Erdoğan bu millî çizgide duracak mı?

Tayyip Erdoğan'ın valilere hitaben yaptığı konuşmada verdiği birçok mesaj, yıllardan beri bizim de verdiğimiz mesajlardır.

Meselâ "Ülkemiz bir süredir tarihinin en kritik sürecini yaşamaktadır. Türkiye içeriden ve dışarıdan kuşatılmaya çalışılıyor." gibi..

Meselâ "Ülkemizin bu yükselişini engellemek, büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasını durdurmak için çok yönlü kirli bir plan uyguluyorlar. Bu planın içinde ekonomik tetikçilik, millet iradesini tank ve topla esir alma var. Mezhep ve etnik temelli kışkırtmalar var. Terör örgütlerine sahip çıkma, teröristleri baş tacı etme var. Figüran olarak FETÖ, PKK, DEAŞ, DHKP-C, eli kanlı çeteler de var." gibi..

Meselâ "Güney sınırımız boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridorunun amacının DEAŞ'la mücadele olduğunu kim iddia edebilir. Terör koridoru sadece Türkiye'yi kuşatmaya yöneliktir." gibi.

***

Erdoğan, millî eksende konuşmasına rağmen bugüne kadar uygulamada hep ani dönüşler yaptığı için güven vermiyor!

Tıpkı, "NATO'nun ne işi var Libya'da" dedikten sonra, "NATO, Libya'nın Libyalılara ait olduğunu göstermek için Libya'ya girmelidir" demesi gibi.

Tıpkı Suriye ile bütünleşme çalışmaları yaparken, ABD dayattığı için Suriye'nin kan gölüne dönmesine seyirci kaldığı gibi..

Nitekim "Sevdamız Atatürk" rumuzuyla yazan okurumuz, "Bunların Amerika'ya kafa tutuyormuş gibi konuşmalarına kanmayın... Amerika çok yakında bir höt çeker... Hepsi çil yavrusu gibi dağılır... Maalesef devleti yönetenlerin ve muhalefetin hali pür melali budur." diye güvensizlik beyan etti.

Cumhuriyet'in haberine göre CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da Reza Zarrab konusunun konuşulduğu MYK toplantısında, "ABD bu konuda ciddiyetli bir tutum sergiliyor. Hükümet Zarrab'ın onların elinde tutuklu olmasının karşılığında bazı adımları atıyor. Gelinen süreçte adam takası yapmaya çalışan bir hükümet var. Amaçları da Türkiye'nin iyiliği değil Zarrab'ı kurtarmak" dedi.

***

Erdoğan'ın, "Sig Sauer diye silâh bundan sonra Emniyet Teşkilatımızda kullanılmayacak. Kendi silahımızı kullanacağız. Bunlar Türk milletine diz çöktürme planlarıdır." demesi de bu güvensizliği artırıyor!

Zira söz konusu silâh, sonuçta bir tabancadır. Karadeniz'deki ustalardan rica etseniz daha iyisini yapabilirler. Fakat Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin kullandığı bütün silâhlar, Amerikan malıdır! Hepsini ve hatta daha iyisini yapabiliyor musun? Yapma yolunda adımlar var ama mevcut durumdan bahsediyorum... Dolayısıyla, bir tabanca üzerinden "Amerikan silahı kullanmayacağız" gibi başlıklar atılması veya o yönde propaganda yapılması komiktir.

1948'de Türkiye'de bir kredi heyetinin başında incelemelerde bulunan Mr. Mason "Kalkınma hızını düşürün. Meyve, balık üretimini artırın, turizmi geliştirin" demişti.

Türkiye, 1952'de başlayan NATO sürecinden sonra, işte bu politikayı takip etti. Atatürk'ün kurduğu uçak fabrikasını kapattı. Silâhını bile ABD'den satın almaya başladı! Böylece denetlenebilir, kontrol edilebilir bir ülke oldu.

***

Zaten Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, Erdoğan bu konuşmaları yaparken "Vize sorunu fazla abartıldı. Bu anlaşmazlığın geçici olduğunu ve kısa sürede aşılacağını düşünüyorum." dedi.

Aynı saatlerde Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın "Sayın Cumhurbaşkanımızın da talimatları çerçevesinde bu konunun çözülmesiyle ilgili Amerikalıların teklifini aldık. Bunu değerlendireceğiz" diye açıklama yaptı.

Erdoğan, yukarıda alıntı yaptığım sözlerinin arkasında durursa, elbette milletin desteğini alır. Fakat, geriye dönüp baktığımızda ve dış politikadaki zikzakları  hatırladıkça bu çizgide duracağına nasıl güvenelim? 

Yarın Erdoğan, ABD ile anlaşırsa, ABD, IŞİD ve PYD ile Türkiye'yi güneyden kuşatmaya son verecek mi?

Yazarın Diğer Yazıları