Emekliyle bu kadar oynamayın

Seçim öncesi "sıfır faizle 14 maaş kredi" vaadinden bugünlere kadar geldik. Şimdi "emekliye promosyon" denilen sadaka peşindeyiz. Üçüncü bakan iş başında ama ortada maç bileti parası bile yok. Araştırmaya göre ayda 12.5 liranın peşindeler. İşi 3 yıllığına bağlayıp bir defada 450 lira ödenecek. "Açlık sınırında yaşayanlar" böylesi bir rakamla ne yapabilir? Siz düşünürken ben yazayım; "Bodrum'da tatil. Girne'de kumar turu ve Nataşalarla dans". Tercihinizi yapıp, istediğiniz kutuyu işaretleyin. Sonra emeklilik tahsis ve vatandaşlık numaralarınızı ekleyip, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na yollayın! Sakın ha Mehmet Müezzinoğlu'nun adını yazmayın. O çoktan havluyu attı. Neler söyledi bakalım:

"Acele edersek kolay. Bankalarla bilek güreşi devam ediyor. İnşallah bu bilek güreşini Sayın Başbakanımıza teslim edeceğiz. O, bileği olması gereken şekilde bükecektir. Bu yıl sonuna kadar sonuçlandıracağımızı ümit ediyoruz".

Haydi birlikte yorumlayalım; "Bayram müjdesi de sizlere ömür. Artık yeni yıl müjdesine bakacağız". Bu da Başbakan Yıldırım'a paslandı. En çok neye hayret ediyorum biliyor musunuz? Sayıları 11 milyonu bulan emekliler, kahvehanelerde hatta cami avlularında hükümete söylenmedik laf bırakmıyorlar. Sandık önlerine gelince mührü "ampul'ün üzerine basıyorlar". Tıpkı Ordulu fındık üreticileri gibi. Yolları kesmek dahil protestonun en babasını yaptılar. İlk seçimde ise Ak Parti'yi tulum çıkardılar. Bütün bu aymazlığın tek kurbanı oldu; Ordu Emniyet Müdürü Rıdvan Güler. "Niye gazla copla müdahale etmedin" denip merkeze alındı. Doğrusu ne yapıyor merak ediyorum.

Muhteşem tartışma

CNNTÜRK'ün "Ne Oluyor"una bağlandım. Şirin Payzın'ın konukları Hakan Erdem ve Erdoğan Aydın'dı. "Tarihçilik anlayışı" başlığıyla başlandı. "Devlet tarihçiliği" ile "geçmişi yorumlayanların hayalciliği"ne geçildi. Yıllar içindeki değişimlerin nedenleri vurgulandı. Örneğin Yavuz Sultan Selim'in köprüye adı verilecek kadar taçlandırıldığı bugünlere kadar gelindi. Yavuz'un, babasını Dimetoka'ya sürgüne yollayıp, bununla da yetinmeyerek zehirlettiğini kimse konuşmuyor. İki kardeşini birden boğdurttuğundan hiç bahsedilmiyor. Desteklenen mezhep için yaptığı savaşlar önem kazandı. Bu da tartışmalı ya. Şimdilerde Yavuz, sadece Suriye fatihi olarak göklere çıkarılmakta. "Tarih bir baraj" ve "tarih bir rezervuar" gibi müthiş laflar edildi.

Hangisi doğru?

Onların üstü kapalı geçtiklerini bir de ben yorumlamak istiyorum. Mesela 2. Abdülhamit'i yıllar yılı iki ayrı gözlükle okudum. Birinden bakınca "Kızıl Sultan"dı. Diğerinden ise "Ulu Hakan" oldu. Doğru olan hangisi? Bu, zamana ve iktidardakilerin görüşüne göre değişmekte. Yılların GATA'sına onun ismi verildiğine göre halen hangi görüşün baskın olduğunu anlayabilirsiniz. Bir yanda darbecileri hal'leden ve Mithat Paşa'yı öldürten biri var. Diğer tarafta 33 yıl bir karış toprak kaybetmediği iddia edilen bir imparator. Kimilerinin onunla aynı değeri verdiği Mehmet Akif Ersoy'un, Abdülhamit'ten "iblisle 33 yıl despotizm yaşadık" şeklindeki sözleri hatırlatıldı.

...

Ebu Suud Efendi'yi övenler, Yunus Emre'yi okuyanlar dahil yüz binlerce kişiyi sürdürdüğünü hatırlamıyorlar mı? Fetva vererek bu işleri halletmişti. Aynı şekilde Molla Hamza'nın benzeşen eylemlerini kimse bilmiyor mu?

Dünyadan örnekler

Kristof Colomb, Florida'da sevgiyle çiçeklerle anılmakta. Oysa Meksika'da "katliamcı" denerek lanetleniyor. Galiba, Colomb'un yaptığı en iyi hizmet Amerika'dan patatesi getirmek oldu. Bunu da kızartmasını yerken daha iyi anlıyoruz.

...

İngiltere, ortaya sandık koyup Avrupa Birliği'nden çıktı. Bir ruh hastasının cinayeti dışında hiçbir olay görmedik. Bizde böylesi "gelecek oylaması"nın yapıldığını düşünmek bile dehşet verici. Kesinlikle iç savaş çıkar. En iyisi zamana uyalım. Mehter Marşı eşliğinde yolcu taşıyan motorlara tebessüm ederek binelim. Ne demişler "Zaman sana uymazsa, sen zamana uy". Konuyu bağlarken bir not da Şirin Payzın'a: Her lafa zırt-pırt müdahale eden hemcinslerine ders niteliğinde yönetim gösterdi. Boks eskivlerini andıran zarif baş hareketleriyle yetindi. Akışı hiç kesmedi. Şirin'in geri dönüşüne "Milat'tan sonra" diyebilirim. Kendisini tebrik ederken, tahtaya vurmayı da ihmal etmiyorum.

***

ÖZEL NOT: Bodrum Masalı'nda ulanlar kalktı. Bunun yerini varoşlular aldı. "Bodrum'da varoş" hayli ilginç. Senaryo grubu, galiba metropollerle karıştırdı!

Yazarın Diğer Yazıları