Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Emekliye zulmediyorlar

Emekliye zulmediyorlar

Bakınız Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun açlık-yoksulluk sınırı araştırmasının eylül ayı sonuçlarına göre, açlık sınırı 14 bin 542 liraya, yoksulluk sınırı ise 41 bin 651 liraya yükselmiş bulunmaktadır. Türk-İş tarafından hesaplanan açlık yoksulluk sınırı araştırması da birkaç gün sonra açıklanacak ve çok büyük bir olasılıkla bunlara yakın rakamlar çıkacak.

Peki, en düşük emekli maaşı ne kadar?

En düşük emekli maaşı sadece ve sadece 7 bin 500 Türk Lirası…

Bu rakam asgari ücretin altında, açlık ve yoksulluk sınırının ise çok ama çok altında kalıyor.

Bu ülkede emekli olanların artık emeklilik maaşı ile geçinmesi hiçbir şekilde mümkün değildir.

Durum ortada ve emekliye yapılan haksızlığı, hukuksuzluğu İbrahim Kahveci Karar Gazetesindeki yazısında çok net bir şekilde hesaplayıp açıklamış.

İbrahim Kahveci “2009 yılında ortalama bir emeklinin maaşı asgari ücretin %18,2’si oranında üzerindeydi. Bu yılın ilk yarısında asgari ücret 8.506 lira. Buna göre ortalama emekli maaşı 10.056 lira olması gerekiyordu. Ama SGK verileri diyor ki yılın ilk yarısında ortalama emekli maaşı 6.665 liradır.” diyor.

Kahvecinin paylaştığı hesaplamalara göre 2009 yılında 9,1 milyon emekli GSYH’nın yüzde 6,82’sini maaş olarak alıyorken, 2022 yılında 13,9 milyon emekliye GSYH’nın yüzde 4,46’sı maaş olarak dağıtılmış.

Hesap korkunç bir veriyi açıkça ortaya koyuyor, bakın bir tarafta emekli sayısı 9,1 milyondan 13,9 milyona çıkıyor ama diğer yanda emekliye ödenen ücretler GSYH’nın yüzde 6,82’sinden yüzde 4,46’sına düşürülüyor, dehşet bir yoksullaştırma politikası.

Görülmektedir ki emekliye ödenen toplam para havuzu her yıl adeta eritildikçe eritilmiş ama bu havuz eritilirken emekli sayısı 9,1 milyondan 15,2 milyona yükselmiş.

Şimdi iktidar mensupları çıkmış hala emekli dişini sıksın 2024 başında onlara bir güzellik yapacağız deyip duruyorlar.

Bakın bu ülkede emeklilik sistemi kamusal bir hizmet!

Bir kamu kurumu olan SGK çalışmaya başlayan herkesle bir sözleşme imzalıyor ve sen bana şu kadar yıl şu kadar pirim ödeyeceksin diyerek koşulları belirliyor. Bu pirimler düzgünce ödersen ben de sana hastalık, kaza ya da yaşlılık gibi bir olay sonucunda çalışamaz hale gelirsen namerde muhtaç olmayacak, ele güne avuç açmayacak bir geliri temin edeceğim ve insan onuruna yakışır bir hayat sürebileceğin emeklilik ödemesini yapacağım taahhüdünde bulunuyor. SGK kişiye eğer emekliliğe hak kazanmışsan öldüğünde de arkanda kalan, bakmakla yükümlü olduğun kişilere de dul ve yetim ödemesi yapacağım diyor.

Sözleşme bu kadar basit açık ve net…

Peki, sonuç ne?

Sonuç ortada; bu gün SGK tarafından ödenen emekli dul ve yetim maaşı ile yaşamak mümkün değil.

Bırakın insan onuruna uygun bir yaşam seviyesini eğer bir evde tek bir emekli varsa o ev açlık seviyesinin altında kalıyor, yoksulluk seviyesine yaklaşamıyor bile.

Bir evde yoksulluk sınırını aşabilmek için en düşük seviyeden emekli maaşı alan 5,5 kişinin adeta komün halinde yaşaması gerekiyor.

Şimdi size soruyorum bu zulüm değildir de nedir?

Emekli nasıl oldu da “ensesine vur lokmasını al” haline getirildi?

Ekonomiyi batırmanın cezasını neden ekonomiyi batıranlar değil de emekliler ve çalışanlar ödüyor?

Patronlar borçlarını enflasyon ile eritir ve kârlarına kâr katarken evine ekmek götüremeyen, aç biilaç sürünen emeklinin vebalini kim üstlenecek?

Hesap emeklilerin ağzına yılbaşında bir parmak bal çalıp oylarını almak ve seçim kazanmaksa bu son derece ayıp ve insafsızca bir iş değil midir?

Yazarın Diğer Yazıları