin yandığını görmezden gelip, can telâşına düştüler. Masum insanları Gladyo’nun önüne atan yazılar yazdılar.
Kimi medya organları sistemin merkezleriyle sıkı bağları nedeniyle, kimileri korkudan, kimileri kolaylarına geldiği için, tertipçilerin haksız suçlamalarını doğruladılar. Tertipçilerin yalanlarını çarşaf çarşaf vermekten utanmadılar. Bunu yaparken kendilerince masumlara el uzatarak vicdanlarını rahatlattılar.
Bu ortamda, bazı sanıklar da, ne yazık ki, Türkiye’yi unutup ‘Ben niye buradayım’ türünden savunmalar yaptılar. ‘Ben onlardan değilim’ mesajı vererek kişisel ‘kurtuluş’ arayışlarına girdiler. Daha ileri gidenler, tanık oldular.
İşte bu ortamda, yangına teslim olup, yangından eşya kurtarma çözümü üretildi.

***

Arkada kalan 50-60 yıl içinde işlenen büyük suçlar, 1 Mayıs 1977, Kahramanmaraş katliamları, faili meçhuller, Madımak yangınları, Başbağlar’da köylülerimizin kurşuna dizilmesi, Hrant Dink’in katledilmesi vb. Ergenekon davalarının konusu bile değildir.

***

...bu tertibi bozacak bir kampanya yürütülecekse, tutuksuz sanıkları bir yana bırakıyorum, tutuklu E. Tuğg. Levent Ersöz, İP
Genel Sekreteri Nusret Senem, Hikmet Çiçek, E. Tuğg. Veli Küçük, Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, E. Alb. Atilla Uğur, Yzb. Muzaffer Tekin, E. Bnb. Fikret Emek, E. Alb. Karadağ, Asb. Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş, Deniz Yıldırım, Alb. Dursun Çiçek, Yrb. Mustafa Dönmez, Asb. Ergin Geldikaya, Hâkim Alb. Zeki Üçok, E. Bnb. Levent Bektaş, E. Bnb. Levent Öztaş, Tğm. Mehmet Ali Çelebi ve diğer sanıklara yapılan haksızlıklar göğüslenmelidir.”
Ben bu yazıda, Perinçek’in vurguladığı “dışarıdaki aydın iki yüzlülüğünü” dikkatinize sunuyorum..

Yazarın Diğer Yazıları