Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Yeni müfredat meselesi

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Milli Eğitim Bakanlığının uzun süredir üzerinde çalıştığı yeni müfredatın taslağını kamuoyu ile paylaştı. "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" adı verilen müfredatta içerik sadeleştirilmiş, Türkçe ve matematik derslerine ilişkin de önemli değişiklikler yapılmış.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı bu müfredat taslağı veliler ve öğrenciler tarafından tartışılırken, birçok uzman eğitimciden de çok ciddi eleştiriler geldi.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve AKP kadrolarının kafa yapısını biliyoruz onların derdi çağdaş toplumların insan gücü ile yarışabilecek nitelikli insan kaynağı yetiştirmek değil. Onlar en temelde kendilerine biat edecek “kindar ve dindar” bir nesil yetiştirmeyi, geleceğe yönelik sağlam bir seçmen kitlesi ve oy deposu oluşturmayı hedefliyorlar.

Eğitim bir toplumu şekillendiren en önemli araçtır, bu aracı siz toplumu çağdaş uygarlıklar seviyesine çıkaracak şekilde de kullanabilirsiniz ortaçağ zihniyetine dönüştürmek içinde bu tamamen siyasi bir tercihtir ve lakin bunun sonuçları ve yan etkileri toplumun sırtına yüklenir, bedeli en nihayetinde halk öder. Açıkça söylemek gerekirse 15 Temmuz kalkışması bile yanlış eğitim politikaları sonucunda ortaya çıkan bir yan etkidir.

Bir ekonomist olarak nitelikli insan kaynaklarının ekonomik etkilerini çok iyi bilen biriyim. Hani “2. Dünya savaşından sonra yanıp yıkılan Almanya, kafasına iki atom bombası yiyen Japonya kısa sürede nasıl toplandı?” Diye sorarlar ya işte bu nitelikli insan dokusunu oluşturup, koruyabildikleri için bu kadar kısa bir sürede normalleşip hızla kalkınabildiler. Oysa Cumhuriyet Osmanlı döneminden böyle nitelikli bir insan dokusu devralmamıştı Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki aydınlanmacı eğitim politikaları ve kültür devrimleri hızla nitelikli insan kaynağı oluşturmaya yönelikti. BU strateji oldukça başarılı oldu da. Fakat 2. Dünya savaşı sonrasında güçlenen karşı devrim hareketi ve komünizme karşı mücadele siyaseti eğitimi rayından çıkardı. Çağdaş uygarlık seviyesini yakalayabilmek için planlanan eğitim stratejisi terk edildi iktidarlar komünizm ile mücadeleye katkı verecek, kafası ideolojik ve dini doğmalar ile yıkanmış “kindar ve dindar nesil” yetiştirmeye odaklandı!

Sonuç ortada; elimizde kala kala kalkınmayı başaramamış, geri kalmış, borç harç içinde debelenen bir ülke kalmış bulunmaktadır…

Peki, bu kısır döngüden nasıl çıkabiliriz?

Elbette eğitim politikalarımızı değiştirip, çağdaş uygarlık seviyesini yakalayacak nitelikli insan kaynakları yetiştirerek. Ancak ve ancak bu sayede küresel ölçekte rekabete dâhil olabilecek nitelikli işverenlerimiz ve nitelikli işgücü kaynaklarımız oluşabilir.

Tamam, o halde eğitim politikalarımızı nasıl değiştirmeliyiz?

Çağdaş uygarlık seviyesini yakalayabilmek için:

  1. Bilim eğitimi; çünkü teknolojiyi bilimsel eğitim yaratır.
  2. Sanat eğitimi; çünkü tasarımı sanat eğitimi yaratır.
  3. Spor eğitimi; çünkü karmaşık üretim süreçlerinde takım halinde çalışabilecek insan kaynaklarını spor eğitimi yaratır.

Yüksek katma değer yaratacak vazgeçilmez bir marka ürün üretebilmek ancak ve ancak ileri teknoloji, harika bir tasarım ve başarılı bir takım oluşturmakla mümkün olur.

Yukarıda saydığım konulara eğitim stratejilerinde çok ama çok büyük önem vermez eğitimi ideolojik bir araç olarak kullanarak “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirmek hayaline kapılırsanız küresel ölçekte rekabet edebilir başarılı bir üretim yapmanız mümkün olmayacaktır.

Çocuklukta beyni ideolojik ve dini doğmalar ile yıkanmış, ezber ve biat kültürü ile sorgulama ve merak yeteneği buharlaştırılmış bir kitle asla ve asla çağdaş bir toplumun ihtiyaç duyduğu nitelikli insan dokusunu oluşturamaz.

Peki, böyle bir kitle toplumsal barışı, ahlakı ve istikrarı sağlayabilir mi?

Sağlayamayacağı da gerek ülkemizdeki gerekse de başka ülkelerdeki örnekleri ile sabittir.

Yazarın Diğer Yazıları