Fırat’ın katili kim?

Fırat Yılmaz...
Okumak istiyordu. Dördüncü sınıfa kadar gelmişti; okula gitmekten başka çaresi yoktu. Çünkü, okulunu bitiremezse gidecek bir dağı yoktu...
Dersleri iyiydi; okuyan, yazan bir çocuktu. Yüksek Lisans yapmayı hayal ediyordu.
Ege Üniversitesi’nde dün değil, evvelsi gün değil yaklaşık on yıldır işleyen, son iki-üç yıldır azgınlaşan “eşkıya” düzeni ise Fırat’ı ve onun gibi eşkıyaya boyun eğmeyen vatan çocuklarını okula sokmamakta kararlı idi.
“Kandil’in İzmir şubesi” denilen Ege Üniversitesi’nde hem vatan diyeceksin, hem de okula gireceksin; kolay değildi...
O zor olanı seçti...
Vatan hainlerinin İzmir’in göbeğindeki bir üniversitede yönetimin, polisin, Meclis’in hasılı koca bir ülkenin gözünün önünde “okuyacağım!” diyen çocukların üniversiteye sokulmamasına itiraz edenlerden oldu!
Sadece itiraz etmedi, dikildi!. Hocaya, idareye, polise, milletvekiline bu ülkede otorite adına ne varsa hepsine feveran etti, aradı, yazdı, protesto etti; ama olmadı...
Onun bu itirazı, polis eşliğinde de olsa derslere girmekteki inadı, katline ferman oldu.
Bir yıl önce sosyal medyada infazını duyurdu eşkıya sürüsü. Bir yıl sonra da okuluna girmek isterken kalleş bir pusuda katletti...
Şimdi soruyorum, Fırat’ın katili kim?
Bir yıldır sosyal medyadan “bu faşist ölecek!” diye salya savuran köpek sürüsü mü?
Ege Üniversitesi’ni Kandil’in İzmir şubesine çeviren bölücü eşkıya mı?
Yoksa...
Eğitim hakları gaspedilen çocukların uyarılarına kulak tıkayan, üniversitenin PKK kampına dönüştürülmesine ses çıkartmayan, olay çıkacağı belli olduğu halde polisi içeri sokmayan Üniversite yönetimi mi?
İçeride çocuklar katledilirken müdahale için polise Üniversite yönetiminden izin bekleten yasalar mı?
 “İn”e girmede mahir olduğunu ispat ettiği halde bu eşkıya sürüsünün inlerine girerek olayları üniversiteye gelmeden bitiremeyen kolluk ve adalet sistemimiz mi?
Şehrin göbeğindeki olay mahalline 45 dakika sonra gelen ambulans mı?
Kim?..
Yoksa, “faşist” ve kurulan “eşkıya düzeni” ne itiraz ve üstelik bu itirazlara liderlik ettiği için zaten ölümü hak eden Fırat mı?
* * *
Ege Üniversite’sinde bu olaylar yeni değil. Ege Üniversitesi’nde uzun yıllar Öğretim Üyeliği yapmış bir arkadaşımla Fırat’ı ve olayları konuştuk, ağlaştık...
Fırat’ı tanıyordu. Ne kadar başarılı bir öğrenci olduğunu ve gelecekle ilgili düşüncelerini anlattı; akademisyen olmak istiyordu Fırat...
Anlatılanlar tanıdıktı. Ankara Üniversitesi’nde yaşanan olaylara benziyordu. Hatırlayınız, geçtiğimiz yıl Ankara Üniversitesi’nde öğrencilere kimlik kontrolü yapan PKK eşkıyaları ile Ülkücüler arasında kavga çıkmış Üniversite yönetimi Ülkücüleri “taşıyarak” olayı çözmüştü. Ülkücülerin sınavları başka bir fakültede yapılmıştı.
Ege Üniversitesi’nde durum daha vahimdi. Kimlik kontrolü uygulaması PKK’nın hakim olduğu fakültelerde artık “rutin” sayılıyor.
Ege Üniversitesi’ndeki PKK’lılar özellikle Edebiyat Fakültesi’nde örgütlenmiş durumdalar. Öyle ki Edebiyat Fakültesi’nin önü Kandil’den farksız. PKK’lı eşkıya burayı bir gösteri alanı ve propaganda merkezi haline getirmiş. Elektrik ihtiyacını da fakülteden karşılıyorlar.
Bu durum Üniversite yönetimine defalarca iletildiği halde yönetim kılını kıpırdatmamış.
Hatırlar mısınız bilmem, geçtiğimiz yıllarda Ege Üniversitesi’nde “Çanakkale” konferansı yapmaya “cür’et” edilmişti de bölücü eşkıya isyan edip yürüyüşe geçmiş, Üniversite çözümü konferansı iptal etmekte bulmuştu. Bu olay bile, Ege Üniversitesi’nin nasıl bir zihniyet tarafından yönetildiğini gözler önüne seriyor.
Sadece öğrenciler değil milliyetçi hocalar da PKK tarafından “fişlenmiş”. Hocaların güvenlik talepleri idare tarafından cevapsız kalınca kendi güvenliklerini sağlamak için tedbirler almışlar.
Fırat işte bu fakültenin öğrencisiydi, polis nezaretinde derslere gidiyordu. Onun bu “yiğit” tavrı bölücü eşkıyayı kudurtuyordu...
Ege Üniversitesi’nden ülkeye yayılan fotoğraf net. Çocuklarımız PKK’lı çakalların önüne atılmış “çözüm süreci”ne kurban ediliyor. Çocuklarımızı öldüren bu sessizliğin başka bir izahı yok! Üniversite yönetimi ise koltuklarına sarılmış olayları seyrediyor. Ve acı olan şu ki bu sadece Ege Üniversitesi’ne has bir durum değil.
Ülkücüler ise en zor olanı yapıyor; cenazelerini kaldırıyor, sabrediyor.

Yazarın Diğer Yazıları