Ermenistan neden çözüm istemiyor?

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan Ermenistan kaynaklı bir haber zamanlaması ve içeriği bakımında oldukça manidardır. Bilerek ve isteyerek servis edilen bu haberde bir tatbikat sırasında Türkiye ve Azerbaycan bayraklarının yer aldığı tuğlaları kafalarıyla kıran Ermeni komandolar yer almaktadır. Elbette bunun münferit ve sistem dışı bir davranış olarak kabul görmesi mümkün değildir. Zira devletin resmi çatısı altında ve önceden belirlenmiş bir program çerçevesinde gerçekleştirilen bu davranış, Ermenistan’ın yetkili makamlarınca da zımni olarak doğrulanmıştır. Doğal olarak birkaç gün sonra Azerbaycan askerleri bir tatbikat sırasında benzer şekilde karşılık göstermişlerdir. Bu olayda Türkiye ve Azerbaycan’ın bir bütün olarak algılanmış olması kardeş iki ülkenin kader birliğini yansıtan niteliktedir. Zaman zaman iki ülke arasında soğuk rüzgarlar estiren ya da bu rüzgarlara kapılarak Ermenistan’ın tarihi çıkarları için olumlu kodlamalar yapanların bir kez daha gerçeklerle yüzleşme mecburiyetleri vardır. Çünkü kimin kimi düşman olarak gördüğü ya da bir intikam duygusuyla hareket ettiği çok açıktır.
Geriye dönüp bakıldığında topraklarının beşte biri işgal edilen, insanları kaçkın olarak yaşamaya zorlanan ve bu süreçte ekonomik açıdan büyük kayıplar yaşayan Azerbaycan halkıdır. Yani Türk halkıdır... O tuğlalarda yazılı olan budur. Konuyla ilgili bazı ülkelerin ve uluslararası kuruluşların bu konuda çifte standartlı bir tavır sergilemesi Azerbaycan Cumhuriyetini hak ve hukuk mücadelesinden alıkoymamıştır. Azerbaycan bütün tahrik edici gelişmelere rağmen “barış”, “karşılıklı iletişim”, “çözüm” demeyi sürdürmüştür. Devletin önemli kaynakları, entelektüel birikimi harekete geçirilmeye ve lobi imkanları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Belirtmek gerekir ki bu ve benzeri davranışların tümüyle Ermenistan halkına yüklenmesi ve barışçıl çabaların terk edilmesi düşünülemez. Zaten insanı düşündüren, Ermenistan’ın içinde bulunduğu zor koşullara rağmen barış ve karşılıklı diyalog köprülerini bu ve benzeri davranışlarla sabote ediyor olmasıdır. Yakın zamanda Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın  “Karabağ’ı biz aldık Ağrı’yı size bıraktık” sözleri unutulacak türden değildir. O halde meseleyi yakından takip eden herkesin “Ermenistan neden çözüm istemiyor?” sorusuna odaklanması lazımdır.

 


“Kaçkınlara” yeni uygulama
Ermenistan ile Azerbaycan arasında süregelen Dağlık Karabağ sorunu, tüm uluslararası girişimlere rağmen yaklaşık 22 yıldır bir çözüme kavuşturulamamıştır. Bu sebeple evlerini, köylerini terk etmek zorunda kalan binlerce insan, yıllardır büyük zorluklar altında yaşamaya devam etmektedir. Azerbaycan’da “kaçkın” olarak ifade edilen mültecilerin ülke nüfusuna oranı %13 düzeyindedir. Genellikle devlet yardımları ile geçinmeye çalışan bu insanların kentleşme problemleriyle yoğunlaşan ekonomik, sosyal ve kültürel sorunları bulunmaktadır. Mevcut imkanlar değerlendirildiğinde bu problemin çözümü için kademeli biçimde ve çoğunlukla sosyo-kültürel içerikli adımlar atılabilir. Bunlardan birisi de topraklarından, evlerinden ve geçmişlerinden koparılmış “kaçkınların” bayramlarda ve diğer özel günlerde cami, mezarlık vb.. yerleri ziyaret etmelerine imkan tanınmasıdır. Bu uygulama iki halk arasında doğal köprüler kurulmasını sağlayabilir. Azerbaycan resmi makamlarının bu konudaki tekliflerini ilgili kuruluşlara ivedilikle göndermesinde fayda vardır. Ancak gerek Ermenistan’ın gerekse diğer kurumların böyle bir irade ortaya koymasının ne kadar mümkün olduğu tartışmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları