Gel gitme kadın ve Atatürk...

Şemsi Belli: Sayın Gökçen, Atatürk'ün sevgisel yaşamıyla ilgili anı ve görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.

Sabiha Gökçen: Atatürk çok nazik, çok temiz ve hâliyle mükemmel bir kişiydi. Kadınlara saygısı fazlaydı. Çok hassas ve ince ruhlu bir insandı. Müziği de çok severdi. Zaman zaman Türk Sanat Müziği sanatçılarını çağırırdı Köşk'e. Bir akşam sofradaydık. Bir aralık "Gel gitme kadın" diye bir şarkı okundu. Bu şarkı devam ederken ben Atatürk'ün yanında oturuyordum. Hüzünlendi, gözleri buğulandı. Bakıyordum... Neden acaba? Neden Atatürk ağlıyor? Acaba geçmişteki bir hatırası mı onu duygulandırdı?

Ertesi gün odasına iyi sabahlar demek dileği ile girdiğimde bana şöyle dedi:

-Dün gece nasıl geçti?

-Siz dün bir şarkıya üzüldünüz, dedim. Ağladınız bayağı...

Daldı düşündü:

-Yak şu sigaramı çocuğum dedi.

Yukarıdaki satırlar rahmetli Şemsi Belli Ağabeyi'nin "Fikriye" adlı kitabından. Atatürk'ün manevi evlatlarından, ilk kadın savaş pilotumuz Sabiha Gökçen'le yapılan söyleşi bu kadar değil, uzunca... Bu söyleşiden benim de haberim var, İstanbul'da aynı semtte (Suadiye) oturuyorlardı Sabiha Gökçen'le, gidip konuşmuştu.

Şemsi Ağabeyi'de, Fikriye Hanım'la ilgili özel belgeler de vardı, 1994 yılında o belgeler esas alınarak Can Dündar'la birlikte "Fikriye" adlı bir de belgesel yapmışlar, Kanal D'de yayımlanmıştı. Sonra da Bilgi Yayınevi'nden kitabı çıkmıştı. O kitaptan imzalayıp bana da armağan etmişti.

Salı günkü yazımda Atatürk'ün ayrıldığı eşi Latife Hanım'ın, Jale Tulga aracılığı ile Anıt-Kabir'e bir tek gül yollamasını yazmış, Şemsi Belli'nin Atatürk'ün kızkardeşi Makbule Atadan'la konuşarak yazdığı "Ağabeyim Mustafa Kemal" adlı kitabından da söz etmiştim.

Şimdi başa dönelim, "Gel gitme kadın" şarkısı, Atatürk'e hangi kadını hatırlatmıştı, Latife Hanım'ı mı, Fikriye Hanım'ı mı? Birinden ayrıldı, birinden koptu ve Fikriye Hanım dayanamayıp canına kıydı. Hangisi olduğu bilinmiyor, ancak Sabiha Gökçen Hanım, Atatürk'ün kendisine âşık olan Fikriye Hanım'la evlenmek gibi bir niyetinin olmadığını, evlenmiş olsaydı çok mutlu olacağına inandığını, Latife Hanım'la evliliğinin ise bir mantık izdivacı olduğunu söylüyor...

"Keşke Fikriye..." desek de boştur, yazgı bu... Gelin biz Şemsi Belli'nin "Fikriye" kitabından o duygu ve anlam yüklü satırlarını okuyalım, onların üstüne de söz etmeyelim:

"Masal bu ya derler ki:

Fikriye Hanım'ın intihar ettiği sıralarda Ankara'da şimdiki Etnografya Müzesi'nin bulunduğu yer mezarlıkmış. Fikriye Hanım bu mezarlıkta toprağa verilmiş...

Ve... Aradan nice nice yıllar geçmiş... Fikriye Hanım'ın mezarının bulunduğu yere şu anda Etnografya Müzesi'nin önünde bulunan Atatürk heykeli dikilmiş. Aynı toprak parçasının altında yatan Fikriye Hanımla, üstünde yer alan Gâzi Mustafa Kemal heykeli, efsaneye dönüşmüş bilinmeyenlerle, tarihe dönüşmüş bilinenleri simgeleyen bir anıt olmuş.

Ve derler ki... Etnografya Müzesi'nin önünde bulunan bu heykelde Gâzi Paşa'nın bindiği atın havaya kalkık sol ayağı, Fikriye Hanım'ın yattığı yeri işaret eder... Ölümünden Anıt-Kabir'e nakledileceği güne kadar Atatürk'e geçici mezar olarak seçilen bu yerde Fikriye Hanım'la Gâzi Paşa'nın yıllarca beraber oluşu, aşk denilen yüce duygunun oluşturduğu mutlu bir rastlantıdır belki de..."

Yazarın Diğer Yazıları