Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Mustafa Hakan ÜNSER

Mustafa Hakan ÜNSER

Ganire Paşayeva'nın ölümü ve cenazelerimiz

Ganire Paşayeva'nın ölümü ve cenazelerimiz

Bilhassa sosyal medya paylaşımlarında 28 Eylül’de vefat eden Ganire Paşayeva'nın ölümünde hayatın olağan akışına uymayan detaylar olduğu iddiaları endişe verici.

Herhangi bir olay hayatın olağan akışına uygunsa sorgulanmaz. Hayatın olağan akışına uygun olmayan hadiseler ise gerek hukuki olarak gerekse vicdanlarda sorgulanır. Ganire Hanım’ın ölümündeki iddiaların doğruluğunu bize zaman gösterecektir.

Ganire Paşayeva’nın kim ve nasıl biri olduğunu kısaca hatırlayalım:

Paşayeva Azerbaycan Millî Meclisi’nde üçüncü, dördüncü, beşinci ve nihayet altıncı dönem milletvekilliği yaptı. Hekim, gazeteci, şair ve siyasetçiydi. Ganire Hanım Türk dünyasının saygın, ilgi çeken, aydınlık yüzü ve etkileyici bir kişiliği idi. Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı iyi tanıyordu. Kadın olması Türk milliyetçiliği görüşünü benimseyen siyasetine çarpan etkisiyle katkıda bulunuyordu. Azerbaycan'da Türk milliyetçiliğinin gelişmesinde ve Turancı gençlerin yetişmesinde büyük katkıları oldu.

Ganire Hanım hakkında internette tarama yaparken yaptığı birçok şeye hayranlık duymamak mümkün değil ama karşılaştığım iki şey onun karakteri hakkında çok önemli ipuçları verdi: Birincisi Türkiye'de katıldığı bir etkinlikte kendisine kadına karşı şiddet konusunda sorulan soruya "Türk toplumunun gençlerine Dede Korkut Destanı’nı yeniden okutmanız gerekir." diyerek Dede Korkut Destanı’ndan örneklerle verdiği cevabıdır:

“Çünkü Dede Korkut Destanı'nda aslında Türk toplumunda kadının yeri o kadar güzel anlatılıyor ki, kadına ne kadar çok önem verilmesi o kadar önemle anlatılıyor ki. Orada Gan Turalı boyun söylediği söz çok önemli. 'Benim öyle bir kızla evlenmem gerekir ki, düşmanın üzerine beraber gidecek biri olmalı' demiştir. Yani bir cesaretli kadın modelini ortaya koymuştur. Bu söylemler, bir kadının çocuğunu büyütmesinden tutun da toplumun kalkınmasına büyük katkı sağlamaktadır. Ben diyorum ki, yeniden Dede Korkut Destanı'nı gençlerimize okutalım. Kadının toplumdaki rolünü daha da iyi görsünler."

İkinci takdire şayan hareketi ise milletlerine derin sevgi duyma iddiasında olan milliyetçiler arasında çok yaygın olması beklenen ama neredeyse hiç rastlanmayan "organ bağışı"na bakışıdır. Milleti oluşturan bireylerin iyileştirilmesi ve geliştirilmesini sağlamak için "organ bağışı"nda bulunmuştur.

Çağdaş milliyetçiliğin gereği olarak organ nakli konusunda parlamentoda önemli müzakereler yapması, şimdilerde internet ortamlarında daha çok karşılaştığımız akıcı Azerbaycan Türkçesiyle yaptığı konuşma kayıtlarının ışığıyla değerlenen görüşleri, milliyetçiliği sadece güvenlik anlayışına hapsetmemesi çok değerlidir. Bundan sonra Türk milliyetçileri Ganire Hanım’ı özellikle kız çocuklarımıza örnek şahsiyet olarak tanıtmalılar. Adına sempozyumlar düzenlenmesi gereken bu milliyetçi, öncü Türk kadınının kaybından boşalan yerin doldurulması oldukça güç olacaktır.

Türk dünyasının başı sağ olsun.

Ganire Hanım’ı rahmetle andıktan sonra geride kalanlara bir çift söz söylemek isterim: Mücadelelerle geçmiş bir hayat süren, millet ve devlet hizmetinde bulunmuş bir şahsiyetin ölüm haberinin sosyal medyada çok yer almasına, toplumda karşılık bulmasına rağmen aynı dünya görüşüne sahip, geçmişte beraber mücadele etmiş "dava" arkadaşlarının cenaze törenlerine katılmaması ve taziyede bulunmamaları akıllarda soru işaretlerine sebep oluyor ve acımızı katlayarak artırıyor.

Tabiri caiz ise doğu toplumlarında siyaset besin zincirinin tepesinde yer alır. Halk da hadiseler üzerine çok da düşünmeden siyasilere bakarak pozisyon alır, liderlik bizim gibi toplumlarda bu yüzden aşırı denecek kadar değerlidir. Bu çerçeveden bakınca bugünlerde sıklıkla görüldüğü üzere muhaliflerin ve rakiplerinin liderler tarafından dışlanması itilip kakılması da bir ölçüde anlaşılabiliyor. Dolayısıyla sorgulamadan liderlerini destekleyen halkın da muhaliflere mesafeli durması anlaşılabilir bir durum olabilir ama ahlaki değildir.

Kültürümüzde bir müteveffanın arkasından kötü konuşmanın çok çirkin bir tavır olduğu herkesin kabulüdür. Peki dava ve yol arkadaşının ardından sessiz kalmak az çirkinlik midir, hele muktedire bakıp sessiz kalmak?

Artık bu davranışlar karşısında gerçekten söyleyecek söz kalmıyor. Ancak şunu mutlaka söylemek gerekir ki ömrünü Türk milliyetçiliğine hizmetle geçirmiş insanların cenazelerinin üzerine gölge düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Cenazeye katılmama ve taziyede bulunmamanın siyasal karşılığı-getirisi nedir bilemiyorum ama işte cenazelerimizin üzerine düşürdüğünüz bu gölge ve sessizliğiniz yüzünden çok ağır şüphelerin muhatabı oluyorsunuz.

Ganire Hanım’a hürmetlerimi sunmak için yazmaya başladığım yazımın önemli makamları işgal eden birtakım zata siteme döndüğünün farkındayım. Yine de sormadan edemiyorum: günlük siyasette ters düştüğünüz ancak temelde aynı görüşü paylaştığınız karşıtınıza -yine siyaseten bile olsa- nezaket ve kurallar dâhilinde taziyede bulunmak bu kadar mı zor?

Yazarın Diğer Yazıları