“Eyvah Paşam yere kapaklanıyoruz!”
29 Ekim 1923
Ankara
Avazı çıktığı kadar çığlık attı Şefika Hanım:
“Eyvah Paşam yere kapaklanıyoruz!”
Dediği gibi de oldu. Atatürk acemice cilalanmış parkeye sırtüstü ama kıvrak bir hareketle güvenli bir biçimde düşüverdi...
Yere düşerken gövdesinde taşıdığı kadının fazlaca zarar görme- mesi için bedenini kollarıyla kavradıysa da, aynı anda Ruşen Eşref Bey ile eşi Saliha Hanım’ın da üzerine kapaklanmalarına mâni olamadı.
Şefika Hanım, utançla gururu, kibirle delişmenliği aynı anda yaşarken pembeleşen yanaklarına dolan gülümsemeleri her şeye rağmen etrafındakilerden sakınmadı...
Herkes telaşlanmıştı. Atatürk gövdesinde yatan Şefika Hanım’ı nazikçe bedeninden indirip parkeye yatırdı, ardından yine kıvrak bir hareketle ayağa kalkarak kahkahalara boğulan Şefika Hanım’ı elinden tutup belinden kavradı, yine nazikçe ayaklarının üzerine kaldırdı.
Aynı anda Ruşen Eşref ve Saliha Hanım da ayaklarının üzerlerine kalkmaya çabalarken Atatürk reveransla birlikte gözlerinin içine baktı:
- Geçmiş olsun Şefika Tavariş; umarım bir rahatsızlık çıkmamıştır?
Atatürk Şefika Hanım’a Rusçada arkadaş; yoldaş anlamına gelen Tavariş diye hitap ederdi.. Şefika Hanım’ın tepkisi, baloya katılanların şaşkın bakışları arasında, ikinci şoku yarattı kendisini yakından tanımayanlar için:
- Aman efendim ne olacak? Altı üstü düştük işte...
Parmaklarını havada şaklatıp kısa süre önce keskin bir biçimde susan müziği tekrar canlandırdı, kibarca Şefika Hanım’ın koluna girdi, meraklı ve şaşkın gözlerle olanları takip eden eşi Falih Rıfkı Atay’ın yanına kadar götürdü
- Kusurumu bağışla Falih. Fena düştük ama yine de sağ salim getirdim zevceni. Hadi, şimdi sıra sizde, katılın bakalım dansa...
Sıkıntısı, aldığı talimat yüklü sözlerle daha da arttı Falih Rıfkı Atay’ın. “Nereden çıktı şimdi bu dans?” diye geçirdi içinden Şefika Hanım’ın hınzır gülüşünü yakalarken:
“Oysa her şey ne de güzel başlamıştı. Cumhuriyetimizin ikinci yaşının gururunu doyasıya yaşayacak; mutlu mutlu eve dönecektik...”
Atatürk, yanlarından uzaklaşırken Falih Bey eşine dönerek, “Yine bir haşarılık edip de zorda koymadın değil mi bizleri Şefika?” diye sordu. Söylediklerinin tamamını işitmeden yanıtı hemen verdi:
- Aman canım sen de Falih! Çok keyifliydi. Gazi Paşam da çok kıvrak adammış hani. Bir çırpıda kaldırıverdi ikimizi de. Hem ne benim, ne de onun kabahati. Bu köhnemiş binanın azizliği...(Söz konusu bina şimdiki Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’dir. O dönemde eski bir Ermeni okuludur,)
O sırada Ruşen Eşref Ünaydın hızla Atatürk’ün peşinden koştu, yakaladı, etraftakilerin duyacağı biçimde “Gazi Paşam yere düşmenizin sebebi benim dikkatsizliğimdir, parkede kayınca Saliha Hanım’ın üzerine yıkılıverdim, sonrasında olanlar oluverdi. Bağışlayın bizleri...” dedi.
Gülümsedi, başıyla selam verdi, “Hiç önemli değil efendim, buyurun bir şeyler yudumlayalım büfede...” diye konuştu, yanındaki Maliye Vekili Abdülhalik Renda Bey’e dönerek (bir gün önce kendisi tarafından takdim edilen) cebinden çıkardığı 5 liralık altını (Cumhuriyet’in 2. Yıldönümü için Cumhurbaşkanı adına bastırılan para) göstererek, “Enfes olmuş beyefendi, tebrik ederim” dedi.
Şefika Hanım kendini tekrar piste attı. Kolundan çekiştirdiği eşi Bolu Mebusu Falih Rıfkı ise ürkek adımlarla dans edenlerin arasına karıştı...
Gecenin sonunda Cumhuriyet’in ikinci yıldönümü coşkuyla kutlandı Şefika Hanım ve Falih Rıfkı Atay evlerinin yolunu tuttu uykuda olan kızları Mina’nın (Mina Urgan Falih Rıfkı Atay’ın üvey kızıydı) başucunda birbirlerine gülümsedi...
Kaynak:
Mina Urgan, Bir Dinozorun Anıları
Yaşar Gürsoy, Atatürk’ün Kalemi
Fotoğraf: isteataturk.com